hold me - 25

9.4K 417 283
                                    

herkese merhaba, hoş geldiniz!

medyaya attığım bir klasik müzik var, ne zaman açmanız gerektiğini zaten anlayacaksınız...


*medyadaki fotoğraf temsili*

Bir haftalık aramız bitmişti ve kampüse dönme vaktiydi. Dönmüştük dönmesine ama kampüste her zamankinden farklı karşılanıyordum. İnsanlar arkamdan daha çok konuşuyordu, fısıltılar artık daha artmıştı...

Yine de hiçbirini umursamayacaktım. Benim yerimde olmak istediklerini biliyordum. Sırf bu yüzden bana karşı gözlerini dikip rahatsız etmeye çalışıyorlardı. İstedikleri gibi çıldırıp kudurabilirlerdi. Ağzı açık bir şekilde izledikleri adam benimdi.

Onunla günlerini geçiren bendim.
Onu güldüren bendim.
Onun kalbinde yeri olan kişiydim.

Gerisinin hiçbir önemi yoktu.

Blue kolumu dürtüklediğinde düşüncelerimin arasından sıyrılarak ona döndüm. Evindeydik ve boş boş takılıyorduk. Henry bir toplantıdaydı, yeni bir proje için anlaşmıştı. Bunu harika bir şekilde kutlamıştık.

"Sürekli dalıyorsun, endişeleniyorum artık." dediğinde tebessüm ettim. Beni düşünmesini seviyordum. "Sadece... Bazen yaşadığım hayatın gerçekliğini sorguluyorum o kadar." dediğimde kahkaha attı. Gülünecek kadar vardı, kendi yaşadığım hayata ben bile inanmıyordum.

"Henry ile aranız nasıl?" diye sorduğunda iç çektim. Adının geçmesiyle gözlerimin parladığına emindim. Sadece adını duymam bile üzerimde bir etkiye sebep oluyordu. Beni çarpmıştı. "Aramız genelde iyi, beni kırmaktan çok korkuyor." diye mırıldandığımda gülümsedi. Bu hoşuna gitmişti.

Yüzünde fena diyebileceğim bir gülümseme oluştuğunda malum soru mu geliyor diye düşünmeden edemedim. "Seni çok mutlu ediyor bir de, öyle mi?" deyip göz kırptığında utanarak koluna vurdum ve kahkaha attım. Ellerimle yüzümü kapattıp parmaklarımın arasından ona baktığımda, "Yanakların kızardı!" deyip yerlere yatarak gülmeye başladı. Ah, çok güzel gerçekten.

"Blue!" diyerek kızar gibi konuştuğumda, sesimde izi kalmış gülümsemeyi gizleyemiyordum. "Arya, utanmana gerek yok." diye bana çıkıştığında derin bir nefes alarak ciddileşmeye çalıştım. "Hadi anlat!" Heyecanla incelen sesine karşı şakağımı zaman kazanmak istiyor gibi kaşıdım.

Dudaklarımı araladığımda meraklı bir şekilde söyleyeceğim şeyi bekliyordu. "Olağanüstü." deyip sustuğumda suratında, affedersiniz ama, boka basmış gibi bir ifade oluştu. "Bu mu yani?" diye ifadesizce sorduğunda kaşlarımı kaldırarak dudaklarımı birbirine bastırdım. "Adam otuz beş yaşında, Arya! Sen yirmi üç... Yani yetebiliyor mu?" diye arsızca konuştuğunda ağlar gibi bir ses çıkardım ama aslında gülüyordum. "O anlarda değişiyor, yani tamamen farklı biri oluyor ve çıldıracak gibi oluyorum." diye utançla mırıldandım. Şu an deve kuşu gibi kafamı kuma gömmek istiyordum.

Dudağını büküp kafasını salladığında gözleri halıya birkaç saniye daldı ve hemen yüzünü bana döndü. "Bunu düşünmek istemiyorum." deyip değişik bir ses çıkardığında güldüm.

Aramızda bir sessizlik oluştuğunda telefonumun titreşimiyle masanın üzerinde uzandım ve telefonumu aldım. Henry arıyordu. Heyecanla aramasını cevapladığımda içimi titreten sesi kulaklarıma doldu.

"Bebeğim, ne yapıyorsun?" Bebeğin seni yiyebilir mi lütfen...

"Blue'dayım oturuyoruz, sen ne yapıyorsun?" diye sorduğumda sıkılmış bir nefes verdi. "Toplantı şimdi bitti, hem sesini duymak istedim hem de gece davet var. Senin de gelmeni istiyorum, ne dersin?" dediğinde gülümsedim. Çok kibardı.

just hold me • henry cavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin