46- En Sonunda Beni Çıldırttın

Start from the beginning
                                    

"Seni anlamaya çalışırken bocaladığım için kusura bakma ya. Aslında oldukça açık konuşan ve istediğini söyleyen birisin de ben geri zekâlıyım!"

"Rüya, git." Kızın gözlerine düz bir şekilde baktı. Kendine hâkim olmaya çalışıyordu. "Yoksa kalbini kıracağım."

Arkasını dönüp yeniden kum torbasına ilerlerken Rüya'nın onu dinleyip de gitmesini umuyordu. Bunu çaresizce bekliyordu ancak henüz ikinci adımını atamadan genç kızın dudaklarından hiç beklemediği sözcükler döküldü. "Kırıyorsun zaten!"

Ardıç'ın adımları yavaşça durdu, bir anlığına arkasını dönememişti. Kalbi, duyduğu sözler karşısında ezilirken bedenini yavaşça Rüya'ya doğru çevirdi. Üzerine doğru yürümeye başladığında Rüya, ilk başta birkaç adım geri atmıştı ancak sırtı hemencecik kapıya toslamıştı ve kaçacak hiçbir yeri yoktu.

"Öyle mi?" dedi Ardıç tehlikeli bir sakinlikle. "Ben mi kırıyorum seni? Sen önce kendi yaptıklarına bak."

"Ben ne yapıyormuşum ya? Seni kıracak, incitecek hiçbir şeyi bilerek yapmadım."

"Sana defalarca istemediğimi söylememe rağmen beni Beyza ile yakıştırdın. Sırf düşen birini tuttuğum için ona âşık olduğumu iddia ettin. Ve kızı resmen kollarıma ittin."

"Ben de düşüyordum!" Bir anlığına ikisi de sessizleştiğinde Rüya, gözlerini kaçırarak kafasını diğer yöne çevirmişti. "Gerçekten de bilerek yapmadım. Bunu daha kaç kere söylemem gerekecek?"

"Ne fark eder ki?" diye homurdandı Ardıç. "Sonuçta yapmaya çalıştın. Ve ileride yine aynı şeyi yapmaya çalışacaksın."

"Hayır, yapmayacağım."

"Evet, yapacaksın." Rüya'ya doğru ilerleyip genç kızın yaslandığı kapının kolunu kavradı ve aşağıya indirip kapıyı hafifçe açtı. "Çünkü beni biriyle görmeden mutlu olmayacaksın. Ancak bu şekilde aklın bende kalmaz. Ancak bu şekilde benden kurtulabilirsin ve bu yüzden-..."

Rüya, Ardıç'ın söylediklerine daha fazla dayanamayarak uzandı ve dudaklarını genç adamın dudaklarına bastırdı. Ufak bir öpücüğün ardından geri çekildiğinde Ardıç'ın şaşkın yüzüne bakıyordu.

"Yapmayacağım, Ardıç," dedi yavaşça. "İstesem de yapamam."

Kelimenin tam anlamıyla donakalmıştı. Eli hâlâ hafifçe araladığı kapının kolundaydı. Rüya'nın inatla gözlerine bakan kahverengi gözlerine zıt olarak kızaran yanakları bakış açısındaydı. Onu öpmüştü. Onu gerçekten de öpmüştü ve bu sefer bunu bilinçli yapmıştı.

Ardıç'ın solukları sıklaşırken kendini tutmaya çalıştı. Rüya, onu öpmüştü. Sarhoş değildi ve Ardıç'ın tüm iradesini yıkabilecek silahı en sonunda kullanmıştı. "Kahrolası kız," diye homurdandı.

Ardından araladığı kapıyı sertçe kapatmış ve Rüya'nın dudaklarına yapışmıştı.

Onu karşılayan yumuşacık dudaklara fazlasıyla açtı. Aralarındaki mesafeyi kapatmak için kollarını sıkıca kızın ince beline sardı ve onu sert bedenine yapıştırdı. Rüya'nın heyecandan buz kesilmiş elleri Ardıç'ın çıplak göğsünde kendine bir yer edinirken dudakları önce şaşkınlıktan, sonra ise karşılık verme arzusundan aralanmıştı. Her iki şekilde de Ardıç, genç kızın aralık dudaklarından arsızca faydalanmıştı.

Alt dudağını çekiştirerek bıraktı ve dudaklarını kızın boynuna doğru indirdi. Beyin sarsıntısı geçirdiğinde yaptıklarını tekrardan yapmak istiyordu. Hissettiklerini sonuna kadar hatırlamak istiyordu.

Burnunu genç kızın boynuna sürterek tatlı kokusunu içine çektiğinde Rüya da başını arkaya doğru atmıştı. Ardıç, onun için açtığı yolu hızlıca dolandı ve boynundaki bene dudaklarını bastırdı. "Rüya..." diye fısıldadığında genç kızın hızlıca inip kalkan göğsü Ardıç'ın gövdesine çarpıyordu.

NAKAVTWhere stories live. Discover now