24.bölüm

167 19 9
                                    



1 hafta sonra

Kapı zilinin çalmasıyla kapıya koştum. Evde tek olduğumdan kimse açmıyordu. Açar açmaz komiserle karşılaşınca bir an refleks gereği gerildim.

"Korkma kızım ben Doruğun babasıyım." Demesiyle içime oturan öküz kalktı.

"Buyurun isterseniz" diyerek içeri davet erdemde kafasını salladı.

"Sizlerin Marco işinden uzun zamandır haberdarım. Marconun dışarıda adamları olduğunu tespit ettik. Çok sayıda adamı var. Bu nedenle sizleri Çanakkale'ye gönderiyoruz. Rokan bey ve lisa hanımın bilgisi var. Adlarınız da bir süreliğine değişecek. Şimdi bizimle gelmeniz gerekiyor"

"Ben annemle babamı bırakmam!-" derken kafama kapatılan bezle bilincim kayıp gitti.

-

Uyandığımda kendi odamda değildim. Neredeydim yine? Yataktan hızlıca kalktım. Oda rüyamdaki odanın çok benzeriydi. Dışardan Deniz sesi geliyordu. Ya bu sefer gerçekten kaçırıldıysam?

Elime kenarda duran vazoyu aldım. Kapıyı yavaşça açtım. Merdivenlerden indim. Karşıma çıkan kişiye baktım. Arkası dönüktü. Sen şimdi Elmas Bozkurt'u kaçırmayı görürsün!

Vazoyu seri bir hareketle kafasında kırdım. Arkadan gelen sesle oraya döndüm. Doruğu görmem bir oldu.

"Aa yenge uyandın mı!!" Dedi. Arkasından Mina, Selin v Burak çıktı. Ondan sonra da Caner, Cansu. Onları da mı kaçırmıştı bu şerefsiz!

Ya savaş? O neredeydi! O da mı buradaydı!

"Sizi de mi kaçırdılar!!" Diye bağırdım "savaş nerede!!"

Hepsinin bakışları bir bana bir de yerdeki vozunun altındaki bedene kaydı gözleri.

"Hadi! Onu bayılttım çıkalım buradan!" Dememle tekrar sordum "savaş nerede?!"

"Tam ayağının altında." Demesiyle doruğa döndüm.  Ne demek istiyordu?

Bir an jetonun düşmesiyle bembeyaz kesildi. Ben ne yapmıştım!

"Savaş!" Diye bağırarak yanına eğildim. Öldürmemiştim değil mi? Hayatımda birini ilk defa bu kadar çok sevmiştim onda da katil olmuştum! Elimi burnuna koydum. Nefes alıyor muydu? Panikten anlamamıştım. Tam kafamı kalbine koyacaktım ki bir anda sarılmasıyla kalakaldım.

"Salak öldüğünü sandım!" Derken beni yere yapıştırmıştı. Nefesi yüzümü üflüyordu. Tepeden bana bakıp somurtuyordu.

"Elinde ne kadar ağırmış senin be!" Diye bağırdı.

"Savaş? Üstümden kalkmayı düşünüyor musun?"

"Hayır."

İşte Bunu beklemiyordum.  Genelde insanlar kalkardı. Utanıp omuzlarından ittirmeye çalıştım. Bir gıdım bile kıpırdamadı.

"Öküz kalk! Zaten ağzın sarımsak kokuyor!"

Sen çarpılırsan bende çarpılırım beni de hesaba al

"Bence mentos kokuyordu en son?" Dedi sırıtarak. "Ya! Tamam kalk İşte ya!" Dememle sonunda kalktı.

Doruk tam ağzını açmıştı susturdum "sakın." O sırada Mina atladı.

"Şimdi Elmas, senin adın Doğa, benim adım Selma, Selin'in adı Şimal, Cansu'nun adı Sena, Savaşın adı Batu, Doruğun adı Baran, Caner'in adı Salih, Burak'ın adı da Mert.

