20. Bölüm

15K 912 152
                                    

Kusura bakmayın dostlarım bölüm biraz geç geldi farkındayım. İlk bölümleri düzenlediğim ve watpaddin bakımdan çıkmasını beklediğim için böyle oldu. 😊😊

İyi okumalar 💕💕

Şuanda acayip can sıkıcı bir durumdaydım, hayır beni niye azarlıyorlar ki? Şeytana bağlanmak benim suçum değil...

Ama ne yazık ki annemler bunu anlamıyor.

"Evet Dolunay seni dinliyoruz" karşımda ayakta dikilen ve kaşları çatık olan abime baktım. Beni eve getirdikten sonra 3'ü birden sorguya çekmişlerdi. Yiğit, annem ve abim...

Boğazımı temizledim ve şirin bir şekilde gülümsedim. "Abicim, ben..." Sözümü tamamlamama izin vermeden araya girdi.

"Dolunay yalakayı bırak direk söze geç" suratım biranda düştü. Derin bir nefes aldım ve Yiğit'in kahkaha atmasını umursamadan bahane mi düşünmeye başladım.

Ben bahanemi düşünürken kulübenin kapısı birden sert bir şekilde açıldı. Şeytan yüzü sinirli bir şekilde içeri girdi, çok korkutucu görünüyordu, bir şeye sinirlenmiş gibiydi hemde gereğinden fazla.

Benim yüzüme bakmadan direk abime baktı. "Bırak şimdi azarlamayı, bir sorunumuz var alfa" Sorun mu? Ne olmuştu ki? Onu bu kadar sinirlendiren neydi?

Ben kaşlarımı çatmış suratına bakarken abim harekete geçti. Onunda yüzünden sinirli olduğu anlaşılıyordu. İlk bana baktı sonrada anneme "Anne, evden çıkmayın ve Dolunay uyusun, perdeleride kapatın" Dedi ve yanımdan geçip hızla kapıya ilerledi. Tam çıkarken Yiğite seslendi. "Yiğit benimle geliyorsun"

Yiğitte kapıya hızlıca yöneldiğinde dışarı çıkmışlardı. Sadece gitmeyen şeytan kalmıştı. O neden burada duruyordu? Sorar gözlerle ona baktım. Derince nefes aldı ve gözlerimin içine bakarak konuştu. "Kesinlikle dışarı çıkmak yok melek" Bir süre daha bana baktı ve o da kapıdan çıktı.

Beni korkutuyorlardı, neler oluyordu? Kapıya bakmaktan vazgeçerek anneme döndüm. "Evet anne, bir açıklama bekliyorum" dedim. Bu gizem beni  sinir ediyordu. Sıkılmıştım.

Annem pencereye doğru ilerledi ve perdeleri sırayla kapatmaya başladı. Bende bir pencereye doğru ilerledim ve perdeyi kapatmadan önce dışarıya bir göz attım. Hava kararmıştı, etrafta kimse gözükmüyordu, evlerin ışıklarıda açık değildi, sanki terk edilmiş bir kasaba gibiydi.

Sıkıntıyla iç çektim. Neler oluyordu? İçimde kötü bir his vardı ve şeytan aklımdan çıkmıyordu. Başına bir şey gelmezdi değil mi?

Annemin dokunuşuyla irkildim ve geri çekildim. Önüme geçti ve perdeyi kapattı sonrada kapıya yönelerek kilitledi.

"İyi misin kızım?" Annemin Sorduğu soruyla bakışlarımı perdeden çektim ve endişeli yüzüne baktım. O da korkuyordu ama belli etmemeye çalışıyordu.

Yanına yaklaştıktan sonra ona sarıldım. İkimizinde biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı. Annemde kollarını bana sardığında saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"Onlara bir şey olmaz değil mi?" Annem sorduğum soruyla kafasını geriye çekti ve yüzüme baktı. Gülümsüyordu.

"Emin ol, o abine hiç bir şey olmaz, insan değiller sonuçta" ikimizde gülmeye başladığımızda biraz olsun keyfimin yerine gelmeye başladığını hissetmiştim.

"İstersen yukarı çıkıp dinlen" Annemin söylediklerini düşündüm. İkilemde kalmıştım. Annemde bunu anlamış olacak ki ekledi. "Gelirlerse sana haber veririm"

Biraz dinlensem iyi olurdu herhalde. Kafamı salladım ve odama çıktım. Üstümü değiştirip yatağa uzandım.

Şeytan aklımdan çıkmıyordu, neler oluyordu bana? Gözlerimi kapattım ve onu düşüncelerimden çıkarmaya çalıştım. Pekte başarılı olduğum söylenemezdi...

Uyandığımda sabah olduğunu gözlerimi açtığımda ışık gelmesinden anlamıştım.

