yirmi üç

32.6K 1.9K 1.8K
                                    

2 saat sonra,

Annem gideli çok olmuştu. İş yerinden birisi arayıp acilen bir dosya istediğini söylediğinde mecburen gitmişti daha doğrusu. Ondan sonra kendime pek gelememiştim, olmayan parti havam kaçmıştı.

Annemden ayrıldıktan sonra masaya oturduğumda Onur ve Mete yoktu. Atlas da bir ton soru sormuş, en son da annemle tanışmak istediğini söyleyerek konuyu kapatmıştı. Ondan öğreneceği bir sürü taktik mi varmış neymiş işte.

Onur ve Mete bu 2 saat boyunca tekrar masaya gelmemişti. Gözlerim Onur'u arıyor içeride bulamayınca gittiğini düşünüp pes ediyordum.

Veya biriyle gittiğini.

Düşünmek istemesem de bu ihtimal parti boyunca zihnimi işgal etmiş, her bir hücremi buna inandırmıştı.

Zaten gitmemesi için bir sebep yoktu. Fazla yakışıklıydı. Çevresinde bir sürü onu isteyen, arzulayan kız vardı. Basit bir dans için bile birbirleriyle tartışmışlar, Onur'un kimseyle dans etmediğini görünce bir nebze rahatlamışlardı.

Bazen bana karşı olan tavırlarını yanlış anlayabiliyordum. Bilerek olmuyordu ama işte umut fakirin ekmeği derler; beni sevmesini umut ediyordum. Mantığım kendimi kaptırmamam gerektiğini söylerken kalbim her zamanki salaklığıyla bunu her şeyden çok istiyordu.

"Gidiyor muyuz?" Atlas'ın müzik sesini bastırmak için bağırmasıyla kalktığımı yeni fark ediyordum. Başımı hızlıca salladım.

"Hıhı, gidelim zaten biter birazdan."

"Tamam dur Aslı'yı da alalım yerler buralarda onu." Gözlerimi devirip hafifçe güldüm.

Beraber Aslı'nın arkadaşlarıyla oturduğu masaya ilerledik ve onu da alarak çıkışa doğru ilerlemeye başladık. Parmağımdaki yüzüğümle uğraşıp kırmızı halıdan geçtikten sonra soğuk havayla karşılaşınca bir an irkildim. Aslında soğuk değildi ama içerisinin kalabalıklığında anlamamıştım havayı.

Başımı ovuşturup üzerimdeki ceketi çekiştirdim. Bir an önce eve gidip üzerimi değiştirmek istiyordum.

"Ben bırakayım?" Onur'un nefesini tam boynumda hissettiğimde ona doğru dönünce yüzlerimiz arasında yok denilecek kadar az bir mesafe kalmıştı. Gözlerim büyürken istemsizce yutkundum.

"Gittin sanmıştım." dedim ona doğru dönerken. Fazla yakın durursam konuşamam diye korkuyordum.

"Seni bekledim."

Kalbimin bir sözle bu kadar hızlanması ve umutlanması normal değildi. Sakin olmalıydım.

"Teşekkür ederim, araba nerede?" dedim. Sesim küçük bir çocuk gibi çıkmıştı yanında.

Cebinden anahtarını çıkarıp açtığında ışıkları yanıp sönen siyah spor arabaya baktım. Fazla iyiydi!

"Hadisene?!" Mete de Atlas'ı çekiştiriyordu.

"Ya tamam be! Aslı uslu dur bak annemi ara delirtme beni!" Kolunu Mete'nin elinden kurtarıp elindeki anahtarı aldı ve düğmesine basıp arabaya ilerledi. Salak şey.

Aslı gözlerini devirip arkadaşlarının yanına döndüğünde bu gece evde olmayacağını anlamıştım.

Mete sabır dilenip Atlas'ın peşinden ilerledi ve sürücü koltuğuna oturdu.

"Adios Bulut!" Atlas İspanyol edasıyla konuşup göz kırptığında kıkırdadım

"Görüşürüz." dedim onun aksine gayet normal bir selamlama şekliyle.

Elma Ağacı (bxb)Where stories live. Discover now