3.6

202 136 14
                                    

Hızla Nalan'ın odasına doğru koştum. Soluk soluğa odaya girdiğimde Nalan gerçekten de bıraktığım yerde duruyordu.
"Sahnedeydin."

Benim açıklamamı beklemeden kendisi anlamıştı.

“Neyse, önemli bir nokta var. Sen sahneye müdahale edebiliyordun çünkü sahnede senin yerin yoktu. “ Saçını eliyle kulağının arkasına sıkıştırdı. Yanına doğru ilerledim ve koltuğa geçip oturdum.


“Bunu fark eden o boş işler müdürü de hemen sana sahnede bir yer ayarlayarak seni Demir’in yerine koydu. Sahnenin değişmesini bu kadar zorlaştırıyorsa, benim kaderimi değiştirmeni istemiyordur. Ama neden?”


Düşünüyormuş gibi kaşlarını çattı. Sanki bir şekilde kabul edilebilir bir cevap arıyormuş gibi derinlemesine düşündü.


“O manyak adamın yaptıklarının mantıklı bir açıklaması olamaz. Adam benimle oynamayı seviyor. Öyle birisi işte, beni zor durumda bırakmaktan zevk alıyor. “


Kendini bu konuda fazla yormasını istemediğimden ona böyle bir söyledim. Yine de dediklerimin hiçbirini umursamadan düşünmeye devam etti.


“Söylese, seni buraya hapsetmek onun işi mi? “


“Nasıl yani? “ Dediklerini anlamlandırmaya çalışıyordum kendi içimde.


“Hani boş işler müdürü ya, işi insanları kitaba hapsetmek mi? “
O ilk günü hatırlamak için kaşlarımı çattım. Gözlerimi kıstım ve saçlarımı karıştırarak dağıttım. Beni buraya hapsederken bana söylediği her kelimeyi anımsamaya çalıştım.
“Bir üst kademeden bir amirinin emri üzerine beni buraya hapsettiğini söylemişti. “ dedim son sözü uzatarak, çünkü az çok kafamda bir şeyler canlanmaya başladı.


“Bir sistemleri var. “ dedi Nalan işaret parmağını havaya kaldırarak ve konuşmasını sürdürdü.


“Muhtemelen iş yeri gibi bir yerleri var ve bunu yaşayan sadece sen değilsin. Öyleyse belli başlı kuralları da vardır. Eğer yasakları çiğnemeye çalışırsak o boş işler müdürünü buraya çekebiliriz.” Yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi ve konuşmasının devamını dinlemeye korkarcasına baktım ona.


“Sonra da onu yakalayıp bağlarız ve istediklerimiz öğrenene kadar ona işkence ederiz. “


Eliyle koltuğa vurarak aceleyle
“Hadi hadi, kalk. İşe koyulalım! “ deyip beni kolumdan çekiştirerek koltuktan kaldırmaya çalıştı. Oflayarak ayağa kalktım.


“Tamam da ne yapacağız? “
Bıkkınlıkla sorduğum soruyla onu bir kez daha düşüncelere dalmasını sağladım. Tek kaşını kaldırdı ve işaret parmağıyla yanağına hafif hafif vurarak yüzünde sinsi bir sırıtışla düşünmeye devam etti.


“Vildan'a soralım. “ aklına gelen fikirle elini havada şaklattı.


“Entrikaların kraliçesinden bahsediyorsun yani. “ dedim elimle çenemi okşayarak.


“Bu iyi fikir! “


Hızlı hareketlerle cebinden çıkardığı telefonunda Vildan hanımın numarasını tuşlarken ben de hemen yanında dikilmişti. İlk çalışta açtı telefonu.


“Ne var sevimsiz? “ telefon hoparlördeydi. Söylediği söze karşın ses tonu samimi ve yumuşak geliyordu.


“Ocağına düştüm, bana yardım et! “


“Sonunda düştün elime demek. Ne istediğini söyle bakalım. “


Nalan bir bana bir de telefona baktı.
“Birisini sinir etmek için ne yaparsın? Gerçi senin varlığın bile sinir bozucu ama daha yaratıcı fikirler bekliyorum senden. Hadi senden beklentim büyük. “

Olağanüstü Sen ✅Where stories live. Discover now