44. Bölüm

12.2K 818 385
                                    

Multideki şarkıyı niye koydum bilmiyorum güzel geldi. Duygusalmış jdnsknen

Neyse, ben geldimm hemde çok güzel bir bölümle.

Başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.

İyi okumalarrr ❤

Bakışlarımı siyah kurttan çektim ve Savaş'ın mavi gözlerinde sabitledim. "Bir sapığımız eksikti" diye homurdandığında kıkırdadım.

Sudan yavaş adımlarla çıktım. Şeytanda arkamdan geliyordu. Kıyıya çıkana kadar elimi bırakmamıştı, şuanda da tutmaya devam ediyordu.

"Saraydan çok uzaklaşmışız" dediğinde dudaklarımı büzdüm ve içinde olduğumuz ormanı dikkatle inceledim. Sonrada bakışlarımı kıyafetime çevirdim.

Elbisem, sudan çıktığımızdan dolayı üzerime yapışmıştı. Pekte umursamadan dudaklarımı ıslatıp tekrar Savaşa döndüm. Kanatlarını usulca açıp bana bakarak sırıttı. "Yürüyerek ulaşamayacağımız için hava yolunu kullanacağız." dediğinde gözlerimi kocaman açtım ve hızla başımı salladım.

"Ben yürüyeceğim, sen istersen hava yolunu kullanabilirsin" dedim ve gülümsedim.

Dudaklarını dilinin ucuyla ıslatıp bana doğru bir adım attı. "Üzgünüm bebeğim, sende benimle geliyorsun" deyip cevap vermeme izin vermeden beni kucağına aldı ve kanatlarını açtı.

Başımı göğsüne yaslayıp sinirle inledim. "Beni sinir etmekten zevk alıyorsun değil mi?"

"Bir bakıma" Dedi keyifli bir ses tonuyla. "Anlaşılan melekciğin uçmayı öğrenme zamanı gelmiş" diye benim duyabileceğim bir şekilde mırıldandığında nefesimi tuttum.

"Ben halimden memnunum, bence gerek yok" Dediğimde güldü.

"Tabi ben olsam bende memnun olurdum. Kucağımdasın sonuçta" sinirle iç çektim.

"İndir beni" dedim ve yerimde kıpırdandım.

"Geldik zaten" deyip kanatlarını kapatıp beni yere bıraktı.

Sarayın tam önünde değilde, Uçurumda durmuştuk. Etrafı kısaca süzdüm ve şeytanı arkamda bırakarak orman yolundan Saraya ilerlemeye başladım. Şuanlık tek dileğim 'Sare' yellozuyla karşılaşmamaktı.

"Rica ederim" Şeytan arkamdan seslendiğinde sırıttım.

"Teşekkür etmem" yanıma gelip elini belime koydu. Belimde ki eline kısa bir bakış atıp yürümeye devam ettim.

Saraya girdiğimizde, muhafızlar yine uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Ben olsam bende öyle bakardım aslında. Üzerimde ıslak kıyafetlerle prensle birlikte saraya giriyorum.

İçimden yüz kez dua etmeme rağmen,  karşımda kısık gözlerle bizi süzen Sareyi görmemle bıkkınlıkla iç çektim. "Günaydın Savaşçığım" dediğinde Savaş cevap vermedi.

Pes etmeden yanımıza yaklaştı ve tatlı olduğunu sandığı -daha çok cadı gülüşüne benzeyen- gülümsemesiyle bize baktı. "Nereden geliyorsunuz?" diye sorduğunda durdum ve cevap vermek için ona döndüm. Tam konuşmak için ağzımı açacaktım ki Savaş araya girdi. Bana döndü ve kulağıma doğru eğildi.

"Cevap vermezsek kendiliğinden gider" dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım. Aslında haklıydı.

Odaya giderken, arkamızdan bakan Sareye dönüp tabikide el sallamadım saçmalamayın.

Kraliçeyi koridordan yavaş adımlarla bize doğru gelirken gördüğümde başımı önüme eğdim. "Günaydın" dediğinde dudaklarımı dişledim. Rezillik kotamı bugünlük aşmak istemiyordum.

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now