39.BÖLÜM ~ACILARIN ZAMANI~

4.3K 314 208
                                    


Ballarım, yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Sizi seviyorum.

Lütfen yorum yapmayı atlamayın,tepkilerinizi merak ediyorum.

Keyifli okumalar~

----------
Sevmek hoştur ama acıtır.
Acıtır fakat kanatmaz.
Kutsal olan sevmektir aslında.
----------

Bağırmak istiyorum. Ama sesim sadece kendime yetiyordu. Dışarıya vuramıyordum. Tek çıkan ses ağlama sesimdi. Alaz'a sarılmış, göğsünde kana kana ağlıyordum.

"Elis," sesini duyuyorum. Dalgınlığımı bir kenara bırakıp onu dinliyorum. "Sana bir anımızı anlatmamı ister misin?" Gülümsüyorum. Belkide ihtiyacım olan şey buydu. Beni biraz olsun toparlayacak bir anı. Başımı olumlu anlamda hareket ettirdim.
"Tamam," dedi düşünür gibi bir ses çıkardı. Sonra güldü. "Ne zaman olduğunu hatırlamıyorum ama unutamadığım, hatta çok sevdiğim bir anımız var." Keşke ben de hatırlasaydım. Hatırlayıp, sana ben anlatsaydım. Alaz, bu bazenleri acıtıyor. Geçmişimiz kapanmış, tozlu duruyor. Neden seni tamamen hatırlamıyorum? Neden o kişi benmişim gibi hissedemiyorum?

Korkuyorum. Gerçekten çok korkuyorum.

Yanımda ol, hep yanımda ol. Korkmayayım. Koru beni, sar, canımı acıtmalarına izin verme.

Alaz, eğer bir gün ayrılırsak ben ölürüm. Ne şekilde olursa olsun, seni görmezsem, kokunu alamazsam ölürüm.

"Seninle bir yere gitmiştik. Kimsenin bilmediği bir yere. Uzaklara. O yer bizim aşkımızın başyapıtıydı. Sen büyüyüp benim gerçekten gelinim olduktan sonra seni oraya götüreceğime söz verdim. Buna sevindin çünkü orayı çok sevmiştin. Belki benden bile çok." Senden çok sevmek mi? Yanılıyorsun, Alaz. Senden daha çok hiçbir şeyi sevemem.

"O yere sen Melodi adını verdin." Gülümsedim. Ona iyice sarıldığımda, "Müzik gibi kulağa hoş gelen sesler, su, kuşlar, rüzgar. Bunlardan dolayı olmalı." Yatağın başlığına sırtını dayadı. Başımı onun göğsüne koyup gözlerimi kapattım. Ayaklarımızı yatağa uzatmış, birbirimize sarılı bir şekilde oturuyorduk. Biz çok güzeldik. "Hatırlıyor musun?" Sesindeki umut dolu nidaları kıracak olmam kalbimi sarstı. Dudaklarımı hayır demek için araladım ama konuşamadım. Nasıl derdim, nasıl üzerdim onu? Saçlarımdaki eli hareket etti. Saçlarıma kısa ama huzurlu bir öpücük kondurdu. "Bir gün hatırlayacaksın. Sana bakışımı, sevgimi bir gün hatırlayacaksın ve o zaman sen bana anlatacaksın anılarımızı." Kırgın olduğunu biliyorum ama bana değil. Kendine. Ay parçam, hatırlayacağım, gerçekten sana söz veriyorum, bir gün anılarımızı hatırlayacağım.

"Melodide geçirdiğimiz zaman boyunca yorulmak bilmedin. Sana bir şey söyleyeyim mi? Aslında yüzme biliyorsun. Sadece unuttun. Orada ben sana öğrettim." Güldüm. "Gerçekten mi? O gün gölde nasıl boğulmadığımı şimdi anlamış oldum."

"Elis!" Uyarı dolu sesini duyduğumda kapalı gözlerimi açtım. Elini saçlarımın arasına geçirdi ve geriye doğru canımı acıtmadan çekti. Göz göze geldiğimizde kıpkırmızı olmuş gözlerini gördüm. Ölmekten bahsetme, Elis. Asla bunu yapma. Gerilen bedenini yeni fark ettiğimde yüzüme uzunca bakışı ile rahatsız oldum. Bir şey diyecek diye beklediğimde aralanan dudaklarından tek kelime çıkmadı. Yüzümü ondan saklamak istediğimde buna engel oldu. Bende gözlerimi kapattım. En azından onu görmesin.

Soğuk dudaklar gözümü buldu. Narin bir öpücüğün ardından kalbim kan ağlamaya başladı. Sen Alaz, sen yaktın beni. Kül olacağım günü bekliyorum. Kül olup, yepyeni olacağım günü hissediyorum. "Bu gözler benden saklanmasın." Dedi sakince fısıltı halinde. Alnımı öptü. "Bu yüz benden saklanmasın." Sesi kalbime aktı, bir nehir gibi ve ben, ilk kez boğulmayı sevdim. Dudaklarıma bastırdı, dudaklarını. "Ölürüm." Sessiz kaldı. "İnanamazsın ama bu ölümsüz bedenim ile ölürüm Elis."

VAMPİRİN GELİNİWhere stories live. Discover now