"Evet, öyle," dedi Rüya sinirle. "Belli ki birileri hakemi satın almış, Ardıç'ın rakibine de rüşvet verilmiş. Babama bu konudan bahsedeceğim, o araştırır. Şu an buna yoracak kadar dingin bir kafam yok." 

Rüya, yeniden nükseden baş ağrısıyla alnını sıvazlarken Çınar'ın elini omzunda hissetmişti. "Ben seni daha fazla tutmayayım, sen Ardıç'la ilgilen. İyi olmasına sevindim. Umarım çabucak iyileşir."

"Teşekkür ederim, Çınar." Rüya'nın sesi içtenlikle çıkmıştı. Çınar, hafifçe tebessüm ederek Rüya ile vedalaştı ve arkasını döndü. İçine rahatlarcasına bir nefes çekerken gözüne dolan yaşları da kafasını yukarıya kaldırarak iteklemişti. İyi olacaktı. 

İyi olmak zorundaydı. 

***

Rüya, iki apartman arasındaki mesafeyi koşarak hızlı hızlı giderken açık kapıdan içeriye girmiş, asansöre yönelmişti. Ardıç'ı bir taksi tutup evine getirmiş, yatağına yavaşça yatırmıştı. Ardından kendi evine koşmuş ve yiyecek bir şeyler kapıp geri dönmüştü. Ardıç, sadece 10 dakikadır yalnızdı ve Rüya onu yerinden kalkmaması konusunda sıkıca tembihlemişti. Yine de Ardıç'ın söz dinleyen biri olmadığını biliyordu. 

Aslında genel anlamda Rüya daha ikna edici biriydi. Ancak Ardıç'ı birkaç günlüğüne onların evinde kalmaya ikna edememişti. Ardıç, rahat edemeyeceğini söylemişti ve Rüya da ısrar ederek zaten ağrıyan başını daha da ağrıtmak istememişti. Birkaç gün iki ev arasındaki mesafeyi gidip duracaktı.

Asansör sonunda Ardıç'ın evinin olduğu katta durduğunda Rüya, hızlıca asansörden çıkmış ve elindeki poşeti kapının koluna asarak hırkasının cebindeki yedek anahtarı çıkarmıştı. Poşeti tekrar eline aldığında içeriden bir gürültünün koptuğunu duymuştu. Anahtarı deliğe nasıl sokup çevirdiğini hatırlamıyordu ancak sonraki saniyede içerideydi. Elindeki poşeti yere bıraktı ve koşarak evin içinde ilerledi.

"Ardıç!"

Ardıç'ı salonun ortasında, duvara tutunurken görmüştü. Devirdiği şey ufak bir masaydı. Muhtemelen yürürken çarpmıştı.

"Ardıç?" diye mırıldandı Rüya. Ardıç'ın öne doğru sendelediğini gördüğünde ona doğru koşmuş ve ellerini Ardıç'ın sırtına koyarak sıkıca tutmuştu. Ardıç'ın başı Rüya'nın omzuna düştüğünde genç kız, bu ağırlığı zar zor taşıyordu. Geriye doğru bir adım atıp sırtını duvara yasladı. Biraz sıkışmıştı ancak geriye doğru düşmesinden, bu esnada da Ardıç'ı düşürmesinden iyiydi. Henüz yeni beyin sarsıntısı geçirmişti ve kafasına ikinci bir darbe alırsa bunun çok ciddi sonuçları olabilirdi.

"Ben sana demedim mi yatağından kalkma diye? Niye hiç sözümü dinlemiyorsun?"

Ardıç, başını yavaşça Rüya'nın omzundan kaldırıp ellerini genç kızın omuzlarına sardı ve kafasını geriye çekip rüyalarını süsleyen o güzel yüzü izledi. "Bıktım senden," diye homurdandı. Sesi kısık çıkıyordu. Rüya'nın omuzlarını daha sıkı bir şekilde kavrayıp konuşmaya devam etti. "Hepsi senin suçun."

Rüya, Ardıç'ın ne için olduğunu bilmediği suçlamasını sorgulamak adına dudaklarını araladığı anda genç adamın bakışları kızın dudaklarına dönmüştü. Aralık, dolgun dudaklar Ardıç'ı çabucak baştan çıkarırken karman çorman olmuş aklının mantık kısmı çoktan devre dışı kalmıştı. 

Ardıç, dudaklarının arasından bir küfür çıkarıp eğildi ve Rüya'nın dudaklarına yapıştı.

Rüya'nın ne olduğunu algılaması birkaç saniye sürmüştü. Gözleri şaşkınca açılırken Ardıç'ın dudaklarının saldırısı gittikçe şiddetleniyordu. Rüya, ellerini arkasındaki duvara yaslayıp tutundu ve gözleriyle beraber devamlı olanları sorgulayan zihnini de kapattı. 

NAKAVTWhere stories live. Discover now