Düştüğüm yere bakarken yerlerin ıslak olduğunu gördüm. Kanla ıslanmıştı. Çünkü gökyüzünden yağmur değil, kan yağıyordu!

Bunun nasıl mümkün olabileceğini düşünürken karşımdaki adama baktım. Biliyordum, o adam bir katildi. Yağan kan damlaları da o adamın öldürdüğü bedenlere aitti. Biraz sonra benim bedenimden akan kan da diğer bedenlerden akan kanlara karışacaktı. 

Kim kurtarabilirdi beni bu adamın elinden? Neden öldürmek istendiğimi bile bilmiyordum. Daha önce de öldürülmek istenmişken, şimdi neden sanki bu durumu ilk defa yaşıyormuşum gibi davranıyordum. Bu defa gerçekten öleceğim için mi?

Beynim durmuş, düşünme yetimi kaybetmişken yılanların bacaklarıma dolandığını gördüm. Ölüyordum işte. Acı hissetmiyordum ama bunu yaşadığım adrenaline bağlıyordum. Yoksa acı çekmemem mümkün müydü?

"Ölüyorsun." dedi karşımdaki adam "Seni kurtaramayacak!"

Kimden bahsettiğini bile bilmiyordum. Açıkçası bu umurumda değildi. Ölüme hiç bu kadar yakın olmamıştım. Gerçekten de ölüyordum!

Gözlerimi kapatmış hiç çırpınmadan ölümü beklerken uzaktan gelen araba sesiyle gözlerimi açtım. Yanan farlarından sebep arabanın rengini seçemiyordum ama çok hızlı geldiğinin farkındaydım. İçindeki her kimse arabayı karşımdaki adamın üzerine doğru sürüyordu.

Saniyeler sonra hızla ona çarptı ve durdu. Ağzım bir karış açılmış neler olduğunu anlamaya çalışırken bacaklarıma dolanan yılanların birden kaybolduğunu gördüm. Gitmişlerdi. Sonra beni öldürmek isteyen adama baktım. O da yoktu. Burada sadece o vardı. Kapüşonlu kurtarıcı.

Yağan yağmurdan sebep kanın rengini almış arabanın içinde otururken bana değil önüne baktığını gördüm. Yüzünü göremiyordum ama merak ediyordum. Kimdi beni kurtaran kişi?

Sıkıca direksiyonu kavramıştı. Yüzünü görmek istiyordum. Gözlerim direksiyonu saran parmaklarındayken işaret parmağında parlayan bir şey gördüm. Figürlü gümüş yüzük. Figürü incelemek için ona yaklaştığım esnada terler içinde uyandım. Kahretsin, yine görememiştim. Bu kaçıncıydı onu bile sayamamıştım. 

Korkmuyordum ama tedirgindim. Günlerdir aynı şekilde gördüğüm rüya huzursuz olmama neden oluyordu. Genelde kötü şeyler olacağında bunu hisseden biriydim. Yine aynı his vardı içimde. Bunu bir türlü aşamıyordum. 

Yatağımda huzursuzca dönüp dururken şu aptal rüyayı düşünmemek için hızla yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Soğuk suyu yüzüme çarptıktan sonra aynada gözlerime baktım. Gök mavisi gözlerim yorgun görünüyordu. Sebebi iki gündür uyuyamıyor oluşumdu. Bir şey yapmıştım ve durumu nasıl düzelteceğimi düşünüyordum. Sıkıntı içindeydim. Gördüğüm rüya zaten canımı sıkarken bir de bu rüyayı düşündüğüm duruma bağlamam beni iyice geriyordu.

Mahvolmuştum. Beni bu durumdan kurtaracak bir şey arıyordum. Annemin hiçbir şeyden haberi yoktu. Zaten bu yüzden bu kadar gergindim.

Banyoda işim bitince mutfağa gidip kahvaltı için bir şeyler atıştırdım ve hemen odama gidip gardrobumun kapağını açtım. Oradan göz rengimle uyumlu bir kazak ve kot pantolon çıkardıktan sonra hızla üzerimi giyindim. Aynanın karşısına geçmiş omzumda olan düz saçlarımı tararken vize haftasını atlattığım için şükür ediyordum. Yoksa bu kafayla sınavlara nasıl çalışırdım hiç bilmiyordum.

Hemşirelik benim çok küçük yaştan beri istediğim bir meslekti. İkinci sınıftaydım ve okulu sorunsuz bitirmek istiyordum. Çabam bu yüzdendi. Notlarım iyiydim. Hayatımda her şey yolunda giderken iki gün önce yaptığım araba kazası beni büyük bir derde sokmuştu.

ÇETEWhere stories live. Discover now