"Hangisi annen?" diye sorduğunda işaret parmağımı kaldırdım ve hemen arkamda duran güzeller güzeli kadını gösterdim. "Yanındaki elbiseli de teyzem."

Gözlerini fotoğraftan çekip bana döndürdüğünde, dolu olan gözlerimi tavana doğru kaldırdım. Çerçeveyi yatağın üzerine bıraktığında sıkıca kollarımdan tuttu. "Her şey düzelecek, inan bana." Kafamı usulca salladığımda beni kendine doğru yavaşça çekti ve sarıldı. Kollarımı ona doladığımda bir süre öyle durduk. Şimdi kendimi daha iyi hissediyordum.

Ortamın havasını dağıtmak ister gibi komodinin üzerinde duran son çerçeveyi aldı. Bu fotoğrafta lise birinci sınıfta olduğumu hatırlıyordum. Okuldan kaçmıştık ve üstümüzü bir kafenin tuvaletinde değiştirip eğlenceye dalmıştık. Kafe nostalji kafe olarak geçiyordu, eski oyuncaklar ve tamamı eski eşyalardan oluşan bir mekandı. Orayı gitmeyi çok özlemiştim. Tıpkı özlediğim diğer şeyler gibi.

Fotoğrafın çekiliş tarzına güldüğümde Henry sırıtıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Fotoğrafın çekiliş tarzına güldüğümde Henry sırıtıyordu. "Belindeki gamzeler hâlâ orada." Eli belime indiğinde kahkaha attım. Doğru söylüyordu, belimdeki gamzeler hâlâ oradaydı.

Aklıma o gün yaşadığım şeyler gelmişti. "O gün kırk kere kıyafet değiştirdim." dediğimde kaşlarını kaldırdı ve merakla yüzüme baktı. "Okulda forma giymemiz gerekiyordu ve biz de arkadaşlarımla okuldan kaçmıştık. O zamanlar fazla popüler bir kafe vardı, oraya gidip üzerimizi değiştirdik." Keyifli bir şekilde devam ettim, "Eve gitmek için yeniden formamı giymem gerekiyordu, formamın eteğini giyecekken fermuarı yırtıldı ve giyemedim. Annemden zorla izin alarak bir gece arkadaşımda kaldım, eğer o şekilde eve gitseydim başım ciddi anlamda belaya girecekti." dedim ve gözlerimi irice açtım.

Henry kahkaha attığında diğer eli de belime indi, beni sıkıca kavradı. "Asi ve yaramaz oluşun bu zamanlara dayanıyor demek." diye mırıltılı bir sesle konuştuğunda eh yani dermiş gibi kafamı yana yatırdım. "Saçma sapan bir gündü ama asla unutamıyorum." dediğimde sinsice gülümsedi. "Eteğin hâlâ duruyor mu?" diye sorduğunda kollarının arasından çıktım ve, "Arsız adam!" diye gülerek bağırdım. İşte bunu hiç beklemiyordum...

Yatağın üstündeki yastığı alıp ona fırlattığımda yastığı havada yakaladı ve sesli bir şekilde kahkaha attı. "Sadece takılıyordum." diye kendini açıkladığında tabii ki ona inanmamıştım. Eminim ki o da bu söylediğine inanmıyordu. "Lise eteğimi mi görmek istiyorsun?" dediğimde tek kaşını kaldırdı ve, "Neden olmasın?" dedi.

Telefonumu arka cebimden çıkararak galeriye girdim ve en aşağılara indim. En son on ikinci sınıfta çektirmiş olduğum etekli bir fotoğrafım vardı ama yüzüm görünmüyordu. Fotoğrafı bulduğumda açtım ve ekranı ona doğru çevirdim.

"Yine okuldan kaçtığımız bir gündü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Yine okuldan kaçtığımız bir gündü." diye itiraf ettiğimde, elimdeki telefonu kendi eline aldı ve fotoğrafı incelemeye başladı. Dudağını ısırdığında utanarak telefonu elinden aldım. "Kafanda neler kurduğunu tahmin etmek bile istemiyorum." dediğimde alt dudağını yaladı, gözlerini kıstı ve güldü.

Tabii ben o sırada hormonlarımı kontrol etmekle uğraşıyordum.

Telefonu arka cebime tekrar sıkıştırdığımda, yatağın üzerindeki çerçeveleri aldım ve valizin en üst kısmına koydum. Fermuarı kapattığımda unuttuğum bir şey var mı diye etrafa bakındım. Hiçbir şey göremeyince yataktaki çarşafı ve yastık kılıflarını çıkardım. Yatağı ilk haline getirdiğimde hızlıca yukarı çıkmış ve elimdekileri çamaşır odasına bırakmıştım.

Henry o sırada valizimi arabaya imdirmişti ve beni arabada bekliyordu. Arabaya ulaştığımda ifadesiz bir yüzle kapıyı çektim. "Gidebiliriz." dediğimde motoru çalıştırdı.

