36.BÖLÜM -PART1- ~PANZEHİR~

4K 358 131
                                    

Hoşgeldin balım..

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın. Bu bölümü pek kontrol edemedim.

Keyifli okumalar~

----------
Aşk için.
----------

Karanlıkta kaybolup, umut için çırpınmak yaşamın bir göstergesiydi. Gözlerin görmediğini kalp duyardı. Ellerinin sahipsizce tutunacak bir dal aramasına sebep olması yorucuydu. Yutkunduğunda boğazının acıması, gözlerinden tuzlu yaşların akması hala hayatta olduğunun bir kanıtıydı.

Ruhunun ölümüne şahit olmadıktan sonra, bedenin ölmesi bir hiçti. Yokluk ve varlık... İyiliğini saçan herkes gibi olmak bir istektir aslında ama bazen bu bile yorucu gelir. Gözlerinin önünde bitişini izlersin. Bakarsın ve hiçbir şey yapamazsın. Sonra bir gülümseme... İşte haline bakarkenki o buram buram acının ve isteksizliğin belirtisi olan o hissiz gülümseme.

Yapacak çok şey var ama his yok.

Eğer konu benim hayatım olsaydı bu kadar uğraşmazdım. Kendimi bu hallere sokmadan ruhumun ölüşünü izlerdim ama benim ölmemem için çırpınan o adamı bırakıp da gidemezdim. Şimdi ben onun için varım. Karısı olarak yapacaklarımdan pişman olmayacağım çünkü o kocam olarak benim onu kurtarmamı çok beklemişti. İnanıyorum, vuslat çok yakındı.

Kısa süren duştan çıktıktan sonra aynaya bir kez daha baktım. Yüzümün haline, boynuma. Bunu sorgulamadan geçip gitmek istedim ama yapamadım. Acıyan yüzüm, sıkılan ruhum kadar acımıyordu bile. Bu gereksiz bir detaydı. Aslında benim en çok takıldığım nokta, Alaz uyandıktan sonra halimi görmesiydi. Bana kızacaktı ve ben gülümseyecektim.

Banyonun kapısını açtığımda hemen üstüme iç çamaşırlarımı giydim. Altıma kalın bir yapısı olan kot pantolonu geçirdim. Kalın olmasına rağmen esnekti ve hareket etmesi kolaydı. Bacaklarımı tamamen sarması ve siyah olması gideceğim yerde gizlenmek için oldukça iyi bir seçenekti. Üstüme de V yaka, ince uzun kollu bir badi aldım. Üstüme yapışık bir şekildeydi ve o da siyah bir renkteydi. Kamufle olmak kendimi savunmak için mantıklıydı.

Kapının çalınması ile gergince o tarafa baktım. Bu saatte gelen kimdi? Gece yarısını çoktan geçmişti. Kapı açıldığında tanıdık bir surat ile kaşlarımı çattım. Onu kovmamdan korkuyormuş gibi hızlıca girdi ve kapıyı kapattı. "Öyle bakmaktan vazgeçsen daha iyi olur." Dedi gülümseyerek. Hala kapının başında dururken kollarımı göğsümde birleştirdim. "Bir sorun mu var Meyra?"

"Hayır, hayır yok. Ben sadece-" bakışlarımı gördüğü an sözü yarıda kesildi. Gerçekten de kötü mü bakıyorum? Bunu isteyerek mi yapıyorum? "Sadece seni merak ettim." Gözlerini üstümde gezdirdi. "Bir yere mi gidiyorsun?" Başımla onu onayladım. Aklımdan herhangi bir şey geçmemesi için başka bir savaşa katılmıştım.

"Elis, direniyorsun." Dedi ciddiyetle. Kaşlarım hayretle yukarı kalktı. "Aklımı mı okuyorsun!" Dedim sinirle. Gözlerini kıstı. "Başka seçenek bırakamıyorsun. Sana bir şey sorsam kızacak ve tersleyecek gibisin."

"O zaman sorma. Beni rahat bırak Meyra." Dedim derin bir nefes alarak. Onu tehlikeli bir işe sürüklemek istemiyorum. Burada kalmalı... Hepsi gibi.

"Elis, bir şeyler saklıyorsun hemen anlat bana! Ne yapacaksın? Nereye gidiyorsun?" Meyra direttiğinde umursamazca omuz silktim. "Bu seni ilgilendirmiyor. Şimdi beni rahat bırak." Dediğimde sinirlendiğimi ve ellerimin yandığını hissettim. Meyra ellerimden çıkan siyah dumana baktığında gergince geriye doğru adım attı. "Ne halin varsa gör! Umrumda değilsin!" Kapıyı sertçe çarpıp dışarıya çıktığında kaşlarımı çattım. Ben ne yaptım? Neden ona böyle davrandım! Beni merak ettiği için gelmişti sadece.
Ama ona doğruları söyleyemezdim. Gideceğimi Vektordan başka kimse bilmiyordu ve kimse de bilmeyecekti. Kan gölünde nasıl bir tehlike var bilmiyorum, bu yüzden Meyra'yı ya da başkasını tehlikeye atmak isteyeceğim son şey bile değildi.

VAMPİRİN GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin