5|Olly olly oxen free

3.8K 437 216
                                    

"Seni büyümün etkisi altında buldum, kış gibi kıvrılmıştın. Kendimi bu yerden çıkmaya çalışırken buldum."

Jimin:

"Sen beni dinliyor musun?"

"Ha?" dedim elimdeki kalemi deftere sürtmeyi bırakarak. Bu sıralar fazla dalgındım, sürekli kendimi bir şeyler çizerken ya da karalarken buluyor ve fazla dışarıda bulunmamaya çalışıyordum. Okuldan uyarı yemiştim birkaç uygulama dersimi kaçırdığım için, Hoseok bile kurtaramamıştı bu sefer beni.

"Jimin, gerçekten iyi olduğuna emin misin? Yüzük yüzünden kötüleştiğinden beri bir tuhafsın. Başka bir şey mi var?" Hoseok endişeyle yattığı yerden doğrulduğunda çizdiğime bakmak için yaslandığım ağaca doğru eğildi ama defteri kapatarak ona engel oldum.  Yıllardır bir aptal gibi tek yaptığım gelincik çiçeği çizmekti. Her stresli olduğumda bunu yapmaktan bıkmıştım ama kendime bir türlü engel olamıyordum. İçimdeki bir his sürekli bana çizmem gerektiğini söyleyerek beni baskılıyordu, sadece çizdiğimde rahatlıyordum fakat son zamanlarda bunu yapmak bana daha fazla stres ve gerginlik veriyordu.

"Bir şeyim yok. Sadece o gün fazla sarsıldım ve sanırım strese girdiğim için kızgınlığım da erken gelecek gibi." diyerek endişelenmemesi için ikna etmeye çalışmam pek işe yaramıyordu. Hoseok benim her şeyimi bilirdi, her hareketimin anlamını tahmin ederdi. İşte tam bu yüzden onu herkesten daha yakın tutuyordum kendime çünkü beni anlayan tek kişiydi. En kötü günlerimde bile gülümseyerek bana pozitif enerji aşılıyordu.

"Bildiri yaptın mı yoksa baskılayıcı alarak mı geçireceksin dönemini?"

Başımı iki yana salladım "Bilmiyorum. Baskılayıcı için de önceden bildirmem gerekiyordu, sanırım onlardan bir bavul alfa kıyafeti isteyeceğim."

Hoseok anlayışla gülümseyip kolumun altına girmiş ve başını göğsüme yaslayarak bana sarılmıştı. Elimle omuzunu hafifçe vurup okşadım, iyi olduğumu tekrar belli etmek ister gibi. İyi olduğumu bilmesine ihtiyacım vardı, benim için artık endişelenmesini istemiyordum.

Daha sonra da yüzük olan elimin parmağıyla sarmal yüzümü döndürdüm. Bunu yaparken yine içimi bir sıkıntı kapladı. Kurdumun bir derdi vardı, bir şey istiyordu ama bunu beni sıkıntıya sokarak yapıyordu bu da beni içten içe delirtiyordu. Kaşlarımı çattım o hisse karşı ve Hoseok'u kendimden uzaklaştırıp ayaklandım.

"Ben eve gidiyorum, beni idare eder misin?"

"Jimin..."

"Hoseok, iyiyim. Kızgınlığımdan dolayı diye tahmin ediyorum." ardından bir şey söylemesine fırsat bırakmadan defterimi çantama atıp okulun çıkışına ilerledim ve dalgınca bir taksiye atladım. Seul'un yüksek binaları arasından öğleden sonra güneşinde geçip giderken taksinin içinden dışarıyı izlemek, hatta camı açıp az da olsa temiz havayı solumak iyi geldi diye düşünmem yarıda kaldı. Yoongi'nin kaldığı yüksek rezidansın önünden geçmek sanki hiç sıkıntım ve gerginliğim yokmuşçasına içimi daha bir kötü yapmıştı. Ve bunun daha kötüsü taksinin binanın önünde durmasıydı.

"Neden durduk?" dedim elimle ön koltuğu tutup öne doğru eğilerek.

"Buranın adresini verdiniz bindiğinizde."

"Öyle bir şey yapmadım." dedim kaşlarımı çatıp "Lütfen tepedeki lojmana sürün." araba çalışınca istemsiz bir küfür kaçtı dudaklarımdan ve içimdeki gerginliğe engel olamadan bağırdım "Siktir, tamam. Tamam durun ineceğim." cebimden bir miktar para çıkartıp indim arabadan. Ne sikime inmiştim ki şimdi. Ah, bir taksi çağırıp evime gitmeliydim.

Counterclockwise | YoonminWhere stories live. Discover now