Eve geldiğimizde Henry valizimi odasına çıkarmıştı. Valizin içinden hemen rahat bir şeyler bulup giydiğimde kendi kıyafetlerimi özlediğimi fark etmiştim. Adamın kıyafet dolabına cin gibi musallat olmuştum çünkü...

Diğer kıyafetlerimi Henry'nin büyük dolabına yerleştirirken gömleklerimi gömleklerinin yanına astım. İç çamaşırlarımı boş olan bir çekmeceye yerleştirdim. Diğer kıyafetlerimi de dolabın düzenini bozmayacak şekilde katlayıp koyduğumda Henry'nin dolabına bir renk gelmişti. Siyah, beyaz ve diğer koyu renklerin arasında açık mor kazağım parlıyordu. Kırmızı çizgili pantolonum ben buradayım diyordu. Bu görüntü hoşuma giderken gülümsedim.

Yatağın üzerine sadece bir tane kıyafet kalmıştı. O da çok sevdiği formasıydı. Formayı elime alarak salona indiğimde televizyon izliyordu. Formayı arkama sakladım ve karşısına dikildim. Gözleri beni kadrajına alırken sorgular gibi yüzüme baktı. Sırıttım ve, "Arkamda ne saklıyorum tahmin et!" diye enerjik bir sesle konuştum.

Arkasına tamamen yaslanıp sağ bileğini sol dizinin üstüne attığında oturduğu yerde hafifçe yayıldı ve elini şakağına koydu. "Hoşuma gidecek bir şey mi?" diye sorduğunda bilmem der gibi dudağımı büktüm. Birkaç saniye düşündüğünde yüzü aydınlandı ve pis bir gülümseme gönderdi. "Gece giyeceğin iç çamaşırı takımı?" dediğinde gözlerimi kaydırarak ofladım.

Kahkaha attığında hızlıca, "Tamam, tamam." dedi. Kim bilir ne düşünüyordu...
"Çok sevdiğin bir şey." diye ufak bir ipucu verdiğimde ayaklandı ve ellerini beline koydu. "Formam?" diye emin olmayarak konuştuğunda kafamı ağır bir şekilde salladım. Dibime kadar girdiğinde yüzüme yaklaştı ve beni öpeceğini sanıyorken bir anda arkamdaki formayı aldı ve havaya kaldırdı. Şokla yüzüne bakarken, "Kandırdın beni!" dedim dehşetle.

"Formayı vereceğine olan inancım sıfır olduğu için olabilir mi?" diye dalga geçer gibi konuştuğunda kollarımı birbirine bağladım. "O forma benden değerli mi?" diye son kozumu oynadığımda sanki adama bir anda kal gelmişti. Yüzü ifadesizleşirken bir elindeki formaya bir de bana baktı. Yavaşça formayı bana uzattığında cevabının ne olduğu çoktan anlamıştım.

Sırıtarak formayı elinden aldım, üstümdeki tişörtü gözlerinin içine baka baka çıkardığımda, gözleri braletin üst kısımlarından taşan göğüslerime düştü. Formayı ağır hareketlerle üstüme geçirdim. Kendi etrafımda bir tur döndüğümde, "Bana senden daha çok yakışıyor." dedim.

Birkaç küçük adımda dibime girdiğinde formanın içine elini daldırdı ve çıplak belime temas etti. Tutuşunun yakıcılığıyla gözlerimi kırpıştırdığımda burnunu burnuma yavaşça sürttü ve yüzümüzün arasında çok mesafe olmayacak şekilde geri çekildi.

"O forma üzerindeyken seni istiyorum."

Kurduğu cümlenin vücuduma bıraktığı etki ile yutkunurken koluna tutundum.
Bakışlarım dudaklarına düştüğünde, dudaklarımı susuzlukta kalmış gibi ıslattım. Bu hareketim gözlerinin daha yakıcı bakmasına sebep olurken elinin biri kalçama indi. Elinin indiği yeri canımı hafifçe acıtacak şekilde avuçladı. Hareketinin çekiciliği ile güler gibi bir ses çıkararak kuvvetlice soluklandım.

Elimi omzuna çıkardığımda sinsice gülümsedim. Ani bir hareketle geri çekilip kollarının ardından kurtulduğumda, ondan olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaştım.

Neye uğradığını şaşırdığında geriye doğru küçük adımlar atıyordum. "İstiyorsan alırsın." diye şımarıkça konuştuğumda dudağımı ısırdım ve kıkırdadım.

Henry hızlı adımlarla yanıma yaklaşmaya başlarken, çığlık atarak merdivenlere doğru koşmaya başladım. Arkamda daha da hızlanan adımların sesini duyduğumda heyecanla kahkaha attım.

Çok eğlenecektik.

hello, ay çok seviyorum bölüm atmayı 💋

just hold me • henry cavillWhere stories live. Discover now