Yılanın Evi Nyoka

907 105 34
                                    

  Yazı silinince mağaralardan birine girmesi gerektiğini anlayıp her birini tek tek inceledi. En sonunda üzerinde yılan bulunan mağaranın girişine yöneldi ve içeri adım attığı anda ortam tekrar değişti. 

  Sık ve gür görünümlü bir ormanın içerisindeydi. Arkasını döndüğünde orada artık ne bir mağara ne de bir giriş vardı. Harry bu büyülerin nasıl yapılabildiğini düşünürken hayran kalmadan edemedi. 

  Fazla zaman kaybetmemek için yürümeye başladı. Bina testinde olduğu için karşısına her an bir şey çıkabileceğini düşünüp temkinle ilerlemeye devam etti. Birkaç dakika boyunca tetikte bekleyerek yürüdü ama herhangi bir şey yoktu. Onunla savaşması için herhangi bir büyülü yaratık bekledi ama görünürde bir şey yoktu. 

  İpucu var mı diye elindeki taşa baktı üzerinde hâlâ başarılar yazısı vardı. Bir ses duyunca kafasını kaldırdı. Gözleri hızlı hızlı etrafı taramaya başlamıştı. Bir şey göremeyince en yakınında ağacın gövdesine yaklaştı. Uagadou'yu araştırırken bir büyüye rastlamıştı şimdi denememesi için bir neden yoktu. 

  Ağacın gövdesine elini yasladı ve gözlerini kapattı. Onun varlığını hissetmeyi denedi. Her bir hücresini, tüm dokusunu. Ağacı tamamen hissettikten sonra köklerin bağlı olduğu toprağa geçti sıra. Toprakla da iletişim kurduktan sonra bulunduğu ormanın büyük bir kısmını hissetmeye başlamıştı. Yaklaşık yüz metre ileride ne olduğunu anlayamadığı hayvanlardan oluşan topluluk hissetti. 

  Ne olduğunu bilmese de tehlike unsuru gibi duruyorlardı. Yaratıkların en yakınındaki ağacın köklerini hissetti toprak aracılığıyla. Köklerin topraktan hızla çıkmasını sağladı, ardından yaratıkların içinden geçirip öldürdü. Ağaçlarla olan bağlantısını kesip ilerlemeye devam etti. 

  "Harry!"

  Duyduğu tanıdık sesle kaşları çatıldı. Burada onu neden duyduğunu anlamak için sesin sahibini aradı. O, sarı saçları gördüğünde adımlarını ona yönlendirdi.

  "Draco?"

  "Yardım et, lütfen."

  "Sana yardım edeceğim, sadece ne olduğunu söyle." 

  Konuşurken arkada tuttuğu elinde bir ateş topu oluşturdu. Draco'ya yaklaştıkça adımları temkinli bir hâl almıştı. Elini uzatma mesafesine gelince Draco gibi görünen şekil değiştiren kendi, pis ve iğrenç görünümü alıp Harry'e doğru atıldı. Harry aniden arkadaki elini şekil değiştirene doğru çevirdi. Ateş ona değdiği anda çığlıklar atarak yok olmaya başladı. 

  Şekil değiştirenle işi bittiği anda etrafında bir tur dönerek konuştu. Onu her nereden izliyorlarsa yüzündeki gülümsemeyi görmelerini istiyordu. "Gerçek teste ne zaman başlıyoruz?"

  Hiçbir şey olmayınca sıradaki şeyi görmek adına ilerlemeye devam etti. Ormanlık alanın sonuna geldiğinde karşısında yeşil bir bariyer vardı. Elini uzatıp dokunduğuna ardına geçebildiğini hissetti. Adımlarını temkinle atarak bariyeri geçti. Geçince kendisini cisimlendiği anda sadece uzaktan inceleyebildiği okulun bulunduğu adada buldu.

  Üzerindeki cüppenin boş yakasında da bir arma belirmişti. Yeşil ve altın renklerin ahenkle karıştığı ve üzerinde de yılanın kıvrıldığı bir semboldü. Armayı incelemeye devam ederken elindeki taş ısındı. Yazıyı okumak için kaldırıp baktı.

  'Zeki, güçlü ve kurnaz. Yılanın evi Nyoka, artık yeni aileniz.'

