on dokuz

31.7K 2.1K 1.5K
                                    

Toparladığım çantamı sırtıma asıp askılıktan ceketimi aldım ve bir koluma sararak koşar adım Atlas'a ulaştım. Onur'la karşılaşmak istemediğimden o daha çantasını toparlamadan ben çıkmıştım bile.

Moralim bozuktu, Atlas'ın yaptığı taklitler bile güldürmüyordu beni.

Ağır adımlarla Atlas'ın peşinden ilerledim. Bugün onun da uykusu vardı sanırım, uyuşuk uyuşuk yürüyorduk ikimiz de. Normalde hemencecik ineceğimiz bahçeye inmek 5 dakikamızı almıştı resmen.

Çantamı omzumda düzeltip okul bahçesinden çıktım. Atlas diğer taraftan ben de onun tersinden gidiyordum. Yol ayrımına geldiğimizde elimi kaldırıp salladım.

"Görüşürüz."

"He görüşürüz." dedi esneyerek ama aynı zamanda sırıtıyordu da.

Geri geri önüme bakmadan ilerlerken olabilecek en olağan şey olmuş; birine çarpmıştım. Daha doğrusu uzun zamandır görmediğim Mert'e.

Hızlıca ona doğru döndüğümde düz ifadem küçük bir gülümsemeye dönüşmüştü. Elimi indirip diğer elimle beraber arkamda birleştirdim. Üzerinde yine siyah bir tişörtle siyah bir pantolon vardı. Siyah saçları dağılmıştı. Normal görüntüsünden farklı olan tek şey dudağının kenarındaki yara iziydi. Eski bir iz değil de oldukça taze gibi duruyordu.

"Selam Bulut!" dedi mutlu bir tavırla.

"Merhaba Mert, nasılsın?" diye sordum çekingence.

"İyidir sen?"

"Ben de iyiyim."

"Görüşemiyoruz uzun zamandır."

"Hıhı, sınavlar başlayacak diye evden çıkmıyorum pek bir de hastaydım."

"Öyle mi? Neyin var?" Kaşları çatılmıştı bunu sorarken.

"Grip olmuştum ama geçti şimdi çok iyiyim."

Kocaman gülümserken elini saçlarıma atıp karıştırdı. Saçlarımın dağıtılmasını pek sevmiyordum bu yüzden üfleyerek alnımdaki saç tutamını ittirdim.

"Ben senden bir şey isteyecektim." dediğinde kaşlarım merakla havalanmıştı. Mert benden ne isteyebilirdi ki?

"Yapabileceğim bir şeyse neden olmasın." Sesimin meraklı bir çocuk gibi çıkmasına engel olamamıştım.

"Aslındaaaa derslerle alakalı. Eski dönemde öğretilmiş bir konu. Notlara baktım video izledim ama pek anlamadım. Sınavda da çıkacakmış, bana yardımcı olabilir misin?"

Beklemediğim yerden gelen teklifi bir anlık afallamama sebep olmuştu. Derslerle pek alakalı gibi durmuyordu, daha çok spor müzikle ilgileniyordu sanırım. Dediği gibi önemli bir konu olmalıydı.

"Tabii olurum. Beraber mi çalışalım?"

Omzundan ayırmadığı gitar çantasını düzeltip başını salladı.

"Aynen, sen anlatırsan daha iyi anlarım diye düşündüm."

"Sınav ne zaman?"

"Yarın."

Gözlerim büyürken dudaklarım büzülmüştü. Şimdi çalışmaya başlasak 3-4 saat sürerdi. 3-4 saat da bir konuyu anlamak için yeterli bir süreydi bence.

"Peki o zaman hemen çalışalım."

"Aynen aynen."

"Nereye gidelim, kütüphane?" Başını sağa sola salladı.

"Sen bana anlatırken diğerleri rahatsız olabilir."

"Hııı evet haklısın, kafe?"

Elma Ağacı (bxb)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora