19. Bölüm

14.6K 925 140
                                    

Şuanda şeytana tuhaf bir şekilde bakıyordum. Bana melekcik demişti. Neden böyle demişti ki?

Suratına kaşlarımı çatmış bir vaziyette bakmaya devam ederken o gülmeye başladı. Neden sürekli gülüyor ki sanki? Ona gülmenin çok yakıştığının farkında değil mi?

"Koruyucuların zeki olduğunu sanıyordum"  Kaşlarımı daha çok çattım. Gülümsemesi sırıtmaya dönmüştü. "Meğerse yanlış biliyormuşum" Dedi.

Biraz düşündükten sonra anlamıştım ne dediğini, bana şuanda düpedüz beyinsiz diyordu! Sinirlenip kanadının altından çıkmaya çalıştım ama gıcık şeytan öyle bir sarmıştı ki hareket bile edemiyordum!

Kanadından kurtulmaya çalışırken konuşmaya başladım. "İyi, sen git 'daha zeki' bir koruyucu bul kendine"  dedim. Gözlerimi tekrar yüzüne çevirdim ve bilmiş bir şekilde sırıttım. "Ama bak sen şu işe ki benden başka kız koruyucu yok, şansına küs şeytan" zaferle sırıttıktan sonra kanadını tekrar ittirmeye çalıştım. Ama tekrar başarısız oldum. Neden bu kadar güçsüzdüm ki?!

Sırıtışı daha da büyüdü ve kanadını biraz daha etrafıma sardı. " Tamam, rahat dur bir şey demedim." Dedi ve arkasında ki ağaca yaslandı. Tabikide bende onunla birlikte yaslandım. Sanki bedenimi ele geçirmişti.

Başınıda ağaca yasladığında gözlerini kapattı. Yorulmuş gibi bir hali vardı. Sessizce iç çekti ve beni daha fazla sardı. Bundan rahatsız olmuyordum, aksine üşüdüğüm için iyi geliyordu.

Bense etrafı inceleyip bana neden melek dediğini anlamaya çalışıyordum, biliyorum gerçektende aptalım.

"Hala daha neden sana melek dediğimi mi düşünüyorsun?" Dedi. Başımı kaldırıp ona baktım. Yüzlerimiz çok yakındı, nefesini hissedebiliyordum...

"Sen melez değil misin melekcik?" diye sordu hala daha gözleri kapalıydı.

Sorduğu soruyla kafamda her şey yerine oturmuştu. Ben bunu nasıl unutmuştum? Yani bu demek oluyordu ki... Benim diğer yarım melekti. Annem... Annemde melekti o zaman ama kanatları? Neden kanatları yoktu?

Bunları düşünürken yüzümün nasıl bir hal aldığını bilmiyordum ama şeytana komik gelmiş olacak ki güldü. Şeytanların normalde sinirli bir şey olması gerekmiyor mu?

"Annemin neden senin gibi kanatları yok?" dedim başımı yüzünü görebilmek için yukarı kaldırdım. Bu çok masum bir soru olmuştu. Sanki küçük bir çocuk gibi sormuştum soruyu.

Şeytan acıyla iç çekti ve tekrar başını geriye yani ağaca yasladı ardından gözlerini kapattı, o böyleydi işte konuşmak istemediği zaman susuyordu...

Şeytanın kanatlarının verdiği battaniye hissiyle ve vücudundan yayılan ısıyla mayışmaya başlamıştım, uykum geliyordu ama burada uyursam kesinlikle sabaha benim cesedimi çıkartırlardı bu ormandan. Şeytana hala daha güvenip güvenemeyeceğimi de bilmiyordum, bu belirsizlik beni öldürüyordu...

Gözlerimi açtığımda her yer karanlıktı... Lanet olsun uyuya kalmıştım. Hiçbir şey göremiyordum Etraf çok karanlıktı. Korktuğum için titriyordum. Çok korkağım...

"Tamam, sakin ol melekcik yok bir şey, burdayım" Şeytanın sesini duyduğumda rahat bir nefes aldım ve ona daha çok sindim. Kanadı hala daha bana sarılıydı göremiyordum ama hissediyordum.

Bir şey aklıma geldiğinde konuşmaya başladım. "Neden beni uyandırmadın? Uyumuşum burada" dedim ve gözlerimi ovuşturdum. Söylediğim söz biraz trip atar gibi olmuştu ama neyse...

"Çok güzel uyuyordun" mırıldanır gibi bir şeyler demişti, inanamayarak ona baktım, tabikide bir şey göremedim Etraf karanlık.

