13| Our scars 1/2

3.2K 364 292
                                    

PVRIS - You and I

Zayn - There you are

Park Hyo Shin - Wild Flower

"Aşk, hem açıp hem solan ateşli bir çiçektir. Dökeceğim gözyaşlarımı ve bu beklememin sonunda bir kez daha çiçek açacağım."

Şimdi, bir bakalım, bazı şeyleri kafamda oturtmam gerekiyordu. Park Jimin'in çözmem gereken birçok hareketi olmuştu bu gece ve önceliğim kesinlikle sikik bir alfanın sorusuna karşı flörtöz bir tavırla muallakta bir cevap verirken kokusunun aslında ne kadar rahatsız olduğunu belli etmesiydi. Çünkü bunu sırf ben oradayım diye yaptığından o kadar emindim ki kurdumla deliye dönmüştük. Çözmem gereken diğer şey, bunu neden yapma gereği duymasıydı ki bu en çok bilmek istediğim şeydi. Çünkü hiçbir açıdan mantığı yoktu yaptığının, tek bir açıklama yapmayan oyken onu buraya ne sikime çekiştirdiğimin benim açımdan da bir açıklaması yoktu. Kısaca ikimizin de dengesiz tavırları tamamen mantık çerçevesi dışında ilerliyordu.

Ama ona eğilmiş gözlerinin içine bakarken farkındalığım yüzünden bocalamıştım. Tam önümdeydi, yakınımda. İçten içe karar verdiğim, öfkelendiğim omeganın alkol kokan nefesi benimkine çarpınca yutkunmadan edememiştim varlığıyla. O nefese kokusu karışınca her şey daha da beter olmuştu. Yokluğunda onu mutfaktaki adanın üzerinde göremediğimi, duşta çıktıktan sonra havlu almayı unutup ıslak bir şekilde banyoda yürürken üzerinden düşen damlaların yerde bıraktığı leke artık oluşmamaya başladığında ya da tshirtünün omuz kısmı düşerek çıplak omzunun açıklığını artık hayal edemediğimi farkında olduktan sonraki düşünceler birer birer zihnime doldu. Tüm bunlar ona dair minik detaylardı benim için. Ona olan hislerimi klasikleşmiş iki kelimeye sığdıramayacağımı fark etmem de bununla birlikte uzun sürmemişti. Çünkü aramızdaki şey sadece onu seviyorum değildi ona dair her şeye bayılıyorumdu. Ama bu şekilde olmamalıydı, ona karşı yelkenlerim neredeyse iniyordu ve bu kontrolüm dışındaydı. Kurdumu uysallaştırıyordu, olmadığı günleri telafi ediyordu sanki kokusunu solumam.

Jimin neredeyse değecek olan dudaklarımızın arasındaki mesafeyi kendini geri çekip açtığında başını da yana çevirerek bakışmamızı kesmişti. Ama kokusu yine tam aksini söylüyordu.

Elimle adanın mermerini sıkabildiğim kadar sıktım ve yeterli gelmeyince üzerindeki bardağı alarak fırlatıp tuzla buz ettim "Sikeyim yapma! Rüzgar bile bir yöne esiyor Jimin, kokunla hareketlerin tutarsız, yapma!"

Üzerinden çekilişimi fırsat bilip tezgahla aramdan ayrılmak için hamle yaptığında ince bileğinden tutup onu kendine çevirmiştim. Bunun üzerine Jimin beni ittirip "Sanki ben çok meraklıyım! Sanki ben böyle olsun istiyorum! Ne diye beni buraya getirdin ki?!" diye bağırmıştı.

Ne sikim saçmalıyorsa hemen şu an bitmeliydi bu yoksa birbirimizi parçalayıp yok edecektik. Gerçi zaten bunu istemiyor muyduk, eminim ki onun kurdu da kulağına deli gibi fısıldıyordu. Bu yüzden histerik bir şekilde güldüm ve tıpkı onun gibi bağırdım. "İtiraz bile etmedin!"

"Etsem bırakırdın sanki!"

"İstediğin zaman geldin, istediğin zaman gittin. Tek bir itirazın olsaydı kurdumun içimi parçalaması zerre umurumda olmazdı, bırakırdım." Nefessizce sarf ettiğim kelimeleri keskince yüzüme bakarak çarparken sıktığım bileğini öfkeyle bırakıp yeniden konuşmaya başlamıştım "Beni istemeyen birinin kolundan tutacak kadar kurdumu hiçe saymam."

Counterclockwise | YoonminWhere stories live. Discover now