üç

34.1K 2.3K 324
                                    

Taksiden inip bir evin önünde durduğumuzda kucağımdaki bavulla beraber burnumu çekerek aşağı indim. Onur da kapısını kapayıp bana doğru döndü. Yine sert ve nefret eder gibi bakıyordu, garipsemedim.

Ev 2 katlı küçük bir evdi. Bulunduğu sokakta tek tük evler vardı. Mavi boyalı, küçük bahçeliydi. Boyası eskidiğinden yer yer dökülse de çok tatlı duruyordu. Onur'a tezat bir biçimde tatlıydı hem de. Küçük pencereleri beyaz, eve yakışır şekildeydi. Eski bir ev değildi ancak biraz bakıma ihtiyacı vardı sanırım. Bahçesinde camlardan birine dalları çarpan elma ağacı dışında bir şey yoktu. Ev eski olmayabilirdi ancak elma ağacı oldukça yaşlı duruyordu. Üzerinde karanlıkta seçemesem de elmaların olduğunu az çok kestirebiliyordum.

Evi daha fazla incelememe mani olan şey; Onur'un sert ve emredici sesiydi.
"Geç." Cevap vermeden söylediği gibi arkasından ilerledim. Evin kapısını açtı ve yine beni beklemeden içeriye girdi. Kapanmak üzere olan kapıdan çabucak sıvışıp içeri girdim. Anahtarı kapının arkasında duran çekmecenin üzerine fırlattı.

"Ev burası, 2. kat merdivenin karşısındaki odanın solu senin odan. Karşısındaki oda benim. Oraya kesinlikle girmeyeceksin." dedi yüzüme bakmadan. Sonrasında yine beni beklemeden amerikan mutfak olan mutfağa ilerledi. Dolaplardan birini açarken ben evi inceliyordum. Aslında pek incelenecek bir şeyi yoktu. Tam öğrenci eviydi. Büyük L koltuğun üzerinde dağınık duran örtüler, masanın üzerinde de boş tabak, bardaklar vardı. Mutfak oldukça kalabalık, bulaşıklar yıkanmayı bekliyordu.

"Kurallara geçelim." dedi biraz sesini yükselterek. Elindeki su bardağını tezgahın üzerine bıraktı. Gözlerini gözlerime dikmişti şimdi. Başımı hafifçe salladım.

"Kural-1: Eve sevişmek için erkek getiremezsin dışarıda ne bok yersen ye." dedi iğrenir bir tonda. Gözlerimi devirip gözlüğümü düzelttim. Homofobiklere tahammülüm yoktu kesinlikle.

"Kural-2: Evi temizleme işi sana ait olsun yemeği ben yaparım." Bu sefer gözlerimi büyüttüm.

"Bu evi yaksan temizlenmez ki?!" dedim. Mutfaktaki kirli bulaşıkları işaret ettim.

"Benim sorunum değil."

"Hayır senin sorunun, sen yaptın sen temizle. Bundan sonra da ben temizlerim." Dişlerini sıkarak yüzüme baktı.

"Sen dayak yemeyi özledin herhalde ibne." dedi tehditvari bir tonlamayla. Yenilmişliğin getirdiği hüzünle omuzlarımı düşürdüm. Ne diyebilirdim ki? Onur aslandı, bir fare ona karşı koyamazdı.

"Kural-3: Arkadaşlarım geldiğinde seni yanımızda istemiyorum." Yine cevap vermedim. Ben de onlara meraklı değildim zaten; bunu ona söyleyemedim.

"Aklıma başka bir şey gelirse söylerim, kira işini sonra hallederiz." dedi. Arkasını dönüp dolaptan bir şişe bira çıkardı. Tezgaha kapağını yaslayıp avucuyla vurduğunda kolayca açılmıştı kapak. Ben bazen soda içmek istediğimde açacakla bile açamıyordum. Birayı kafasına dikip televizyonun karşısına geçerken söylediği gibi merdivenlere ilerledim. Çabucak çıkıp benim için ayrılan odaya girdim. Elma ağacının dalları bu odaya vuruyordu. Oda birazcık küçüktü ancak benim için idealdi. Kapının yanında bir çalışma masası vardı, masanın karşısında ise tek kişilik bir yatak. Duvarlar mavi renkteydi ve çok güzel görünüyordu. Üzerine beyaz boyayla bulut çizersem ne kadar güzel olacağını düşünüp kocaman gülümsedim. Hemen sonrasında, buraya ait olmadığım aklıma gelince bu gülüşüm hemen bozuldu.

Ben hiçbir zaman hiçbir yere ait değildim. Hiçbir zaman da olmayacaktım.

Yanağımın içini ısırıp yanmaya başlayan gözlerime aldırmadan bavulumu yatağın yanındaki dolaba tıkıştırdım. Üzerimi değiştirip okul kıyafetlerinden kurtulduktan sonra yatağıma uzandım. Telefonumdan alarmımı kurdum, komidinin üzerine bıraktım. Yatağa yatar yatmaz yorgunluğum tekrar gün yüzüne çıkarken gözlerim usulca kapandı.

————

bölüm kısa oldu ama geçiş bölümü diyebiliriz. biraz arayı açtım ama halletmeye çalışacağım :'). yorum yaparsanız çok sevinirim okurken çok eğlenceli ve motive edici oluyor <3.

Elma Ağacı (bxb)Where stories live. Discover now