29.BÖLÜM ~RUHLARIN KAVUŞMASI~

9.3K 582 249
                                    

Merhabalar ballarım... Uzun bir zaman geçti.. O kadar da uzun değilde işte uzun... Sonunda bölüm atabildim. Siz beklemeyin oyunuzu atın ve başlayın.... Yorumlarınızı da bekliyorum. Bazılarına cevap da veriyorum hatta..

Keyifli okumalar~

----------
~Ego sentio tibi.~
----------

Karanlık..

Derin bir sessizlik.

Sessizliğe meydan okuyup bana ulaşmaya çalışan o uğultulu ses. Duyamıyorum. Hareket edemiyorum. Bakıyorum. Karanlığa bakıyorum. Sessiz, sesliliğe odaklanıyorum. Rahatsız ediyor beni. Kulaklarımı tırmalıyor. Kaçamıyorum.

Bir anda bedenim yere düşüyor. Etrafa bakıyorum. Kaçmak için kalkıyorum, biraz önce hareket edememem şu an delicesine kaçmamı sağlamıştı. Bedenimin bir yere çarpma düşüncesi yavaş hareket etmememi sağlamaya başlıyordu. Neyden kaçıyorum? Kaçmak istemiyorum. Ayaklarım gelen her neyse ondan bir an önce uzaklaşmak istiyor gibiydi. Etraf birden aydınlanıyor, ışığın kaynağı gökyüzündeki aydı.

Ayın tüm halleri gökyüzündeydi. Hilalden, dolunaya kadarki tüm halleri.

Durup onun güzelliğine daldım. Bu imkansızdı. Böyle görünmesi imkansızdı. Nerede olduğumu bu görüntü ile merak etmiştim. Burada yaşayabilirim. Ayın bu güzelliğe sonsuza kadar bakabilirdim.

Zar zor aydan ayırdığım gözlerimi etrafta gezdirdim. Boş bir arazi... Karşıda dağlar görünüyordu. Çimlerin çıplak ayaklarımı gıdıklandırması ile yürümeye başladım. Burası neresiydi böyle? Gerçekçiydi, çok gerçekçiydi.
Sertçe rüzgarın bedenime vurması ile üstümdeki beyaz elbiseyi fark ettim. Dizlerime kadar uzanıyor, masumiyeti teslim ediyordu. İnce askısı omuzlarımı açıkta bırakıyordu. Her şeye rağmen sertçe esen rüzgarın soğuk olduğunu biliyodum ama hiç üşümüyordum.

"Birisi var mı! Burası neresi!" Diye bağırdım sessizliğe. Biraz önceki uğultudan bir eser yoktu. Kimsenin olmadığını biliyorum ama kayboluyorum ben. Birisi olsun. Konuşsun. "İmer sen mi getirin beni buraya?"

Duyulmayacağını bildiğim halde devam ettim konuşmaya. Etrafıma bakmaya başladım. Rüzgar benimle konuşuyor gibiydi sanki. Şefkat ile ben yürüdükçe bedenimi okşuyor, burada yalnız olmadığımı konuşmadan söylüyordu.

Bir ses...

Bir bebek sesi...

O kadar yoğun geliyor ki, kulağımı kapatma hissine bürünüyorum. Bebek yoktu. Fakat sesi yokluğunu bastırıp varlığını belli ediyordu.

"İmer!" Dedim bir kez daha. Bunu eğer o yapıyorsa neden karşıma çıkmıyordu.
"Sen misin?"

Ses kesildi...

Gözlerime birden güneşin ışıkları saçıldı. Ellerimi yüzüme siper ettim. Diğer tarafa baktım. Karanlıktı. Ay hala orada duruyordu. Bir tarafımda güneş, bir tarafımda ay vardı. Bir taraf aydınlık, diğer taraf karanlıktı.

Güneş oldukça görkemliydi fakat tenimi yakmıyordu. Elimi aydınlık tarafa uzattığımda sıcaklığı hissettim. Hoşuma gitmişti. Ayın olduğu tarafa da diğer elimi uzattığımda rüzgarı hissettim. Sakin soğukluğunu.

Bu doğaüstü bir şeydi. Bu mükemmel bir olaydı. Güneş ve ay aynı zamanda bedenime vuruyordu.

Bulunduğum yer keskin bir çizgi gibiydi. Ne güneş, ayın karanlığına karışıyordu, ne de ay güneşin aydınlığına sahip olmaya çalışıyordu. Sadece benim olduğum yer daire şekline girmişti. Ying yang sembolü gibiydi.

VAMPİRİN GELİNİWhere stories live. Discover now