Bunu Ödeyeceksin

1K 119 26
                                    

  "Hayır Harry. Hava çok soğuk, başka zaman çıksak."

  Harry, Draco'nun kolundan tutup yavaşça ayağa kaldırdı. "Başka zaman dışarıda kar olmayacak. Biraz tadını çıkartalım."

  Draco, hayır dese de Harry'nin onu dışarı çıkartacağını anlayınca oflama benzeri bir ses çıkardı ve kendisini çekiştiren Harry'e yardımcı olmak adına yürümeye başladı. "Isınmamız için tılsım yapma nezaketini göstermeye ne dersin Harry?"

  "Elbette bu nezaketi gösterebilirim." Draco'nun sorusuna nedensizce gülerken elini oynattı dışarı çıktıklarında üstlerine bir sıcaklık çöktü.  

  Etraf tamamen beyaza bürünmüş, ağaçların tek bir yeşili görünmüyordu. Harry ve Draco ellerini ceplerine sokmuş bir şekilde yürümeye başladılar. Ormanlık alana girip sessizce yürümeye devam ederlerken birden Draco'nun kafasının arkasına bir kartopu çarptı. Biraz afalladı ve anlamaz ifadeyle etrafına baktı. Harry hâlâ elleri cebinde duruyordu. Etrafta başka kimseyi göremeyince ağzını açıp konuşacaktı ki Harry kahkaha atarken bu sefer de Draco'nun sırtına bir kartopu geldi. Harry'nin asasız büyü yapıp onunla eğlendiğini fark ettiğinde biraz geri çekildi.

  Yerden kar alıp kartopu yaptı, ardından tam Harry'nin kafasına attı ve biraz daha kar alıp koşmaya başladı. Harry'nin de onun peşinden koşarak geldiğini görünce hızını arttırdı. Elindeki kara şekil verince kahkaha atarak geriye doğru fırlattı.

  "Bunu ödeyeceksin Dray."

  Harry'nin kendisine ilk kez bu şekilde seslendiğini duyunca biraz duraksadı. Gülümseyerek Harry'e döndü. Harry, duraksamasını fırsata çevirip Draco'nun dört bir yanındaki karları havaya kaldırıp top haline gelmelerini sağladı. 

  "Bunu yapmazsın."

  "Nedenmiş?"

  "Canımın acımasını istemezsin çünkü." Harry'nin yüzündeki gayet ciddi olan ifadeyi görünce konuşmaya devam etti. "İstemezsin değil mi Harry?

  "Bunu ödeyeceksin demiştim."

  Havada tuttuğu tüm kartoplarını Draco'ya yönlendirdi. Draco kendisine her taraftan gelen sayamadığı kadar çok kar topunu görünce gülümsemeyi bıraktı. Asasını içeride bıraktığına lanet okurken eğilip kollarıyla kafasını korumaya çalıştı. 

  Birkaç saniye sonra üzerine kar yağdığını fark edince kollarını indirip yukarıya baktı. Havadaki tüm kartopları birleşip hafifçe üzerine yağıyordu. Dikkatinin Harry'nin kahkahası dağıttı. Dönüp kuzgun saçlıya baktı. Oflama benzeri bir ses çıkartıp malikaneye doğru yürümeye başladı.

  "Yüzünün aldığı ifadeyi görmen gerekiyordu." 

  Draco cevap vermeyince adımlarını hızlandırıp önüne geçti. Yüzünü ona dönüp geri geri yürümeye başladı, bir yandan da konuşmaya devam etti. "Hadi ama küstü-"

  Lafını bitirmesine engel olan Magnus'un kuyruğuydu. "Lanet olsun Mags." derken kara sırt üstü düştü.  Draco'nun kahkahasını duyunca gülümseyerek doğruldu. "Bilseydim daha erken düşerdim."

  "Asam yanımda olsaydı sana beni korkutmanın cezasını ödetirdim."

  Harry tekrar Draco'nun tam karşısında durdu. Burnu kızarmıştı, ısınma tılsımının etkisinin azaldığının işaretiydi bu. Tılsımı güçlendirdi ardından yüzünü Draco'nın yüzüne yaklaştırıp burnuna bir buse kondurdu. Gülümseyerek geri çekildi hemen. Geri geri  yürümeyi bırakıp önüne döndü. Draco'nun kızaracağını düşündüğünden utanmaması için önüne dönmüştü. 

  Yere eğilip Magnus'u koluna aldı, oradan da boynuna. "Neden düşmeme neden oldun yakışıklı yılanım."

  "Dikkatinizi çekmenin başka bir yolu yoktu Genç Efendi."

  "Dün gece sabaha kadar sorular sorup uyutmadığın için bugün seninle ilgilenmiyorumdur belki." 

  "Sadece bir iksir istemiştim Genç Efendi." 

  Harry yılanının başını okşarken ona da ısınma tılsımı yaptı. Ve sakin sesiyle cevap verdi. "Bunun için Uagodau'ya gitmemiz gerektiğini biliyorsun Mags." 

  "Sadece hatırlatıyorum." 

  Konuşmanın ne hakkında olduğunu anlamaya çalışan Draco'nun sesi duyuldu. "Ne iksiri olduğunu söyleyecek misiniz?" 

  "İçeri gidelim anlatırım." dedi Harry. Ardından yavaş adımlarla sıcak malikaneye yöneldiler. 

***

  Kendisine beklentiyle bakan yüzlere teker teker baktı. Her birinin zihinlerinde yeteri kadar gezdiğinda ayağa kalkıp otoriterinin kendisinde olduğunu tekrar belli etti. Konuşmak için ağzını açmıştı ki içeri siyah cüppesinin hışırtısı eşliğinde Severus Snape girdi. 

  Oda boyunca ilerleyip Dumbledore'un çaprazındaki sandalyeye oturdu. Zihin kalkanının yeterince sağlam olduğunu hissettiğinde kafasını kaldırdı ve Dumbledore'un lafını söylemesini bekledi. 

  Dumbledore, konuşamadan hemen önce Snape'in de zihnine girmeyi denedi ama sağlam bir kalkanla karşılaşınca fazla zorlamadı. Sakince içeri adamı süzdü. Saçları her zamankinin aksine dağınıktı. Göz altları uykusuz geceler geçirdiğini belli eder gibi hafif morarmıştı. Bu haliyle Harry'i bulmuşa benzemiyordu. 

  "Harry Potter sandığınızın aksine okuldan ayrılmadı. Üzücü bir saldırıya uğradı ve ölmek üzereyken kayboldu."

  Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemeyen Zümrüdüanka Yoldaşlığı üyelerinin akıllarında onlarca soru oluşmuştu. Ama sakinlikle Dumbledore'un lafını bitirmesini beklediler. Yaşlı adam meraklı zihinlere düşünmeleri için yeterince süre tanıdıktan sonra devam etti. 

  "Harry şu an her yerde olabilir. Savunmasız bir çocuğa her şeyi yapabilirler. Özellikle de o kişi Sağ Kalan Çocuk ise. Onu Voldemort'tan önce bulmalıyız. Şu andan itibaren Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nın öncelikli görevi Harry Potter'ı bulmak. Harry'i aramaya başlamadan önce şunu unutmayın. Bu can sıkıcı olayı Yoldaşlık dışında kimse bilmeyecek. Sihir Dünyası şu an bir kaosa hazır değil."

Hafif hafif drarry moment eklemeye çalışıyorum umarım seversiniz. ^^

A Different StartWhere stories live. Discover now