11:Kanlı Balo

351 32 6
                                    

"Bak beni öldürmek istiyorsan direk yapabilirsin, böyle işkencelere gerek yok."

"Eğer o lanet olası çeneni kapatmazsan, seni birazdan boğacağım merak etme!"

Nefes nefese kalmış bir şekilde koşmaya devam ediyordum. Patricia yüzünden beş saattir aralıksız koşuyordum. Kurdum sayesinde daha fazla koşabilirmişim. Kurdumla birleşmemden sonra aradan on koca gün geçmişti ve Lidya ısrarla her gün kurdumun özel gücünü bulmaya çalışıyordu. Bense iri yarı bir adam yüzünden kolumu kırmamla bu fikirden vazgeçmiştim.

Kolum kırık bir şekilde beş saattir durmadan koşuyordum. Bu arkadaş grubundaki herkes beni öldürmek niyetindeydi. En azından Donald bunu direk belli ediyordu. Eminim öldürmek istese Patricia gibi saatlerce koşu bandında koşturmak yerine, beni maket olarak kullanıp, üzerime bıçaklar fırlatırdı.

Hayatımda hiç sorun yokmuş gibi birkaç tane daha eklenmişti. Mesela kurdumla birleştiğim günden sonra bir daha dönüşememiştim. Lidya ne kadar çabalasa da bir türlü dönüşemiyordum.

Ve içimde kocaman bir boşluk olduğunu hissediyordum. Kimin veya neyin dolduracağını bilmediğim koca bir boşluk. Ayrıca her gün kırmızı gözlerle uyanıyordum. Yorgunluğum baş etmelerinden biriside uykusuzluğumdu. Ancak etkisi günden güne geçiyor gibiydi. Sanki o büyüleyici kırmızı gözlere gün geçtikçe alışıyordum.

"Daha ne kadar sürecek bu? Çünkü ben her an bayılacak gibi hissediyorum."

"Yirmi dakika kaldı sabret." Sabırla koşmaya devam ettim ve Patricia'nın aleti durdurmasıyla kendimi yere attım. Başımda dikilen kumral saçlı kadınsa bana onaylamaz bakışlar attı ve yere çöküp hizama geldi. "Yarın bizim kalede vampirler ve kurtadamlar arasında bir balo düzenlenecek. Şanslısın, yarın ders yok."

"Buna bir gün daha katlanamazdım."

"Boşuna sevinme, yarından sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz." Belki eğitimi hafifletir umuduyla tatlı olduğunu düşündüğüm bakışlar atmaya başladım. Gülümseyerek daha çok üzerime eğildi. Neşeli bir sesle "Ara vermeden." dedi.

"Mutluluğum gözüne battı değil mi?" dedim sinirle yerden kalkarken.

Kum torbasını yumruklayan başka bir kurdun yanına giderken "Balodan sonra nefesin üzerinde de çalışacağız." diye seslendi.

Oflayarak soyunma odasına doğru ilerledim. "Nefesini keserler umarım." diye fısıldadım.

Sakin adımlarla ilerlemeye devam ederken gülümseyerek yanıma doğru gelen Lidya'yı gördüm. "Brian bu halin ne?"

"Acımasız kadının gazabına uğradım." gözlerini daha da pörtletip nefes nefese kalmış suratıma baktı.

"Ne? Hangi acımasız kadın?"

"Patricia çatlak kadını tabiki de."

Tekrar eski neşeli haline dönüp gülümsedi ve bir koluma girdi. "Hadi odana gidip duş al."

Kırık koluma dikkat ederek ağırlığımı hafifçe ona verdim. Ondan destek alarak merdivenleri çıkmaya başladım. "Yarın balo var."

"Biliyorum, Patricia söyledi eğitim yokmuş. Sonunda biraz dinlenebileceğim."

"Ben bir şey söyleyecektim sana."

"Tabi, seni dinliyorum."

"Nasıl desem, balo da herkesin bir çifti oluyor da, bende kendime bir çift adayı bulamadım. Babam yüzünden kimse de teklif etmiyor. Yarın baloya benimle beraber katılır mısın?"

Uyku, yatak, yorgan, yastık, rüyalar, izin günüm. Hepsi gözümün önünden bir bir geçti. Hayallerimin alt üst oluşunu işte böyle izledim. Utanmasam oturup ağlayacaktım. Ağlama nedenim ise Lidya'yı kıramayacağımı bildiğimdendi. Buraya geldiğimden beri her türlü konuda bana yardım etmiş asla beni kırmamıştı. Uyku hayallerime sakince veda edip dudaklarıma zoraki bir tebessüm yerleştirdim.

Ölü DolunayWo Geschichten leben. Entdecke jetzt