Hemen yatakta doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Dün aklıma gelince içimi bir sıkıntı kapladı. Annem beni uyandırmadığına göre gelmemiş olabilirler miydi? Ya başlarına bir şey gelmişse?

Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim ve yataktan kalktım. Aşağı merdivenlerden atlayarak hızlıca indiğimde annemi göremedim. O da mı dışarı çıkmıştı? Çıksaydı bana söylerdi ama...

Perdeleri açıp evi aramaya başladım, kimse yoktu. Sonunda dışarı çıkmaya karar verdiğimde pencereden yansımamı gördüm. Böyle dışarı çıkamazdım, üzerimde pijamalarım vardı.

Tekrar yukarı çıktım, üzerimi giydim. Bir tarak aldım ve uzun kahverengi saçlarıma şekil verdim.

Aşağı ineceğim sırada kapı açılma sesi geldi kaşlarımı çattım, kimin geldiğini bilmiyordum. Sesler gelmeye başladığında rahat bir nefes aldım. Yiğitle şeytan didişiyorlardı.

"Çok yavaşsın köpecik" Şeytan Yiğiti kızdırmaya çalışıyordu sanırım.

"Asıl sen kendine bak, yüzün darmadağın" aşağı indim ve gördüklerime inanamadım.

Şeytan yüzü dağılmış bir şekilde karşımda duruyordu. Kaşı patlamıştı ve dudağı kanıyordu, burnunun üzerinde de küçük bir çizik vardı.

Bir sandalye çekti ve masaya oturdu ayaklarınıda diğer sandalyeye uzattı. Bense hâlâ kaşlarım çatık bir şekilde yüzünü inceliyordum. Yaralandığı halde nasıl bu kadar yakışıklı oluyordu?

O da beni baştan aşağı süzdü ve dudaklarını ıslattı. "Biliyorum bebeğim çok seksiyim ama yiyecekmiş gibi bakman beni korkutmuyor değil." Ne diyordu bu? Kaşlarımı daha fazla çattım. Şeytan her zaman aynı şeytandı.

Yüzümü buruşturdum ve konuşmaya başladım. "Git yüzünü temizle" Beni duymazdan gelerek omuz silkti.

Bıkkınca bir nefes verdim. İş başa kalmıştı. Salonda böyle oturmasını istemiyordum. Sanki bana zarar vermişler gibi benimde canım acıyordu.

Banyoya yöneldim ve gerekli malzemeleri aldım. İçeri girdiğimde abimlere de bir bakış attım. Onlarda hiç bir şey yoktu, sanki hiç bir şey olmamış gibi duruyorlardı. Kurtların iyileşme gücü...

"Şanslı piçler" duyduğum küfürle şeytana döndüm. Aklımı okumuştu sanırım.

Abimde konuşmaya başladı "Kurt olmanın faydaları" Dedi ve kendini koltuğa attı. Yiğitte geçip diğer koltuğa yayıldı. İyileşme gücünden bahsediyordu.

Nefesimi yavaşça dışarı verdim ve şeytanın önüne sandalye çektim. "Yüzüme dokunmak için bahane aramana gerek yok melekcik" Dedi ve sırıttı, sinir bozucu şey...

Gözlerimi devirdim ve "Görüntü kirliliği yapıyorsun" dedim. Şeytan bir kez daha sırıttı.

"Öyle olsun" Dedi ve sandalyeye daha çok yayıldı. Bir pamuk çıkardım ve yüzünü temizlemeye başladım. Canını acıtmamak için çok dikkatli olmaya çalışıyordum ama bu öküzün canı zaten acımazdı.

"Beyin ameliyatı yapmıyorsun melekcik, öyle dikkatli bakmana gerek yok" Dedi.

Omuz silktim ve işime geri döndüm. O da benim suratıma çok dikkatli bakıyordu. Sanki yüzümün her ayrıntısını zihnine kazımak istermiş gibi...

"Flörtleşmeniz bittiyse artık kahvaltı yapabilir miyiz? Açlıktan öleceğim burada" Yiğit'in sesiyle gözlerimi devirdim.

İşimi bitirip pamukları toplayıp çöpe attım ve şeytana bakarak gülümsedim. "Şimdi daha iyi gözüküyorsun" dedim. O da bir şeyler mırıldandı ama anlamamıştım.

Annem kahvaltıyı hazırlamıştı. Herkes yerine oturdu ve kahvaltı yapmaya başladı.

Bense aslında daha önceden sormam gereken soruyu şimdi sormaya karar verdim.

"Anne senin kanatlarına noldu?"

.........

Vee yine çok güzel bir bölümmm.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum dostlarım ❤ ❤

Sonra görüşmek üzere 😘 😘

Devam edecek...

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now