0.8

349 172 29
                                    


Nalan, bir anda eliyle omzuma vurdu ve yüksek sesle

“Boş versene! “ dedi. Elimle acıyan omzumu ovuşturarak yüzüne baktım.


“Hadi gel, gidelim. “ Başıyla asansörü işaret etti. Bir anda ne olmuştu, anlamamıştım ve yüzüne bakarak bir şeyler söylemesini bekliyordum.


“Ne? “ dedi e harfini uzatarak.


“Ne oldu durduk yere? “ diye sorduğumda, gülümsemeye çalışarak cevap verdi.


“Sıkılamaz mıyım ? Hem ayrıca sapık gibi sürekli onu izleyecek değilim ya. “


Bir şey olmuştu, gözleri ve burnu kızarmıştı. Ağlamamak için kendini zorluyor gibiydi ve ben sanırım onun neden böyle davrandığını anlamıştım.


Bu mümkün müydü? Basit bir sahneden kendisinin yan karakter olduğunu anlamış mıydı? Şimdiye kadar yaşadıklarını gözden geçirirse kolayca anlayabilirdi aslında. Bu sahneye baktığı sırada arkaplanda zihninde anılar canlanmış olabilirdi ve durumu kolayca anlayabilirdi. Benden bir cevap alamayınca arkasını dönerek çekip gittiği sırada hemen peşine takıldım.


“Sen nereye ben oraya. “ dedim sırıtarak. Sonuç olarak gerçekleri anlayıp anlamadığını öğrenmeye çalışıyordum ve bunun için de ona yakın davranmalıydım ki, sonunda pes edip bana neden böyle davrandığını açıklasın.


Sanki kaçmak ister gibi hızlı adımlarla ilerliyordu. Ben de yüzündeki her mimiği kaçırmamak için hızımı ayarlayıp onunla aynı hizada yürümeye gayret ediyordum. Şirketten çıktık ve arabaya bindik. Doğal olarak arabayı o kullanacaktı ve ben de hemen yanındaki koltukta onu konuşmaya zorlayacaktım. Yani, umarım...


Arabanın direksiyonundan tuttu ve anında gülmeye başladı ve sonra yaratıcısından sabır dilercesine göğe baktı, dönüp bana baktığındaysa modu düşmüştü ve bir şey sormak için hazırlanıyordu.


“Benim evimin adresi ne, yazar bey?"


Onun evinin adresi neydi?


Hiç bir cevap vermeden, kararsız bir ifadeyle yüzüne baktım.


“Sana inanamıyorum. “ dedi başını iki yana sallayarak.

“Şimdi eve nasıl gideceğiz? “



Sinirlenmiş gibiydi ama sinirini bastırmaya çalışarak gülümsüyordu ve lanet olsun, çok tatlı bir görüntüsü vardı.


“Mecbur senin sahnenin gelmesini bekleyeceğiz. “ diye cevap verdiğimde onu delirtmekten korkarak, çekinircesine cevaplamıştım.


Eliyle sertçe arabanın direksiyonuna vurarak küfürler savurdu. Sakin olması için konuşmaya çalışacak gibi olduysam da yan gözle acımasızca bir bakış attı üzerime. Hayır, ben bu kadının elinden sağ kurtulamam. Ortamı yumuşatmak için fikir oluşturması için beynimi zorluyordum.


“Bu kadın beni çiğ çiğ yer! “ diye bağırıyordum içimden.

Bir anda zihnimde beliren fikre, çölde su bulmuş gibi sevinçle sarıldım.


“Hadi gidip bir şeyler yiyelim. “


Bana dönüp anlamamış gibi baktı


“Sen acıkır mısın? “ dedi.

“Yok, yani tabii acıkabilirsin de, sen bir hayalet gibisin burada. Yemek yiyebilmen biraz tuhaf kaçar. “


Eli ayağına dolanmıştı konuşurken, sanki hakaret etmekten çekinirmiş gibi benim cevap vermemi beklemeden kendisi savunuyordu beni.


“Karnım daha önce hiç duyulmamış şarkılar besteledi açlıktan. “ Elimi iki yana açarak

“Bu sanırım acıkabildiğim anlamına geliyor. “ dedim. Biraz düşündü

Olağanüstü Sen ✅Where stories live. Discover now