kırk beş

14K 1K 399
                                    

Yazardan,

Eline deri eldivenlerini geçirip üzerindeki kırmızı elbisenin dekoltesini hafifçe çekiştirdi. Elini hafifçe kaldırdığında yanındaki kadehine her zamanki sert şarabından dolduruldu. Çok nadir bulunan bir şarap türüydü ve yıllardır bekletiliyordu.

Şarabını dudaklarına yaslarken mimiksiz bir ifadeyle kan revan içindeki adama bakıyordu. Sanki karşısında neredeyse öldüresiye dövülmüş bir adam yokmuş gibi boş ve hissizdi ifadesi. Elindeki bıçağı bir kere ustaca çevirdikten sonra masaya koydu.

"Veli Atabey." dedi alayla. Sesi baştan aşağı alaya bulanmıştı.

"Siz kimsiniz?! Ne halt yediğinizi sanıyorsunuz siz?!" Veli Bey avazı çıktığı kadar bağırdığında karnına aldığı yumrukla sözü inlemeye dönüşüp havaya karıştı.

"Normal bir ses tonu iletişim için gayet yeterlidir Veli Bey. Bunu ben mi öğreteyim bu saatten sonra?"

"Siz bittiniz! Ne korumalarım ne de avukatlarım sizi yaşatmayacak, adalet peşinizi bırakmayacak!"

Alev'in kırmuzı rujlu dudaklarından alaylı bir gülüş döküldü. Şarabından büyük bir yudum alıp diliyle dudağını yaladı.

"Ben adaletin ta kendisiniyim, haddinizi bilin isterseniz."

"Sen- Siktir! Orospu! Seni elime geçen ilk anda öldürmeliydim!" Ettiği hakaretler ve küfürler Alev'i daha çok eğlendirmekten başka bir işe yaramadı. Her zaman duyduğu sözlerdi bunlar, duymasa eksiklik hissediyordu resmen.

"Yapmadığın için pişman olacağını zaten biliyorduysan bu benim problemim değildir, Veli."

"Avukatımı arayın! Siz bittiniz! İşin bitti Alev!"

"Kes sesini Veli, bana yüksek sesten hoşlanmıyorum klişesine girdirme şimdi."

"S-"

"Devam edin." dedi Alev sabredemeyerek.

Adamları Veli'yi tekrar dövmeye başladığında artık dövecek yer bulamıyorlardı resmen. Yaklaşık 3 saattir buradaydı ve geldiğinden beri işkence görüyordu. Bir ara bayılmıştı bile.

Veli'nin sesi azalmaya başladığında Alev elini kaldırdı. Adamları anında durdular.

"Şimdi gelelim konumuza." Elindeki kadehi masaya koyup öne doğru eğildi oturduğu yerde. Derin dekoltesinden ve eğildiğinden dolayı göğüsleri biraz daha ortaya çıkmıştı. Saçları hafifçe önünü gizliyordu.

Parmağını havada döndürdüğünde yerde yatan adamın gözündeki kumaşı çözdüler.

Alev bilerek onun yüzüne vurmamalarını istemişti, belli olmasın diye.

Veli yorgun ve acılı gözlerle Alev'e baktı ama Alev'in umrunda olmadı. O Onur'u döverken kim bilir çocuk neler çekmişti de umursamamıştı şimdi Alev mi ona acıyacaktı? Daha neler. Alev acımazdı.

Kehribar rengi gözleri parladı ve dudaklarında yine alaylı bir gülümseme oluştu.

"Sana benden ve çevremden uzak durmazsan neler yapabileceğimi daha önce göstermiştim Veli, ne çabuk unuttun."

"Hiçbir şey yapmadım!"

Karnına bir tekme yedi ve sesi boğuklaştı.

"Kes sesini de beni dinle seni aşağılık."

Veli bir şey diyemeden yüzüne bakmayı sürdürdü. Daha fazla konuşmanın onun zararına olduğunu o da anlamıştı.

"Evime saldırı düzenleyenin sen olduğunu biliyorum. Neden yaptığını da biliyorum ve... Biliyor musun oğluma zarar vermek için bunu yapmış olman senin sikini kesip piranalara atma isteği uyandırıyor içimde." dedi yine gülümserken. Çok tehlikeli bir gülümsemeydi bu.

Veli gözlerini kaçırdı çünkü bu manyak kadının ciddi anlamda böyle bir şey yapabileceğini biliyordu. Kendinden güçlü birini gördüğünde dikine gidecek kadar aptal değildi.

"Sen nasıl bir pezevenksin Veli ya." dedi gülerek. Veli dişlerini sıktı ama bir şey söylemedi. "Oğluna el kaldırabilecek, onu tehdit edip psikolojisini mahvedecek kadar pezevenk hem de..." İnanamıyormuş gibi çıkmıştı sesi.

"Sen-" Veli hayretle söze girdiğinde sesini duymaya tahammülü olmayan Alev hemen sözünü kesti.

"Evet oğlum benimle. Dikkatini çekiyorum oğlum dedim çünkü ülkemiz şartlarında mümkün olsaydı damadım olacaktı. Neyse artık bu da bizim şansımız demek ki..."

"Sen o ibneleri destekleyecek kadar orospu musun?" Veli tüm siniriyle tükürürcesine konuştu.

Alev masaya koyduğu kadehi hızlıca köşeye vurduğunda bardağın köşesisi kırıldı. Kırılan bardak bıçak gibi keskinleştiğinde yerinden kalktı ve bir saniye bile düşünmeden karşısındaki adamın bacağına sapladı.

Odanın içerisini acı dolu çığlıklar doldurdu.

"Veli... Ölümün benim ellerimden olsun istiyorsan hiç çekinme devam et." dedi Alev hiçbir şey olmamış gibi bardağı bacağından çekerken.

İçinde hiçbir acıma duygusu yoktu çünkü Onur ve Bulut'a yaptıklarını geçin bu şerefsiz daha kaç can yakmıştı kendisi bile bilmezdi.

"Seni son kez uyarıyorum; Oğlumun ve Onur'un huzurunu bozacak en ufak bir harekette bulunursan... Emin ol bu haline şükredersin Veli. İtibarını, paranı, canını... Her şeyini alırım ve bu yalnızca bir telefonuma bakar." dedi kibirli bir şekilde.

Yavaşça ayağa kalktı. Elindeki bardağı odanın bir köşesine fırlattı.

Korumalar hemen harekete geçerken 2 kişi başında bekliyordu Veli'nin.

Birisi hemen Alev'in omuzlarına beyaz ceketini bıraktı. Bir diğeri gözlük kutusunu getirdi. İnce uzun ve biçimli parmaklarıyla güneş gözlüğünü alıp taktı.

"Elmas'lar her yerde adını duyurmaya devam edecek Veli, bunu unutma. Zaten ben de unutturmayacağım."

Son sözünü arkasına bakmadan omzunun üzerinden söyledi ve açılan kapıdan çıktı.

Hemen önünde onu bekleyen siyah arabaya bindi. Kapısını hemen ardından kapattılar. Arabada bekleyen şoför hemen sürmeye başladı.

Alev aynadan kendisine baktı ve alt dudağını büktü.

"Siktir ya, şerefsizin kanı elbiseme bulaşmış. Yazık oldu kumaşa." dedi omuz silkerek.

Ardından bir bacağını diğerinin üzerine atıp yolu izlemeye devam etti.

————

bu kurguyu yazmaya başladığım ilk andan beri aklımdaki Alev aynen böyleydi. çoğu kişi ilk anlardan beri sevmemiş hatta muhtemelen şimdi de sevmemeye devam edecek olanlar vardır ama sevdirmeye çalışmayacağım. Alev bu ve bu kadar.

bir de Elmas'ları unutmayın. zaten ben de unutturmayacağım :).

Elma Ağacı (bxb)Where stories live. Discover now