46- En Sonunda Beni Çıldırttın

Start from the beginning
                                    

Üstsüzdü, altında yalnızca pantolonu vardı. Dalgalı saçları alnına düşmüştü ve kaşları çatıktı. Göğsü hızla inip kalkıyor, kasları geriliyordu. Ve bu nefes kesici görüntüyü ellerindeki bandajlar harika bir şekilde tamamlıyordu.

"Ben..." diyebildiğinde aradan ne kadar süre geçtiğini kestirememişti. Gözlerini Ardıç'tan alamıyordu. Ardıç, içine sinirle bir nefes çekip kulaklıklarını çıkardı ve ona doğru yürümeye başladı. "Ne işin var burada?"

"Konuşmak için geldim."

"Konuşacak bir şey yok," dediğinde onun tam önünde durmuştu. Rüya'nın dirseğini hafifçe kavrayıp yürümeye başladı. "Gördüğün üzere, antrenman yapıyorum."

Onu bir an önce bu evden çıkarmalıydı. Eğer bunu yapmazsa çok kötü şeyler olacakmış gibi hissediyordu. İkisinin de iyiliği için Rüya hemen buradan gitmeliydi.

"Var," diyerek ısrar etti Rüya. Dirseğini Ardıç'ın parmaklarından kurtarıp çenesini hafifçe kaldırdı. "Nedir bu tavırlar?"

"Ne tavırları?"

"Bilmezlikten gelme, ne olduğunu gayet iyi biliyorsun."

"Ben neyi biliyorum, söyleyeyim mi?" Rüya, yüz ifadesini sabit tutmak için yoğun bir çaba harcarken Ardıç, ona doğru bir adım attığında refleks olarak geri çekilmişti. Kalbi, göğüs kafesinin içinde çırpınmaya başladı. Sesi soluğu bir anda kesilmişti ve Ardıç, aralarındaki mesafeyi kapattıkça gücü çekiliyormuş gibi hissediyordu.

Aralarındaki mesafe tek adıma inene kadar Ardıç yaklaşmış, Rüya ise gerilemişti. Eğer bir adım daha gerilerse arkasındaki kapıya yaslanacaktı ve sıkışmış hissetmek istemiyordu.

Ardıç, avucunu açıp Rüya'ya doğru uzattı. "Yedek anahtarımı geri vermenin vakti geldi, bunu biliyorum."

"Ne?" Rüya, kesinlikle bunları duymayı beklemiyordu. Anahtarı yumruğunun içinde saklayıp kafasını iki yana salladı. "Hayır."

"Ne demek hayır? O benim anahtarım, sana ben verdim ve şimdi de geri istiyorum."

"Ben de vermiyorum. Zorla mı alacaksın?"

"Rüya, sabrımı zorlama. Ver şu anahtarı."

"Hayır dedim."

"Hayır diyemezsin. Böyle bir hakkın yok."

"Var ki diyorum," diyerek inatlaştığında Ardıç, sinirle solumuştu. "O zaman benim de buna hakkım olmadığını söylemezsin," dediğinde Rüya, ilk başta ne söylediğini anlamamıştı. Birkaç saniye sonra Ardıç'ın güçlü kolları tarafından sarıldığını hissetti. Genç adamın parmakları Rüya'nın güçlükle yaptığı yumruğunu açmaya ve anahtarı almaya çalışıyordu. Bu esnada kolları da hareket etme özgürlüğünü kısıtlıyordu.

Rüya'nın yumruğunu açmamak için yaptığı inat ve Ardıç'ın onu incitme korkusu eş değerdeydi. Eline biraz yüklense parmaklarını kolaylıkla açardı ancak canını yakmak istemiyordu. Rüya'nın dibinde geçirdiği saniyeler uzadıkça da gücünü kaybediyordu. Rüya'nın burnu çıplak gövdesine sürttüğünde küfrederek geri çekildi ve birkaç adım uzaklaştı.

"Kahretsin," dedi dişlerinin arasından. "Neden en özel alanlarıma dahil olmak için bu kadar ısrarcısın? Sen bana hiç rahat vermeyecek misin?"

"Bu yedek anahtarı hiçbir zaman boşuna kullanmadım. Konuşmamız gerekiyor ve sen de benden kaçıyorsun. Ne yapsaydım?"

"Çünkü sen sadece anahtar konusunda ısrar ettin," diyerek alayla konuştu. "Başka hiçbir konuda o küçük burnunu hayatıma sokmaya çalışmadın, değil mi?"

NAKAVTWhere stories live. Discover now