otuz altı

15.1K 1K 159
                                    

Atlas'ın yanında otobüste ilerlerken başım önümde hafifçe eğikti. Okul yolu sandığımdan daha uzun sürüyordu. Veya aynıydı ancak ben artık ayrım yapamıyordum.

2 gün boyunca Atlaslar'da kalmıştım. Ne annesinden ne babasından ne kardeşinden ne de Atlas'tan hiçbir zaman hiçbir şikayet almamıştım. Eğer yüzlerinde en ufak bir bozulma görsem rahatsız olmasınlar diye hemen giderdim zaten. Kimseye bunu yapmaya hakkım yoktu ama onlar beni kendi oğulları gibi sevmiş, hiçbir şey sormadan benimle anlaşmışlardı. Kendi annem bile bana bu kadar çok sahip çıkmamıştı. Çektiklerimden bir haberdi. Ona o gün sarılmış olsam bile bu bir gerçekti.

Titrek bir nefes aldım. Buna daha fazla devam edemeyeceğimi biliyordum. En kısa zamanda kalacak bir yer bulmam gerekiyordu ve bunu Atlas'ı üzüp kırmadan yapmalıydım.

Atlas kolumu hafifçe sarstığında geldiğimizi anlayıp otobüsten indim. Kabul etmek zordu ama okulda onu görebilme ihtimalim karnıma yumruk yemiş gibi hissetmeme sebep oluyordu. Derin derin nefesler almaya çalışarak Atlas'ın peşinden yürüdüm. Bir kolunu omzuma koymuştu.

"Kendine gel lan titreme."

"Ne alakası var? Titremiyorum sus." dedim huysuz huysuz. Yine de titriyordum azıcık.

Sınıfa çıkana kadar bana bulaştığında bunu aklımı karıştırmak için yaptığını bildiğim için ses etmedim pek. Sınıf kapısına geldiğimizde Atlas beni durdurdu.

"Sakın bakma ona, ben gelmişse sana söylerim. Sen ona asla bakma." Başımı hızlı hızlı salladım. Bakarsam yenik düşerim diye korkuyordum zaten.

Kapıyı açtığında başımı hafifçe eğip içeriye girdim, her zamanki yerime hiç bakmadan oturdum. Atlas da benim gibi hızlıca girip oturdu. Çantamı sandalyemin yanına koyup eğik başımı hiç kaldırmadan camdan dışarıya baktım. Bir elimi çenemin altına yaslamıştım. Atlas da çantasını yere koyup kollarını masaya uzattı ve başını yasladı.

"Gelmiş, çantası burada. Eski yerinde oturuyor, yanında Mete var." Başımı anladığımı belli etmek için salladım. Açıkçası okula gelmesini beklemiyordum.

Atlas kendi halinde takılmaya başladığında boş boş dışarıyı izlemeye devam ettim. Hava bugün biraz serind ama güneş vardı. Gerçi son zamanlarda havalar da garipti. Bir sıcak bir soğuk oluyordu hep.

Bahçede dolaşan insanlara öylesine bakış attığımda gözlerim anında duvarın orada Mete'yle oturan Onur'u bulmuştu. Üzerinde siyah bir kot ceket vardı. Başını duvara yaslamıştı, boynu açıktaydı. İşin kötüsü bana baktığı için gözlerimiz anında karşılaşmıştı. Çenemin altındaki elimi hemen indirip önüme döndüm. Yanaklarıma sıcak gelmişti. Gözgöze gelmek bile bir anda beni tepetaklak etmişti.

Yutkunup başımı iyice eğdim. Hala bakıp bakmadığını merak ettiğim halde dönüp bakamadım. Sakinleşmeye çalışıp gözlerimi yumdum.

Aradan 5 dakika geçmişti ki Atlas'ın bana doğru hafifçe yaklaşmasıyla çaktırmadan ben de ona yaklaştım.

"Sınıfa geldi ama... Ne yapmış madde mi kullanmış bu lan?! Garip duruyor." Korkuyla kalbim çarpmaya başladığında fark etmesini bile umursamadan göz ucuyla ona baktım.

Karamel saçları dağınıktı. Teni çok solgun, gözlerinin altı mordu. Sıranın üzerine ellerini koymuştu ve başını oradan bir saniye olsun çevirmiyordu. Nefes alıp almadığı bile belli değildi çünkü dümdüz duruyordu.

Öğretmen geldiğinde iç çekerek ayağa kalktım.

————

Dersler bittiğinde Atlas'la birlikte yemekhaneye indik. Elimdeki tablamı sıkı sıkı tutarak her zamanki masamızdan başka bir masaya oturdum. Okul kalabalık olduğu için aslında benim yerim senin yerin olmuyordu ancak Onur'la birlikte oturduğumuzda belli bir yerimiz olmuştu.

Elma Ağacı (bxb)Where stories live. Discover now