"Ne?" dedim.

"Yok bir şey" Dedi ve konuyu kapattı. Heralde az önce duyduğum cümle beynimin bana bir oyunuydu...

Kanadını yavaşça etrafimdan çektiğinde tekrar üşümeye başlamıştım. "Kalk hadi, seni daha fazla geç olmadan sürüye teslim etmeliyim, pis kokulu köpekçiklerle uğraşmak istemiyorum." Dedi ve ayağa kalktı. Kurtlara pis kokulu demişti, bende bir kurttum?

Benide elimden tutup yavaşça yerden kaldırdı. Orman çok sessizdi ve bu çok ürkütücü geliyordu, doğa koruyucusu olsam bile korkuyordum. Saçmalık.

"Bir şey göremiyorum biliyorsun değil mi?"  Sorduğum soruyla göremediğimi farketmiş olacak ki belimde bir el hissetmemle irkildim.

"Neden her şeyden korkuyorsun?" diye sordu. Çok mantıklı bir soruydu ama cevabını bende bilmiyordum.

"Bilmem" dedim.

Belimde ki elini daha da sıkılaştırarak konuştu. "Artık korkmana gerek yok" 
Dedi. Neden artık korkmama gerek yoktu?

"Neden?" diye sordum. Ama cevap vermedi sessizce iç çektim, bu huyu sinir bozucu olmaya başlamıştı.

Sessizlikten nefret ettiğim için aklımda kalan soruyu sormaya karar verdim. "Bende bir kurtum biliyorsun değil mi?" kurtlara pis kokulu dediği için bu soruyu sormuştum.

"Evet ama senin diğer yarın melek ne yaparsan yap pis kokamazsın" Dedi. Meleklerin bu özelliğini bilmiyordum ve hâlâ daha melek olduğuma inanmıyordum ama sırtımdaki şeyler bunu kanıtlarmış gibi sızlayarak gözümün içine sokuyorlardı.

Yürürken şeytan birden durdu. Bende hızımı alamayıp ona çarptım. Çok sert bir çarpış olmamıştı ama burnum sızlıyordu.

"Şapşal" Şeytanın sesiyle kaşlarımı çattım. Bana şapşal demişti doğru duymuştum dimi?

Tam ona cevap verecekken sanki hissetmiş gibi konuştu. "Sessiz ol" Dedi.

Neden sessiz oluyordum? Tehlikede miydik? Bir şey mi duymuştu.

Korkuyla şeytana daha çok yaklaştım. "Çok korkaksın melek" Dedi. Evet bunu biliyorum şeytan ve bunu söylemeye devam edersen işkencelerden işkence beğen.

Sessizlik olduğu için etrafa kulak kesilmiştim. Sanki biri şarkı söylüyordu. Biraz daha dinlediğim de bir kişinin değil bir kaç kişinin şarkı söylediği kanısına vardım.

Sanki bir yerden mavi ışıklar geliyordu. Oraya dikkat kesildiğimde gözlerime inanamadım. Bunlar periler! Hani şu kitaplarda okuduğumuz Tinkerbell gibi periler, çok güzellerdi, Etrafa mavi ışık saçıyorlardı, hala daha inanamıyordum.

"Çok güzeller" dedim gözlerimi onlardan alamıyordum. Şeytanın sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Yüzü ışıktan daha iyi görünüyordu.

"Orman koruyucuları" Dedi ve devam etti. "Aslında çok çekingenlerdir burada ne işleri var?" sanki bu olaya anlam veremiyormuş gibi ciddi bir hal vardı yüzünde. Çok ürkütücü duruyordu.

"Kendi bölgelerinde değiller bir sorun var" Bu sözlerle bende endişelenmiştim. "Gitmeliyiz seni kasabaya bırakıp bu sorunla ilgilenmem lazım" belimden itekleyerek beni yürütmeye başladığında onu takip ettim.

Sonunda kasabaya vardığımızda abim beni kasabanın girişinde bekliyordu, ama büyük kurt cüssesiyle, artık onu ayırt edebiliyordum, diğer kurtlardan daha büyüktü ve tek siyah kürklü olan oydu.

Hemen yanıma geldi ve beni ağzıyla tişörtümün yakasından tutup eve doğru sürüklemeye başladı.

İşte şimdi başım dertteydi. Kesinlikle azar işitecektim...

.........

Vee yine benn. Bu çok güzel bir bölümdüü.

Ben her geçen bölüm şeytana aşık oluyorum, ya siz?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum dostlarım ❤

Devam edecek...

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now