3.9

178 17 18
                                    





Bir anlaşma yapalım ne siz bana bu bölümü nasıl yazdığımı ya da neden bu kadar geç paylaştığımı sorun ne de ben size bölümü beklerken bana ne kadar çok sövdüğünüzü sorayım tamam mı?

Ama yemin ediyorum elimde olan sebeplerden değil, bunu bilin yeter.






^^^


Mark Tuan


"Annen gerçekten çok tehlikeli Mark." Annem ve Sophia hanımla elimi sallayarak vedalaştığım sırada dakikalardır benden uzak duran Jackson sonunda dibimde bitmişti. "Ah, siz kimsiniz?"

"Mark, bir dinle. Annen en başından beri biliyormuş." Jackson kolumdan çekiştirerek diğerlerinin tarafına doğru ilerlemeye başladı. "Bizi mi?"

"Yani, kısmen. Biz daha biz olmadan öncesini bile. Hatta çoğu şeyi o organize etmiş. Bugün mutfakta anneme söylemek için cesaretini tam toplayacaktım ki, bir de ne duyayım? Meğerse her şeyden haberleri varmış."

"Yani, sende bundan dolayı beni tanımıyormuş gibi yaptın öyle mi? Herkes bilmese yapmanı anlarım am-"

"Deme öyle. Utandım sadece.. annemgilin yanında nasıl seninle oynaşabilirdim?" Karpuz dilimlerinden birisini alıp tadına baktım ilgisizce. Ama tadı o kadar güzeldi ki, kaşlarımın beğeniyle kalkmasına engel olamamıştım.

Bir tane de ona uzatırken, "Haklısın." Diyerek yanımdaki puflara oturdum. Şimdi biraz da ben arkadaşlarım var diye onunla uğraşmamakta haklıydım değil mi? "Mark," karpuz dilimini kenara bırakıp yanıma çöktü. "Efendim?"

"Bana trip atarsan gider çizimlerinin üzerine kusarım."

"Seni gebertmemek için bir saniye bile düşünmem o zaman."

"Acımasız adam."

"Kusmuk adam."

"Hey, şu odunluğunuzu atar mısınız biraz? Düşmanınızla konuşuyor gibisiniz hala! Bir düzelin kendinize gelin." Youngjae ikimizinde kaşları çatık bir şekilde birbirimize baktığını gördüğünde aramıza girmek istedi ama başaramadı. "Ay bırak! Hate-Love ilişkilerine bayılırım! Bırak yesinler birbirlerini." Çünkü Jungkook ise Youngjae'yle bizim aramıza girerek son zamanlarda Taehyung ile takılmanın verdiği aşırı tuhaf arzularını dile getirdiğinde, Taehyung ona gülümsemiş ve daha da sıvamıştı. "Birbiriniz yediğiniz kısma ne zaman geçeceksiniz acaba? Of, 2x modu felan yok mu bu çiftin?"

Allah'ın kuduruklarıydı ikisi de. Gerçekten de tencere kapaklardı, bizim gibi tencere kaşık değillerdi; evet. O kaşıktı, ben ise tencereydim. Alakasızdık ama onsuz hiçbir şey yapamazdım. Duygularım böyle güzel karıştırılmasaydı o tarafından, ne tadım ne tuzum olurdu. Bir süre önce öyleydim de. Bir sürü şeyi içime koymuştum ama birbiriyle bağdaştıramamıştım o yokken.

Evet, böyle de saçma ama anlamlı bir örnek verebilirdim ben anca.

Her neyse, konumuz neydi?

"HAYIR! NE YAPIYORSU-" elimdeki karpuz bedenimin havalanmasıyla birlikte yere düştü. Evet, konumuz kesinlikle beni kucağına alıp havuza götüren Jackson da değildi. "Herkesin ortasında yapamayacağım için gizlenmenin bir yolunu arıyorum." Diye fısıldadı Jackson kulağıma. "Ne yapacaksın?"

"Öpeceğim çünkü ancak böyle tribinden kurtulurum." Ve attı beni suyun içine. Çığlık bile atamadan suyun dibini gören bedenim zemine hafiften sürtündüğü sırada sıkıca kavrandı. Su kaçmaması için sıkıca kapattığım dudaklarıma, dudaklarıyla kapandı.

unless i'm with you | markson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin