21. Bölüm

14.5K 941 282
                                    

Ben geldimmm. Aslında bölümleri çabuk yayınlıyorum ama sanırım size geç geliyor. Yoksa bölümler erken geliyor dostlarım. Bildirimleri yenilersenizde gözükebilir.

Hadi iyi okumalar 💕

Masada ki herkes kahvaltı yapmayı bırakmış bana bakıyordu. Bu nedense kendimi suçlu hissetmeme neden olmuştu. Sanki sormamam gereken bir soru sormuştum.

Abim boğazını temizledi ve şeytana çok kötü bir bakış attı. Annemde bana bakmayı bırakmış, şeytanın umursamaz yüzünü inceliyordu. Buradan şunu çıkarmıştım; bilmemem gereken bir şeyi şeytan bana söylemişti.

En azından bir işe yaramıştı şeytan olarak, ölmemem için ona ihtiyacım olması düşüncesini bir kenara bırakarak. Bunu her hatırladığım da kalbim hızlanıyordu. Ürkütücü...

Şeytan umursamaz bir şekilde kahvaltısını yapmaya devam ederken durumu fark etmiş olacak ki kafasını kaldırdığında göz göze geldik. Bana göz kırptı, sırıtarak abimlere döndü.

"Zaten öğrenecekti, ben sadece bu işi biraz daha hızlandırdım" Dedi ve tekrar kahvaltısına döndü.

Abim sabır dilercesine gözlerini kapattı sonrada eliyle burun kemerini sıktı. Bir şeyler mırıldandı ama duyamamıştım.

Yiğit olayı anlamamış gibi kaşlarını çatmış abime bakıyordu. "Nasıl yani, Dolunay senin diğer yarın melek mi şimdi?" bütün gözler şaşkın bir şekilde konuşan Yiğite dönmüştü.

"Öyleymiş" dedim ve gözlerimi devirip tabağımla oynamaya başladım.

"Anne istersen anlatmayabilirsin" Abimin sesiyle başımı tabaktan kaldırıp ona baktım.

"Hayır öğrenmesi gerekiyor" Annemin dedikleriyle abim başını onaylarcasına salladı ve bana döndü.

Annem yavaşça iç çekti ve konuşmaya başladı. "Eskiden... Eskiden benimde kanatlarım vardı, o olaydan önce..." Hangi olay? Annem durmuştu zar zor anlatır gibi bir hali vardı. "Vampirler..." Ah yine mi o yaratıklar! "Eskiden yaşadığımız krallığı bastı, melek ve şeytanların en kör noktalarına saldırdılar, kanatlarına. O zamanlar sana hamileydim abin, 6 yaşındaydı. Baban..." Derin bir nefes aldı. Sanki daha fazla anlatamayacaktı.

Abim araya girdi ve söze son noktayı koydu. "Tamam, yeter bu kadar Dolunay kahvaltını yap." Dedi. Bende tekrar başımı eğip tabağımla oynamaya başladım. Eskiden krallıkta mı yaşıyorduk? Neresiydi orası? Vampirler neden saldırmışlardı?

Aklıma teker teker sıralanan sorularla merakım daha da artmıştı, kafamı düşüncelerimden kurtulmak için salladım ve konuyu değiştirmek için başımı kaldırdım. Şeytanla göz göze geldik. O da krallıkta yaşıyor muydu eskiden? Ya da en mantıklı soru, o şuanda nerede yaşıyordu? Ormanda olacak hâli yoktu ya. Ailesinin olduğunu da söylemişti.

Bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. Onun sonsuzmuş gibi gözüken mavi gözlerinden bakışlarımı çektim ve abime baktım.
Bir soru gelmişti aklıma, Krallık gerçektende nasıl bir yerdi? Eminim sizde merak ediyorsunuzdur.

"Abi" dedim ve kafasını kaldırıp bana bakınca devam ettim. "Prenses ve prensler gerçek mi?" Şuanda iç sesim bana gülüyordu. Haklıydı tabi, bu soru biraz çocukça olmuştu.

Abim gülümsedi ve "Gerçekler" Dedi. Gözlerimi kocaman açtım. Şu filmlerde izlediğimiz prensesler ve prensler gerçekti! Balolar, saraylar...

"Onlarla tanışabilir miyiz?" Soruyu çok heyecanlı sormuştum. İçimde küçük bir kız heyecanla kıpırdıyordu. Biliyorum, çok çocuksu olabilirim ama sonuçta hayatımda kaç prensesle tanıştım ki?

Dolunayın AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin