2|Submissive kitty

5.9K 518 551
                                    

"Çünkü gün doğumu bana seni hatırlatıyor. Ve ben daima seni tekrar tekrar bulacağım. Ve ben senin her halini seveceğim."

Zordu. Yemin ederim o kadar zordu ki... Taksi boyunca burnunu sürtmek ve kokumu içine çekmesi yetmezmiş gibi bir de dudaklarını bastırmaya başlamıştı. Dengeleyemiyordum bir türlü, dolunayda kızgınlıkta olan bir alfaya göre iyi dayanıyordum ama bu işlerin değişmeyeceği anlamına gelmiyordu. Dikkatli olmam gerekiyordu, başım belaya girsin istemiyordum ama o durmuyordu. Gerçi bana dokunduğu anda işler değişmişti, en azından eve varana kadar kendine hakim olmalıydı.

Dişlerini tenime hafifçe geçirdiğinde kaslarımı gererek onu kendime bastırdığım elimle kolunu sıktım, hem de oldukça sert "Kes şunu!"

Taksi şoförü bizim yüzümüzden gergince yerinde kıpırdanıp geldiğimizi söylediğinde kaç para verdiğime ve üstünü bile almaya gerek görmeden Jimin'i arabadan sürükleyip onu asansöre bindirdim. Etrafımızdaki insanların çoktan fark ettiğini biliyordum, onun ve benim feromonlarım birbirine karışarak tüm gözleri üzerimize döndürmüştü. Tanrıya şükür asansör boştu.

1. kat

Dudakları... Dudakları rahat durmuyordu.

2. kat

Kokusu... Siktiğimin tatlı bademi ve yeşil üzümleri. O kadar güzeldi ki muhtaç hissediyordum.

8, 9, 13, 24...

Elleri tshirtümden aşağıya, daha aşağıya indi ve kemerimin tokasından çekerek parmaklarını baksırımın lastiğinde dolaştırmaya başladı. Nefes nefeseydim. Buraya kadardı. Biraz daha zorlarsa beni işler kızışacaktı.

Ve sonunda 29. kat.

Bir blink sesiyle kapı açıldığında kurdum da ruhumu parçalar gibi onu kapattığım odadan hırçın bir şekilde çıktı. Onu, ensesinden tutup boynumdan ayırdım ve dudaklarına kapandım koridora ittirip. İkimiz de kapılmıştık adeta, bir akıntıdaydık boğulmak umurumuzda değildi çünkü biz birbirimizin nefesiyle doluyorduk. Dünyanın en kötü ölümü boğulmaksa bu dünyanın en güzel ölümü, alevler içinde yanmak terimi buysa, hayatımın en güzel yanışıydı.

Dolgun dudaklarını tutkuyla sömürürken o benden daha istekli bir şekilde benimkileri dişliyordu. Bitirmek, tüketmek ister gibiydi ama bir noktayı kaçırıyordu, ben ondan daha fena durumdaydım. Yol boyu boynumda kendini kokumla rahatlatırken ben kendimi dizginlemeye çalışmıştım.

Ensesindeki elimi saçlarına çıkarttım. Ağzımın içine doğru nefes nefese bir ses koyverirken kendini bana ittirip sürttü. Siktiğimin 294 numarası neredeydi, hemen bulmazsam tüm binayı tahliye etmeleri gerekebilirdi.

Göz ucuyla numaramın olduğu kapıyı gördüğüm gibi içimdeki hırs daha çok açığa çıktı ve Jimin'i kapıya ittirip sarı saçlarını avucumun içinde topladığım gibi daha şiddetli çekiştirdim.

"Ah!" diye yükseltti sesini kapıyla aramda sıkıştığında ve ben kendimi dudaklarından çekip ıslak öpücüklerle çenesine oradan boynuna ilerledim. Öptüm, ısırdım aklıma ne geliyorsa yaptım. Hoyrat oluşumun onu mahvettiğini biliyordum. Bundan hoşlandığını belli ediyordu, kokusundan bunu anlamak çok kolaydı. Kurtlarımızın birbirini sömürmesiyle alakası yoktu, adeta sanki bunun için yanıp tutuşuyorduk.

"A-ah! Şifre?"

Boynunu iyice açıp şifreyi girmek için uzandığı elini ittirdim ve bakmadan şifreyi tuşladım, bu sırada dudaklarım boynundan bir an olsun ayrılmadı. Kapı şifrenin doğru olduğunu belirten bir sesle açıldığında içeriye düştük. Ayağımla ittirip koridorla bağımızı kapattığımdaysa artık bir engelimiz yoktu. Ona yaslandım, ihtiyaçla kıvrandı ve bana sürtündü.

Counterclockwise | YoonminWhere stories live. Discover now