8.BÖLÜM: BAŞKA YOL YOK

690 69 3
                                    

Hepinize iyi okumalar canlarım.🥀

*Oturduğum yerde başımı arkaya yaslayıp bir elim kucağımda diğer elim yarıya kadar açtığım pencereden  dışarı sarkmış halde dururken, kuraklığın vurduğu bir çölü andıran kuru gözlerimi yavaş yavaş kırpıyordum

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

*
Oturduğum yerde başımı arkaya yaslayıp bir elim kucağımda diğer elim yarıya kadar açtığım pencereden  dışarı sarkmış halde dururken, kuraklığın vurduğu bir çölü andıran kuru gözlerimi yavaş yavaş kırpıyordum.

Gözlerimin önünden akıp giden insanlara sanki ben de bu zamanın içinde eriyip giden biri değilmişim gibi başka bir yerden baktığımı hissediyordum. Oturduğum koltuğu bile tam anlamıyla dolduramamış olmama rağmen içime sığmayan ama bir türlü ne olduğunu bilemediğim bir hisle boğuşuyordum.

Günler öncesinden olmasına rağmen kendime verdiğim sözleri, yine kedimle olan monoloğumu taptaze bir şekilde hatırlıyor ve hala olanları sorguluyordum. O kızgınlık harbiyle nasıl kolay, nasıl inançlı birçok karar almıştım, nasıl onları yerine getireceğime inanmıştım ama... Fikirlerimin doğru olduğuna hala inanıyordum ama şimdi içimde ne o inançtan ne de bir şeyleri hemen yerine getirme hırsımdan eser kalmamıştı.

Büyük bir yangın yaşamış ve daha sonrasında sönmüş gibiydim; arzularımdan geriye sadece kötü bir koku yayan kara dumanlar kalmıştı. Derin bir nefes çekmeye çalıştım ama beceremedim. Kendimi düşürdüğüm hale bir yanım alayla gülmek istiyordu diğer yanım ise bana acıyan gözlerle bakıyordu.

Ben ne istiyorum, diye sordum kendi kendime ve daha öncede defalarca bu soruyu kendime sormuş olmama rağmen hala kolayca bir cevap bulamadım. Aslında cevap bulamamak da değildi bu, belki de asıl sorun bunun çok net bir cevabı olmasıydı? Sıkıntıyla yutkundum, kaçmaya çalıştığım ama başaramadığım Çağan'a ait cümleleri yeniden sorgulamaya, buna mantıklı bir neden bulmaya çalıştım ama günlerdir olduğu gibi dakikalar geçse de başarılı olamadım.

Bana söyleyemediği şey neydi? Benimleyken içinde doğan, onu kızgınlıklara sürükleyen o his neydi? Ben, ona nasıl bakıyordum?

Sorularımı durdurmak ister gibi kucağımdaki elimi kaldırıp alnıma koydum. Korku içinde tekleyen kalbim bile aslında bir şeyler anladığımı bana ima etmeye çalışır gibiydi ama bu anladığım şeyleri nasıl dile getirebilirdim? Daha düşünürken bile yüreğimde nefes almamı engelleyecek bir duygu beliriyordu ve ben artık bana acı veren bu hissi duymak istemiyordum. Elimi alnımdan çekip sonunda derin bir nefes aldım, göğsüm yüklerinden dolayı zorla yukarıya kalkmıştı.

Bir şey yapmalı ve bu histen kendimi kurtarmalıydım çünkü bunu benden başka yapabilecek kimse yoktu. Ruhumda sönmüş olan o yangında çok ufak da olsa yeniden bir kıvılcım belirir gibi olunca oturduğum yerde hafiften dikleştim. Bir şeyleri yapabilme ihtimalim varken hiçbir şey yapmadan durmamın bir anlamı yoktu, o yüzden ne istediğime karar vermeli ve bu kararın peşinden sonuna kadar gitmeliydim.

Kendi kendime başımı sallayıp penceremi kapattım ve kapımı açarak arabamdan dışarıya çıktım. Arabamı havalimanın biraz uzağına park etmiş olsam da umursamadım, havanın serinliğinden kurtulmak için boynumu montuma gömüp yürümeye başladım. Yürüdükçe kalabalıklaşan insanların arasından sıyrıldım ve havalimanın girişine geldim, iki yana kayarak açılan kapıdan geçer geçmez sıcaklıkla karşılaşmak beni rahatlatmıştı. Bedenimi rahat bıraktım, yolcuların geldiği noktaya doğru yürümeye devam ettim. Birçok insanın gelen yolcusunu beklediği alana vardım ve köşede bir yerde durup kapıdan Betüş'ün çıkmasını bekledim.

MESELWo Geschichten leben. Entdecke jetzt