23.BÖLÜM: CEVAPSIZ SORULAR

236 17 0
                                    

Oy ve destekleriniz için hepinize teşekkür ederim, bazen ne kadar dikkat edersem edeyim yazım hatası olabiliyor satırlarımın arasında, özensizlikten değil sadece gözden kaçmadan dolayı olduğunu belirtmek istiyorum.

İyi okumalar. 🥀

*

Saçlarımın uçuşmasını sağlayan rüzgarlı havada ilerlerken doğru dürüst açamadığım gözlerimi etrafta gezdirmeye çalışıyordum. Öylesine şiddetli bir ışık hakimdi ki her yerde, elimi kaldırıp kendime siper etmeme rağmen yine de gözlerimi açamıyordum. Bir an ne yapacağımı bilemeyerek öylece durdum, ardından sert bir rüzgar daha esince adımlamaya karar verdim. Çıplak ayağımın altında hissettiğim yumuşaklıkla hızla başımı önüme eğdim, bembeyaz bir yolda yürüdüğümü görünce kaşlarım çatıldı, bunun karla kaplı bir yol olduğunu anladığımda ise şaşkınla yeniden duraksadım.

Elimi indirdim, o anda gözü kör eden o beyaz ışıkta bir azalma olduğu için gözlerimi nihayet tamamen aralayabildim ve tıpkı ayaklarım gibi kollarımın da çıplak olduğunu gördüm. Askılı, tıpkı bastığım kar kadar beyaz olan bir kıyafette olduğumu fark edince neden bu soğukta, bu şekilde giyinmiş olduğumu sorgulamaya çalıştım ama esen rüzgara rağmen üşümediğimi anlayınca nedenim ortaya çıkmıştı. Aldırmadan başımı kaldırdım, artık o ışık daha da azaldığı için etrafımı rahatlıkla görebiliyordum.

Sağımda ve solumda olan kuru dallı uzun ağaçlara, bir sonu yokmuş gibi görünen karla kaplı yol eşlik ediyordu ve bu, o kadar güzel bir manzaraydı ki bana kartpostallarda gördüğüm resimleri hatırlatmıştı. Gülümsedim, yavaşça adımlamaya başlarken baktığım yerlerin yeniden üstünden geçiyor, sanki her geçişinde çok daha güzel bir ayrıntıyı keşfediyordum. Birkaç adım sonunda ağaçların arasından gördüğüm güneş bu atmosfere pek uygun durmasa da umursamadım, esen rüzgarla birlikte karlı yolda yürümeye devam ettim.

İlerledikçe rüzgarın şiddetti artmıştı ama beni durduran şey kardaki ayak izleri olmuştu. Ben buradan daha ilk defa geçecektim, bu ayak izleri ise birilerinin çoktan buradan geçmiş olduğunu gösteriyordu ve ben bunun kim olabileceğini tahmin bile edemiyordum. Gözlerimle bir sonsuzluğa gidiyormuş gibi görünen yolun ucuna bakındım, karanlıktan ve daha çok ağaçtan başka bir şey yoktu. Birden bu hiçlik beni korkuttu, yine de buradan birileri geçmiş olduğu içi ben de geçebileceğimi düşündüm. Tekrardan yürümeye başladım, artık esen rüzgara karşı üşüdüğümü hissedince çıplak kollarımı kendime sardım. Gittikçe daralan yola yine gittikçe çoğalan ağaçlar eşlik ediyordu ve bu ağaçlar bana pek de eskisi kadar güzel gelmemeye başlamıştı. Garip bir ürperme hissiyle ayak izlerini takip ederek ilerledim, zamanla gökyüzündeki o güneş yok olup havaya boğuk bir karanlık çökerken ben de artık yolun sonuna gelmiştim.

Burası yolun sonu olmalıydı çünkü karşımda, ulaşamayacağım kadar uzağımda duran, tıpkı az önce uçsuz bucaksız gelen yol gibi upuzun ve kapkaranlık bir dağ çıkmıştı. Yutkunarak bir adım geriledim, sırtıma çarpan rüzgara başımın üstüne düşen bir kar tanesi eşlik etmişti. Hızla başımı yukarıya kaldırdım, hayatımda ilk defa bu kadar karanlık ve kötü bir gökyüzünü görürken yüzüme doğru düşen beyaz kar tanelerine inanamayarak baktım. Bir huzursuzluk hissi içinde yeniden başımı eğdim, etrafta birileri var mı diye bakındım ama ne kimse vardı ne de artık o ayak izlerinden eser kalmıştı.

Merak içinde yeniden adımladım, bu ayak izlerinin sahibi ya burada olmak zorundaydı ya da bir şekilde karşımdaki o dağa varmış olmak zorundaydı. Bu imkansız olan ikinci seçeneği tam elediğim sırada yolun gerçekten de sonuna geldim, eğilip de baktığım yerde gördüğüm uçurum karşısında yüreğim ağzıma gelirken kendimi hızla geriye doğru attım. Nefes nefese bir halde yeniden etrafıma bakındım, o ağaçların nerede bittiğini görünce ancak o zaman tıpkı karşımda gördüğüm gibi benzer bir dağın üstünde olduğunu anlayabildim.

MESELWhere stories live. Discover now