2.8

194 138 20
                                    

Bu sahneleri muhtemelen kitabın bölümlerini uzatmak için yazmıştım ve belki biraz da eğlenceli olacağını düşünerek. Yavaştan kitabın sonuna doğru yaklaşıyoruz demek, her şey ne kadar da hızlı gelişiyor. Seviniyorum aslında, sonunda kurtulabilmeme az kaldı, ama bir yandan da içimde garip bir duygu var. Sanki buradan hiç gitmek istemiyormuşum gibi. Her ne kadar buraya alışmış olsam da elbet bir gün gitmek zorunda kalacağım.


“Demir'in de seninle geldiğini söylememiştin. “ Nazım beyin beni fark etmesiyle gölgeye geçtiğimi fark etmiş oldum. Öncesinde düşünceye daldığım için şuan ne tepki vereceğini bilemedim ama Nalan kontrolü eline aldı.


“Nasıl fark etmedin babacığım. Benimle birlikte geldi ya. “
Onların hafızalarını yanıltmaya çalışıyor.


“Ben de fark etmedim. Sen ettin mi?"
Selin Selen'e dönerek sorduğunda Selen hayır anlamında başını salladı. Sonra Vildan hanım dahil oldu konuşmaya.


“Demir bey oğlum, kusura bakma seni fark etmemişiz hoş geldin. “


“Rica ederim efendim, olur mu hiç öyle şey. Asıl siz benim kusuruma bakmayın haber vermeden geldim ama Nazım amcamın rahatsızlandığını duyduğumda endişelendim ve Nalan’ın peşine takılıp geldim. “


“Ay pek kibarmış. “ Selen söylediği sözle yüzüme sırıtırken ben de aynı şekilde sırıtarak karşılık verdim. Selin Nalan'a doğru yaklaştı ve yanaklarını sıktı.


“Gelsene sen benimle. “ Yanaklarından sıkıp sürükleyerek odadan çıkardığında kapının önünde sessizce -aslında hiçte sessizce olmayan.- bir şeyler konuşuyorlardı.


“Evlensene sen bununla. Bak Ferit de evlenmiş, iyisi mi sen Ferit'ten ümidi kes bu çocuktan yapış. “


“Aaa ne söylüyorsun abla sen. “
Duyduklarım karşısında gülmeden edemiyordum.


“Nesi var kız bak taş gibi çocuk işte. “


“Abla tamam, yeter artık. “ Nalan'ın sesinden anlaşıldığı üzere utanmıştı ablalarının sözleri karşısında. Ablalarını kötü karakter olarak yazmıştım sahnede demek ki gölgedeyken sahnede hissettiklerini hissetmiyorlardı. Sahnedeyken sürekli Nalan'ı küçümsüyorlardı ama gölgedeyken ikisi de küçük kız kardeşini düşünen birer iyi kalpli ablalardı.


“Neden kızardın? Hoşlanıyorsun değil mi ondan? “ Selin'in bu sözü Nalan için mi demişti? Evet, başka kime diyecekti ki. Sevinçli çıkan ses tonuna bir çığlık eşlik etmişti. Sanki çığlık atıyordu ama ağzı birisi tarafından kapatılmıştı. Yine aynı şey oluyordu, kalbim hızlı hızlı çarpıyordu ve sesi neredeyse kulaklarıma kadar geliyordu. Nalandan hoşlanıyor muyum? İki kişinin bir birini karşılıklı sevmesi gerçekten mucize gibi bir şey ve ben bu mucizeye şuan sahibim.


Hayır! Kendimi kaptırmamalıyım. Belki de bütün bunlar Demir'in hisleridir. Onun bedenindeyim, yoksa değil miyim? Lanet olsun! Hiç bir yerde yansımam olmadığı için nasıl göründüğümü bilemiyorum.
Hızla odadan çıktığımda kapının önünde Nalan ve kız kardeşleriyle göz göze geldiğimde Nalan'ın kolundan tuttum.


“Gitmemiz gerek. “
Ben Nalan’ın kolundan tutup götürürken diğerlerinin tuhaf tuhaf sesler çıkardığını duydum ve ardından anlaşılır bir şekilde birkaç bir şey dediler.


“Yine bekleriz enişte! “ Aynı anda demiştiler ve bu “enişte” sözü bir yandan hoşuma giderken bir yandan da tuhaf bir öfke kaynağı olmuştu benim için.


“Kolumu çok sıkıyorsun. “ Nalan'ı duymazdan gelerek ilerledim. Tek düşündüğüm şey, bir an önce bu evden çıkıp kendimi sokağa atmaktı ve belki temiz bir hava alıp kafamı dağıtmak. Öyleyse neden Nalan’ı da peşime takıyorum?

Olağanüstü Sen ✅حيث تعيش القصص. اكتشف الآن