36. bölüm -SEZON FİNALİ-

737 29 1
                                    

Aybike

Gözlerimi açtığımda yatar pozisyondaydım. Ellerim ayaklarım yine bağlıydı ama farklı olarak bir yatakta yatıyor ve ellerim önden bağlıydı. Bacaklarımı aşağı indirip zorlukla doğruldum. Kulübenin kapısı açıldı. Gelen tolgaydı. Ona nefretle baktım. O ise bana gülümsüyordu. "Uyanmışsın. Ben daha uzun uyursun diye düşünmüştüm. Sabaha karşı anca uyudun." Dedi.

"Bu allahın belası yerden gitmek istiyorum. Senin yüzünü dahi görmek istemiyorum. Bırak beni artık." Okadar yorulmuştumki sinirli bir şekilde konuşamıyordum bile. "Bu dediğin olmıcak. Burdan anca eski halimize döndüğümüzde çıkabilicez." Dedi. Bir kahkaha attım. Psikolojim okadar bozulmuştu ki ağlamam gereken yerde gülüyordum. "Desene sonsuza kadar burdayız." Dedim gülerek.

Gülümseyerek yanıma geldi. Suratımdaki gülümseme gidip yerini ürkek bir ifadeye bıraktı. Dibime kadar gelip yatağa oturdu. Ondan uzaklaşmaya çalışsamda elini belime koyarak bunu engelledi. Burnunu boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Buda olur. Senin yanında olduğum sürece sıkıntı yok canım." Diyip boynumu öptü. Bu sefer gerçek anlamda midem bulandı. Yanımda kalkıp mutfağa gitti. Sinirle ayaklarımı yere vurup bir çığlık attım. "Beni rahat bırak!" Diye bağırsamda beni takmadı.

Berk

"Ben kafayı yicem doruk. Nerde bu kız? O orosbu çocuğu aybikeyi nereye götürdü?" Dedim endişeyle. Aybikenin kaçırıldığı günden beri ne oturabiliyor ne yemek yiyebiliyor nede uyuyabiliyordum. "Tamam sakin ol. Polislerde arıyor. Bulucaklar onu." Dedi beni sakinleştirmeye çalışarak. "Ya ona kötü bir şey yaptıysa." Dedim endişeyle. "Yapmamıstır. Bak sakin ol artık. Bulucaz onu." Dedi doruk.

"Asiyelerin yanına gidelim." Diyip karakolun içine girdim. Dorukta arkamdan geldi. Asiye ve ömer sandalyede derbeder bir halde oturuyorlardı. Oğulcan ve kadirde benim gibi yerinde duramıyordu. Yanlarına gittik. "Bir haber var mı?" Dedim olmadığını bile bile. "Yok." Dedi oğulcan.

Aybike

Hava kararmıştı. Tolga bütün gün televizyon izleyip bana yemek yedirmeye çalışmıştı. Ama ben yememiştim. Ben ise bütün ellerim ayaklarım bağlı oturmuştum. "Su ver." Dedim sinirle. Bunu dememle hemen ayağa fırlayıp mutfağa gitti. Bağırmaktan ve ağlamaktan buğazım kurumustu. Bana büyük bir bardakla su getirdi. Suyu hemen bitirdim. Şu içmek biraz olsun rahatlatmıştı.

"Bu halim seni mutlu ediyor mu?" Dedim soğuk bir sesle. Bana dokunmak için elini uzattığında kendimi geri çektim. Kendimi okadar hızlı geri çekmiştim ki kafam duvara çarptı. Acıyla inledim. Beni şaşırtarak pes edip elini çekti. "Hayır. Bende isterim seni çözmek seninle dolaşmak yemek yemek. Ama sen seni çözer çözmez kaçmaya çalışcaksın." Dedi. "Tolga bitirsen mi bu işi? Nasıl bitirceğin umrumda dahi değil." Dedim bezmiş bir sesle. "Dediğim gibi. Bu sana bağlı." Dedi.

"Ailemi özledim." Dedim. Bir şey demedi. Onu kışkırtmak için "Berkide çok özledim." Dedim. Bana alev saçan gözlerle baktı. Amacıma ulaştım. "Keşke kütüphanedeyken o kitaplığı yakmasaydın da işimizi tamamlasaydık. O azıcık yakınlaşma bile" lafımı tamamlamama izin vermeden elleriyle yanaklarımı tutup sertçe sıktı. Kurtulmaya çalıştım izin vermedi. "O adamla ilgili hiçbir şeyden bahsedemezsin." Diyip yanağımı bıraktı. Yanaklarım çok acıyordu. Ama durmadım.

"Neden yasakmış. Onunla yatmak istediğimi duymak ağır mı geldi?!" Diye bağırdım. Tokat attı. Yüzüm yana savruldu. Güldüm. İycene kafayı yemiştim. "Bu mu? Sevdiğin kız başkasıyla olmak istiyor." Dedim meydan okuyan bir sesle. Beklemediğim bir şey yapıp güldü. "Anladım seni. Beni çileden çıkartmaya çalışıyorsun. Ama emin ol bu  yaptığın şeyle kendi topuğuna sıktın." Dedi ve mutfağa girdi.

Ataman KolejiWhere stories live. Discover now