akşam sularında hastayken

114 10 0
                                    

sevgilim bir uzansa kırık yıldızlarıyla
kibele'nin saçlarını savuran yağmura
altın taraklı kül olsa mermer fırında ve dişillikleri dökülse
elime
elime geçse narı inci yapan ağzı
en uzağından bir iskele beğensem kendime
bel bağladığım ak sütü rahmet gibi dağılsa yeryüzüne
inan hiç gam yemem kızıl ay doğsa gecemize
gam yemez ateşlenir annemi beklerim başucumda
oğlumu beklerim taşrada kuşları süpüren
atımı beklerim gem vurulmaz merhametine
elmaları ve yüreğinin atıntısını beklerim
gece nedir bilmeyen musalarımla
beklemeyi aşk sanan sofu olurum kisvelerimle

nesi vardı insanların da beni kibritle oynayan çocuk yaptılar
neydi içlerine dert olan da beni taşlaşmış kavimden yaptılar
sönmeyen alevim döndürürken dünyanın etrafında
neydi beni sana pervane yapan
zardan ince kanatlarım mı masmavi günahlarım mı
derdim cennet değil
derdim ağustos akşamında çıplak koşmak
yükseltilerine çarpa çarpa bu ülkenin
hepsinde seni devşirmek tepelerin

gözlerim kapanıyorken hastalığı güzel buluyorum
parmak uçlarında yaktığın gaz lambasının
dirseğinde titriyorum
kederi de güzel buluyorum çoğaltsa da yalnızlığımı
keşke beni annem kadar sevmiş olsaydın
acıyı ve direnmeyi mektepte öğreneceğine
bana gelseydin
sana iki gövdenin yarattığı tuzlu suları öğretirdim

keşke sevgilim bana uzansa tütün tarlalarında
otlar yüzlerimizi okşarken ve çekirgeler ötüşürken
yusufçuklar tenine konup kalksa akşam vapuru gibi
halihazırda esmer göğsüne sokulsa
dudağımın bütün sırları
araladığın sabah perdesini yalnız ben görsem
cebimde üç kuruşluk metelik
kalanı ruhum, aynam ve çakım
bütün var oluşlarımla sığınsam karlı gözlerine

bu hiçbir zaman duygusal bir şiir olmayacakTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang