otuz üç

16K 1.1K 452
                                    

Yazardan,
1 hafta sonra,

Onur, aldığı darbeler yüzünden hareketsiz yatıyor gibi görünse de onun asıl canını yakan Bulut'u görememekti. Görmeyi bırakın; Ona da zarar vermişler miydi? Ne haldeydi? Çok beklemiş miydi Onur'u? Yemek yiyiyor muydu? Ağlıyor muydu? diye düşünmekten paranoyak olacaktı.

"Ağlamasın, ben ağlatmayacağıma söz vermiştim ne olur ağlamasın."

Kendi kendine mırıldanmaktan artık akıl sağlığını kaybedecekmiş gibi hissediyordu.

Kapı açıldığında omzunun üzerinden kapıya baktı ancak kimin geldiğini bildiği için başını çevirdi. Kapıdaki kişi ilerledi, ilerledi ve tam önünde durdu. Onur kaykılarak duvara yaslı bir şekilde oturduğundan şimdi ona yukarıdan bakıyordu. Aslında o herkese her zaman yukarıdan bakardı.

"En sevdiğim oğlum nasılmış bugün?" diye alayla sorduğunda Onur yüzünü buruşturdu.

"Başka oğlun mu var?" Babasının dudaklarından histerik bir gülüş döküldü.

"Maalesef. Seni de oğlum olarak görmüyorum, yanındaki heykelden bahsediyordum."

Onur biraz daha doğrulup hafifçe gülümsedi. Bu eylem bile inanılmaz bir ağrı hissetmesine sebep olmuştu.

"Psikoloğa ihtiyacı olan ben miyim yoksa sen misin? Tekrar düşünsene."

Baba dediği insanın yüzünde hiçbir mimik oynamamıştı. Hala gülümseyen ifadesini koruyordu ama sinirlenmişti. Masanın üzerindeki kemeri alıp 1 haftadır aralıksız yaptığı gibi genç çocuğun çıplak gövdesine sertçe indirdi. Onur önce kasıldı sonra acıyla yüzünü buruşturdu. Yine de ona istediğini vermedi, bağırmadı, acıdan inlemedi. Babası bu yüzden daha da çok sinirlenip kemeri tekrar sertçe ve acımadan bedenine indirdi. Kemer, gecenin sessizliğini bıçak gibi kesiyor içler acısı bir ses çıkarıyordu.

"Benimle nasıl konuşman gerektiğini unutmuşsun ama üzülme, ben sana hatırlatacağım." dedi gülümseyerek. Onur sızlayan bedeniyle başını eğdi.

Babası yanda duran küçük masadaki sandalyelerden birini çekip sırt yaslama kısmı Onur'a gelecek şekilde koydu ve bacaklarını iki yanından sarkıtarak sandalyeye oturdu. Kemeri hala elinde tutuyordu. Onur bayık bayık yüzüne baktı. Bu acıya daha ne kadar katlanabilirdi kestiremiyordu.

"Sana verilen sürenin sonuna geldik Onur. Söyle bakalım ne yapacaksın?"

Veli Bey sevecen bir sesle konuşuyor olabilirdi ama Onur'a sunduğu seçenek genç çocuğun ölüm fermanı gibi bir şeydi aslında.

"Ayrılmam, çok seviyorum. Yemin ederim çok aşığım." dedi inatla. Babasının yüzündeki hatlar biraz daha keskinleşti. Usul usul kemeri sallamaya başladı.

"Kendi canını da mı önemsemiyorsun oğlum?"

"Ondan ayrıyken ne önemi var?! Bana oğlum diyip durma!"

Veli Bey sandalyeyi ittirerek ayağa kalktı. Bu sefer cidden öfkelenmişti.

"Ulan ben o psikologlara ne kadar para döktüm senin haberin var mı amına koyduğumun ibnesi?! Delirtecek misin lan sen beni?!"

Elma Ağacı (bxb)Where stories live. Discover now