***

  Elindeki bavulu yatağın üzerine bırakıp kapağını açtı. Asasını bavulun içindeki giysilere doğrultup her birinin özenle, dolaba doğru uçmasını sağladı. Ardından vaftiz babası Severus'un verdiği 'İksir'in İncelikleri'  isimli kitabı eline alıp cam kenarındaki deri koltuğuna oturdu, ayaklarını uzatıp sessizliğin tadını çıkararak rahatça okumaya başladı. 

  Bu sırada Loki içeriye girdi. Draco'ya bir baş selamı verip kendi yatağına yöneldi. Bavulunu açma zahmetine girmeden elindeki mektubu okumaya başladı. Gözleri hızla satırlar arasında dolanırken bıkkınlıkla nefes verip Draco'ya döndü. 

  "Dumbledore yine bizi çağırıyor."

  Draco, elindeki kitabı sinirle bırakırken söylenmeye başladı. "Okulda olmam ceza vermesi için geçerli bir neden galiba." 

  "Bu sefer ceza değil. Bir görev verecekmiş, ikimize."

  "İkimiz demeyi tahminen ne zaman bırakırsın." 

  Loki, göz kırparak cevapladı. "Hoşuna gidiyor ve itiraf edemiyorsun değil mi?"

  Sarışın, daha çok sinirlendiğini belli edercesine kafasını tavana kaldırdı. Sabır diler gibi mırıltılar çıkarak ofladı. Ardından ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. "Şu lanet görevi öğrenip, bir an önce kurtulmak istiyorum."

  Loki cevap verip Draco'nun gerilmiş sinirlerini daha da germemek adına sessizce peşinden ilerledi. Dumbledore'un ofisine çıkan merdivenlere vardıklarında Loki mektupta yazan parolayı söyledi.

  "Işıltılı atadam toynakları." 

  Önlerindeki kapı gürültüyle açılıp sarmal merdivenleri gözler önüne serdi. Adımlarını attıkları anda merdiven dönerek yukarı çıkmalarını sağladı. Ofise girip Dumbledore'a bakındılar. Birkaç saniye sonra Dumbledore, ofisinin yan odasından çıkıp Draco ve Loki'ye katıldı. 

  Masasının karşısındaki iki koltuğu gösterip oturmaları için işaret ettikten sonra konuşmaya başladı. "Limon şerbeti ister misiniz çocuklar?"

  "Profesör, sohbet kısmını geçip görevi söyleminiz daha iyi olur."

  Dumbledore, sarışın çocuk onunla saygısızca konuşmamış gibi davranıp konuşmaya devam etti. "Elbette Mr. Malfoy. Bu yıl Profesör McGonagall birkaç gün geç gelecek bu yüzden birinci sınıflara okula gezdirmesinde öğrenci başkanlarına yardım etsin diye her binadan iki öğrenci seçtim. Slytherin Binası'nın şanslıları da sizsiniz."

  "Öğrenci başkanlarının görevlerini neden benim yaptığımı sorgulamadan önce neden Grindelwald ve ben Profesör? Blaise'le de yapabilirim bu görevi."

  "Oda arkadaşınızla zaman geçirmek isteyebileceğinizi düşündüm Mr. Malfoy. Eğer itirazınız varsa üzgünüm ama bir şey yapamam. Öğrenciler sizi bekliyor." Lafı bitince kapıyı gösterip gitmelerini ima etti. 

  Draco yerinden kalkarken söylenmişti. "Babam bunu duyacak." 

  Loki, Draco'nun arkasında yavaş adımlarla yürürken sesi sarışının duyması için hafifçe yükseltti. "Ne kadar kötü olabilir ki? Meraklı, şirin öğrencile-"

  "Grindelwald, yeter. Ben odama gidiyorum, eğer istersen beni Dumbledore'a şikayet edebilirisin. Sadece gidip huzurla uyumak istiyorum."

  Draco, Loki'yi geride bırakıp giderken onun belli belirsiz cümlesini duyup iyice sinirlenmişti. "Yatağımı kendi yatağın gibi kullanabilirsin elbette."

  Draco gözden kaybolurken Loki adımlarını tekrar Dumbeldore'un ofisine çevirip merdivenin ortaya çıkması için parolayı söyledi. Merdiven ortaya çıktığında adımını atıp merdivenin onu yukarı çıkartmasını bekledi.

  Yukarı vardığında üzerindeki tılsımı kaldırıp koltuklardan birine oturdu.


Harry çok havalı... Yazarken sürekli yazmayı bırakıp kalbimi tutmama neden oldu vicdansız.

A Different StartWhere stories live. Discover now