62. Bölüm

9.2K 712 446
                                    

Ben geldimm. Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.

Multideki şarkıya bakabilirsiniz.

İyi okumalarr 🖤

Korkuyla gözlerimi irileştirip elin sahibine bakmaya çalıştım. Ama öyle sıkı tutuyordu ki hareket edemiyordum. Başımı göğsüne yaslamamı sağlamış ve konuşmamı engellemişti. Diğer elini yavaşça boynuma çıkardığında ise ondan kurtulmaya çalışmıştım ama nafileydi.

Boynuma hafif bir baskı uyguladığında soğuk nefesini saçlarımın arasında hissettim. Kimdi bu ve içeri nasıl girmişti? Hera'nın sesimizi duyup şimdiye kadar buraya gelmiş olması gerekiyordu. Ya onlara bir şey yapmışsa? Bu düşünceyle gözlerimi sıkıca kapattım. Tam o anda ise tiz sesiyle konuştu.

"Beni özledin mi melekcik?" Dedi.

Ateş...

Sesini duymamla ondan kurtulmak için debelenmiştim. Yerimi nasıl bulmuştu hiçbir fikrim yoktu... geçitler kapalıyken bile beni buluyorsa ondan saklanmanın imkanı yoktu. Sanırım buna alışsam iyi olurdu.

Sorusuna karşın başımı sinirle olumsuz anlamda salladım. Ağzımı kapattığı elini hâlâ çekmemişti. Cıkladı ve alaycı bir şekilde konuşmaya devam etti. "Ama ben seni çok özledim" dediğinde dişlerimi sıktım. Başını çevirip salonda gözlerini gezdirdi. "Demek burada saklanıyorsun" dedi ve devam etti. "Sarayda kalmanı beklerdim"

Anlamaz bir şekilde sessizce onu dinledim. Ne sarayından bahsediyordu? Ortada saray yoktu. Debelenmeyi bırakmıştım belki ondan bir şeyler öğrenebilirim diye. Ellerimi tutmadığı için kıyafetimin kemerinde bulduğum küçük hançerin kulpunu sıkıca kavradım. O ise her şeyden habersiz konuşmaya devam etti.

"Lena sarayında kalıyordu. Seni buraya getirmeleri aptalca" dedi sonrada umursamaz bir şekilde devam etti. "En azından muhafızlarla uğraşmak zorunda kalmayacağım"

Kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu. "Savaş'ın beni bir kez daha öldüremeyecek olması ne yazık" deyip boynumda ki elini çekti ve yüzüme çıkarıp baş parmağını yanağımda gezdirdi. "Beni öldürmeye çok hevesli görünüyordu" dedi ve güldü. "Zindandan kaçtığım zaman tek şaşırmayın o'ydu. Sanırım kaçacağımı biliyordu"

Konuşmasını bitirdikten sonra ellerini üzerimden çekti. Beni bıraktığında karşısına geçmiştim. Arkamı dönüp yüzüne baktım. Buraya gelmeden önce yanağında açtığım yaranın izi kalmıştı.
Gözleri yine kırmızı rengini almış, vücudunu dikleştirmiş bana bakıyordu. Suratı ifadesizdi. Ne düşündüğünü anlamak neredeyse imkansızdı.

Gözlerimi kısıp onu tiksintiyle inceledim. Sıkılmıştım artık. Bize yaptıklarından sonra onu öldürme isteğim artmıştı. "Burayı nasıl buldun" dedim kendimden ödün vermeyerek. Korkmuyordum artık.

Sakin bir ses tonuyla devam etti. Sanki beni öldürmeye gelen kendisi değilmiş gibi. Omuz silkip ellerini giydiği siyah pantolonun cebine soktu. "Bulmadım" dedi. "Burası gerçek değil" dediğinde kaşlarımı çattım. Şizofren gibi davranıyordu. Ruh koruyucusundan ne beklenirdi ki zaten?

"Saçmalamayı kes" dedim sinirle. Bana gözlerini kısarak baktı. Memnun değildi bu durumdan. Ona karşı çıkmamı istemiyordu. "Sana bir soru sordum"

Dudaklarını ıslattı ve başını hafifçe sağa doğru eğdi. Silüeti karıncalanıyordu ama bunun nedenini anlamamıştım. "Gerçekten rüyada olduğunu anlamayacak kadar saf mısın?" Dediğinde derin bir nefes alıp başımı pencereye çevirdim. Etraf karanlıktı ve görüntü gidip geliyordu. Kimsenin sesimizi duymaması bu yüzdendi...

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now