Doğa, Baranla kuzen, Ben Batuyla kardeşim, Sena ve Mert kardeş, Salih ve Batu da en yakın arkadaş. Şimal de Doğanın en yakın arkadaşı, Selma ise Baranın sevgilisi, Batu ise Doğanın sevgilisi, Salih ise gerçekte olduğu gibi Sena'nın düşmanı (düzeltme: Diğer bölümlerde yanlışlıkla sevgili demişim. Onlar düşman: düşman kalan tek şahıslar) Mert ve Şimal yine evli. Hepimiz hukuk okuyoruz." Dedi ve derin bir nefes aldı.

Savaşın yine benim sevgilim olmasına sevinmiştim. Diğer kızların ona bakmasını istemezdim!

"Haydi gidelim." Demesiyle kapıdan çıktık ve Siyah Porsche arabaya bindik. Biri kırmızı diğeri siyahtı. Kırmızı olan ise benimdi. Okulda geldiğimizde bahçede kimse yoktu.

Sanırım ders başlamıştı.

Sınıfımızı bulmamız zor olmamıştı. Zaten sadece 2 sınıf vardı. Çanakkale kalabalık bir yer değildi. En azından biz köyde yaşamıyorduk.

Sınıftan girdiğimizde heyecandan kıpır kıpırdım. Nasıl hatırlayacaktım o rolleri?!

"Kendinizi tanıtın lütfen" diyen hocaya başımızı salladık. Tam diğerleri konuşacaktın ben atladım.

"Ben Doğa Arslan, Bu kuzenim Baran Arslan, Buda onun sevgilisi Selma, şu Sena benim ve Şimal için geldi. Bu Mert. Mert de Şimalin sevgilisi. Bu Caner-ııııı.. Salih demek istedim!

Sena ve Mert kardeşler ayrıca. Normalde Sena Mert'ten daha büyük ama anasınıfını uzun okuduğu için bizimle. Mert ve şimal evli. Bu batu. O da benim sevgilim" deyip derin bir nefes verdim

Savaş bana 'ne bok yedin lan sen az önce' bakışı atıyordu.

O sırada bir kızın savaşa baygınca bakışlarını yakaladım. Şimdi ben seni kesmez miyim? O sırada aklıma gelen fikirle kendimi tebrik ettim. Kıza döndüm ve 'o gey' şeklinde ağzımı oynattım.

Kız şaşkınlıkla sandalyesinden düştü!!

Savaş bana öyle bir bakıyordu ki anlatamam.. Seninle sonra hesaplaşacağız bakışıydı bu.

Sonra kız el kaldırınca hoca izin verdi.

"Doğa? Sen lezbiyen misin?"

Dediği şeyle kahkaha attım. Diğerleri anlamamıştı. Ama kızın saflığı çok komiğime gitmişti.

"Neden ?" Diye soru sordu Mina

"Çünkü gey biriyle çıkıyor."

Demesiyle ben artık yerlerdeydim. Kızın söylediğiyle Savaş bana çok pis bakmaya başlamıştı.! Ama kahkahamı durduramıyordum. Kıza başımı salladım sırf uzak dursun diye. Bir an şaşkınlıkla ağzını kapattı.


Dersin ortasında gelen uykuyla. Başımı yan sırada oturan Savaşaşkımın omzuna koydum. O da kendi kafasını benimkine yasladı. Ve uykuya bıraktım kendimi







Merhabaaa

Bu bölüm diğerlerine kıyasla daha uzun oldu.

Umarım beğenmişsinizdir?

Sizce nasıldı?

Komik mi?

Mutlu mu?

Üzücü mü?

Şu savaş ve elması boz diyenler?

Ve çok konuştun bi sg diyenler?


Byss (Bunu da bir okuyucum böyle kapatmamı istedi :))

Düşman Sınıflar - 2.Kitap -Where stories live. Discover now