1.BÖLÜM: YIL DÖNÜMÜ

3.2K 117 8
                                    

İnsanın, kendisini ait hissettiği bir yerin olması mümkün müydü? Nasıl bir yerdeyken evet, burada olmaktan dolayı memnunum diye düşünebilirdi? Nasıl biriyle birlikteyken, sırf o kişi yanında diye doğru yerde olduğuna inanabilirdi?

Neresiydi o yer, kimdi o insan?

Bir elim yanağımda, diğer elimle kadehimi tutmuşken üstüne kırmızı, şifon bir örtü serilmiş masaya bakıyordum. Aklımda dönüp dolanan sorular, dakikalardır benimle birlikte olmasına rağmen bir türlü yanıt bulamamıştım, giderek çoğalmasına da engel olamadığım için çıkan gürültüyü dinlemekten başka hiçbir şey yapamıyordum.

Şakaklarımda başlamış olan sızının nedenini sorgulamaya yeltensem de birden fazla neden olduğu için hepsi birdendir diye kabullenerek gözlerimi örtüden çektim. Eğildiğim masadan doğruldum ve içi kırmızı şarap dolu olan bardağımdan büyük bir yudum daha aldım. Demir parmaklıkları olan sandalyede geriye yaslandığımda açıkta kalan sırtım bir anlığına da olsa ürpermişti, aldırmayarak puslu bakışlarımı kalabalıkta gezdirdim.

Herkes nasıl da mutlu gözüküyor, nasıl şen kahkahalar atıp birbirleriyle bu kadar samimiyet içinde olabiliyordu, benim içim anlaması güçtü.

Bu gördüklerim gerçeği yansıtıyor muydu yoksa insanlar sadece birbirlerine göstermek istedikleri yüzlerini mi sergilemeye çalışıyordu?

Tıpkı bu gece gibi yalandı her şey. Şu anda içinde olduğum bu kutlama gecesi güya benim için düzenlenmişti ama ben ne ortama ayak uydurabiliyordum ne de kendimi buraya ait hissedebiliyordum.

Garip, diye bir ses yankılandı zihnimde. Olmayı istemediğim bir yerde sıkışıp kalmışlığıma üzülerek içkimden bir yudum daha aldım ve acı tat boğazımdan geçerken birçok sözcüğü de yanında götürmesine müsaade ettim.

Dudaklarımın arasından çıkmayacak sözcüklerin beynimde dolanmasının bana hiçbir zaman yararı olmamıştı, anlamıştım ki şimdi de olamayacaktı.

"Arya?"

Sesin geldiği yöne irkilerek döndüm. Sağ tarafımda, masanın üstünden üzerime doğru eğilmiş olan Nejat'ın gözleri irice açılmıştı ve yüzünde aceleci bir ifade vardı.

" Ne yapıyorsun burada tek başına?" dedi kaşları çatılarak. "Gel haydi, arkadaşlarımın olduğu masaya gidelim."

"Sen git," dedim, sesim müziğin altında kalınca hafifçe boğazımı temizleyerek devam ettim: "Ben böyle iyiyim Nejat,"

"Saçmalama," bıkkınlık içinde yanımdaki sandalyeyi çekerek oturdu ve bana doğru döndü. "İnsanlar bizim için geldi buraya, kalkıp bir hoş geldin demeyecek misin?"

"Senin dediğine eminim, bana gerek yok,"

"Arya!" dedi kızgınlıkla, ardından sanki çok gizli bir bilgi verecekmiş gibi bir ifadede üzerime eğildi. "Geldiğimizden beri burada oturmuş surat asıyorsun, insanlar bir şey var zannedecek."

Nejat geri çekildi ve haklı olduğunu vurgulamak ister gibi kaşlarını havalandırarak gözlerimin içine bakmaya başladı. İnsanların ne düşündüğünü neden bu kadar umursadığını bir türlü anlayamıyordum.

Biri benim ya da bizim hakkımızda olumsuz bir şey dese ne olurdu? Ne benden ne de ondan hiçbir şey eksilmezdi ama Nejat'a göre onun hakkında kurulmuş tek bir olumsuz söz bile silahın ucundan çıkan bir mermi kadar etkileyiciydi. Bir karar almadan önce kendinden ve evliliğimizden önce hep insanlarda nasıl bir izlenim bırakacağını düşünmesine alışmıştım elbette ama bazen içten içe bu durumu yadırgamadan edemiyordum.

MESELWhere stories live. Discover now