Topal şerefsizi cümlesini bitirip odadan çıktı benim aklıma ise ikisi kelimesi takıldı, acaba bahsettiği kişi kim? Daha fazla düşünmeme izin vermeden karşımda ki üç şerefsiz aynı anda bana saldırdılar.

Şerefsizlerin bana her vurduklarında canım yansa da canımın yandığını onlara belli etmedim, sonuçta bu şerefsizlere acı çektiğimi gösterip mutlu olmalarını istemem.

Şerefsizler Topalın dediği gibi beni hırpalamışlardı ama her tarafım kan içinde kalmıştı, tabiki de bende boş durmamıştım ellerim her ne kadar bağlı olsada arada bende onlara bir kaç darbe indirmiştim.

Benim onlara vurmamın üstüne daha çok hırslanmışlardı ve daha çok saldırmışlardı üstüme.

Karşımda ki şerefsizler bana dik dik bakarlarken içeri en büyük şerefsiz olan Topal girdi, tabiki de suratında o pis sırıtışı vardı.

"Ah komutan sana üzülüyorum bak kaç saat oldu ne gelen var ne de arayan, anlaşılan o çok sevgili arkadaşların komutanların seni çoktan gözden çıkarmışlar."

"Hahahaha bak sen,ne yapsam ben şimdi? Buldum bak ben sana sana her şeyi anlatayım bütün bilgileri vereyim nede olsa arkadaşlarım ve komutanlarım beni kurtarmaya gelmedi."

"Gül bakalım komutan, bu son gülüşlerin olacak az kaldı."

Topal şerefsizinin konuşmasını dışarıdan gelen silah sesleri kesti, bizimkilerin geldiğini anladığım için benim yüzümde sinsi bir sırıtış oluşurken Topal şerefsizinin suratında ise endişe oluştu.

"Ne oluyor lan dışarıda!"

"Topal komutan, askerler geldi."

"Hemen çıkın lan dışarı, kimseyi yaklaştırmayın kampa!"

"Hahahaha"

"Ne gülüyorsun komutan?"

"Çok salaksın Topal, senin bir avuç şerefsizlerin Türk askerini alt edebilir mi? Sen cidden hayal dünyasında yaşıyorsun."

"Kim hayal dünyasında yaşıyor göreceğiz komutan , ama sen hiç buradan kurtulacağım diye heveslenme. Çünkü buradan sağ çıkamayacaksın!"

Bir süre sonra dışardaki silah sesleri azalmaya başladı hal böyle olunca Topal şerefsizi odada dört dönmeye başladı.

Bir anda odanın kapısı açıldı o zaman Topal şerefsizi yanıma gelip bana silah doğrultu, bende kapıdan kim girecek diye bakarken içeri bir anda Yıldız girdi önce içeri kontrol etti ardından da Topalı görünce suratında sinsi bir sırıtış oluştu ama bakışları bana dönünce başıma dayanmış olan silahı gördü ve yüzünde tek okunan duygu öfke oldu.

Yıldız öfke ile bakarken Topal şerefsizi o sinir bozucu sesiyle konuştu, konuşma sıradında abin kelimesini duydunca şaşırdım ve kafam iyice karıştı.

Topalın teklifi ile ikiside silahlarını attılar, Topal aklınca Yıldızı etkisiz hale getirecekti ama tam tersi oldu. Yıldız Topalı bir güzel benzetti tam son darbeyi indirecekti ki kapıda beliren bir şerefsiz Topalı son anda kurtardı, o sırada da Yıldız benim önüme geçti.

Şerefsiz Topalı alıp hızla çıktı odadan, onlar kaçınca Yıldız da beni çözmeye başladı bende daha fazla dayanamadım ve aklımdaki soruyu sordum.

"Yıldız o şerefsiz neyden bahsediyor? Senin abin olduğumu söyledi bu ne demek oluyor?"

Yıldız benim sorum ile bir süre dondu kaldı ama kendini hızlıca toparladı ve konuşmaya başladı.

DAĞLARIN SÖNMEYEN YILDIZI(HAYALET)Where stories live. Discover now