Bölüm 30

40 12 3
                                    


Evett işte o bölüm. İyi okumalar sabırlı okurlarım...

Saatler önce Baranın ağzından...

Evden çıkıp arabama bindim. Arkadan Cem Adrian'ın mutlu yıllar şarkısını açtım. Bugün benim sevgilimin doğduğu gündü. 21 yaşına girecekti benim güzelim. Arabayı sürmeye başladım. Uçurumun kenarına. Bu gece bütün acılarım son bulucaktı. Bastım gaza. Şarkı çaldıkça ben dahada gaza bastım.

Tam uçurumun kenarına son sürat ilerlerken telefonum çaldı. Binlerce kez. Arabayı durdurdum. Arayan numarayı tanımıyordum. Açtım. Dirildim.

"Baran Demiroğluyla mı görüşüyorum?"

"Evet buyrun."

"Ben Aysel Aktan. Oğlum çok zamanım yok Mira nerde biliyorum. Hemen bir uçağa atlayıp gel. Sana herşeyi anlatmadan gitmek istemiyorum bu boynumun borcu."

"Nerdesin." Dedim heyecanla. Mirama kavuşacak mıydım. Tam ölmeyi göze almışken.

Telefonu kapatıp hemem uçak pistine soğru son sürat sürmeye başlamıştım. Arabadayken jetin pilotunu uykusundan uyandırıp acil uçmamız gerektiğini söylemiştim. Ben karıma kavuşacaktım. Baran Mirasına nefes alma sebebine kavuşacaktı.

                                  🖤

Yaklaşık 9 saate yakın yolculuktan sonra jet iniş yaptı.

Aynur hanımın verdiği adrese varmıştım. Bana ilk herşeyi anlatacağını sonra Miranın yanına gitmem gerektiğini söylemişti. Hemen güzelime kavuşmak istiyordum.

Verdiği adrese vardığımda bir kadın kafasına şapka giyip kendini kamufule etmeye çalışıyordu. Yanına gittim.

"Aynur hanım?"

"Baran oğlum sen misin?"

"Evet benim. Yalvarıyorum herşeyi anlatın karıma kavuşmak istiyorum. Siz kimsiniz beni nerden buldunuz."

"Evlat çok vaktim yok ama karının sana ihtiyacı var hemde hiç olmadığı kadar gittiğinde ve onu gördüğünde ne demek istediğimi anlayacaksın."

"Tamam dinliyorum sizi."

"Mira kızımın kaldığı evin yakınında oturuyordum. Sonra bir gün neydü belirsiz adamlar tarafından kapım çalındı. Miraya dost gibi yaklaşmam için beni tehdit ettiler. Mecburdum kabul ettim kızlarım ellerindeydi. Kapısını çaldım. Ölü gibiydi. Yorgun, bitkin ve çökük bir haldeydi. Kapısını çalıp komşu rolü yaparak kek yaptığımı söyledim. Bana teşekkür etti ve sonra bir anda tuvalete koşup kusmaya başladı."

"Hasta mı oldu?"

"Pek sayılmaz. Gidince görürsün."

"Ondan sonra bana ilk hiç güvenmedi ama sonradan güvenini kazandım. Her gün biraz daha fazla tükendi. Her gece senin adınla yatıp senin adını sayıklayarak uyandı. Bana güvendiğinde herşeyi anlattı. O gece seni terk ettiği gece sen iş yerine gitmek zorunda kalmışsın. Senden sonra bir adam gelmiş eve babanın bir adamıymış."

"Ne!" Diye kükredim.

"Sakin evlat bir dinle."

"Miranın iznini almadan içeri girmiş ve konuşmaya başlamış."

"Ne söylemiş? Bir şey mi yapmış?" Konuşsana be kadın?"

"Miranın annesine yıllar önce amcan tecavüz etmiş. Yıllar sonra annesini ve abisini öldüren kişi ise senin babanmış."

Gözümden bir damla yaş aktı.

"N...nee!"

"Oğlum sonuna kadar dinle beni."

"Babanın adamı o gece Mirayı tehdit etmiş. Ya onları dinleyip ülkeyi ve seni terk etmesini yada senin amcanın ve babanın katili olacağını söylemiş."

"Benim için..."

"Benim için kendinden vazgeçti.."

Geçmiş zaman:

"Gerekirse senin için kendimden de bizden de vazgeçerim sevgilim..."

"Ben buna değecek bir adam değilim."

Şimdiki zaman:

"Benim için hem kendinden hem bizden vazgeçti.."

"O gece seni terk etmesinin sebebi buydu oğlum. Sırf sen katil olma hayatını mahfetme diye o kendini feda etti."

"Benim şuan Mirayı öldüreceğimi düşünüyorlar. Kızlarım bir şekilde ellerinden kaçtılar. Biz gideceğiz. Çok uzaklara. Sende git karını kurtar oğlum. Yoksa senden önce baban ve amcan olacak pislikler-"

"Adresi ver."

Aynur hanımdan adresi aldım ve tam gideceğim sırada "Baran dur sana vermem gereken şeyler var." Dedi.

"Ne vereceksiniz?"

Kadın çantasından birsürü cd çıkardı ve bana uzattı. "Bunların hepsinin içinde Mira kızım var. Eğer bir gün sana kavuşamadan ölürse bunları sana vermemi söylemişti. Şimdi ben gidiyorum ve bunlar karından sana ayrı kaldığınız zamanların ne kadar az bile olsa telafisi."

"Teşekkür ederim Aynur hanım. Eğer bir şeye ih-"

"Asıl ben sana daha önce ulaşamadığım için özür dilerim oğlum. Miramı öp benim için onu çok sevdiğimi mecbur kaldığımı söyle."

"Söylerim. Dikkatli olun." Diyerek kadının yanında ayrıldım. Cd'lerin olduğu poşeti arabanın arka koltuğuna koydum ve gaza abandım. Hasretimiz bitiyordu. Ben herşeyime kavuşuyordum. Babam'la amcam'ı kendi ellerimle acı çektire çektire öldürecektim. 8 ay boyunca hiç birşey bilmiyormuşlar gibi bana morel vermeye çalışmışlardı aşşalıklar. Ama geri dönünce herşeyin bedelini karımdan ayrı kaldığım her saniyenin bedelini teker teker ödetecektim.

Aynur hanımın verdiği adrese gelmiştim. Hızlıca arabadan inip eve adımladım. Kapıyı çaldım. Kalbi ağzımda atıyordu adeta.

Kapıyı benim minik prensesim açmıştı. Onu gördüm ve yıllardır su görmeyen toprağım güneşin bir gülüşüyle tekrar çiçek açmıştı.


Gözlerim karnına indiğinde ağzım açık kalmıştı. Benim güzelimin karnı kocaman olmuştu. İşte o an gözlerim karnına düştüğü an ikimizinde sol gözünden birer damla yaşlar aktı....

Bölüm sonu...

Uzun süredir bu sahneyi yazmak istiyordum. Sonunda kavuştular. Şöyleki ilk kitabın sonundan itibaren hepimiz Baran ve Mirayla birlikte acı çektik. Günü geldi bizde onlarla birlikte nefessiz kaldık günü geldi birlikte ağladık. Artık barmir mutlu olsun diyenler parmak kaldırsın...

Sonraki bölümde görüşmek üzere öpüldünüz...

İkinci şansWhere stories live. Discover now