53.Bölüm

8.1K 233 12
                                    

''Süper baba''

Zeynep,

İçimde yere göğe sığdıramadığım bir mutluluk vardı. Öyle büyüktü ki… Kerem’den sonar ki en büyük ikinci mutluluğumu yaşıyordum.

Kollarımın arasındaki küçük varlık, içimi ısıtıyordu. Küçücük elleri, büzülmüş dudakları, minik burnu… İnanmaz bir şeydi. Kerem’in saçları gibi kızıl saçları vardı. Gözlerini hala açmadığından dolayı gözlerini görmemiştim, ama onları da babasından aldığını düşünüyordum.

Kollarımın arasında tuttuğum Kerem’in küçük versiyonu gibi bir şeydi.

‘’Bu,’’ Kerem’in şaşkın sesini duyduğumda kollarımın arasındaki küçük varlıktan gözlerimi alarak ona baktım.

‘’Kerem çocuğa uzaylı görmüş gibi bakmaktan vazgeçer misin?’’ diye çıkıştım, son 3 dakikadır uzaylı görmüş gibi çocuğa bakan Kerem’e. Kerem beni duymamıştı büyük ihtimal.

Dudakları kocaman bir gülümsemeyle kavrılmıştı ama gözlerindeki şaşkınlık elle tutulur biçimdeydi. Kollarımın arasındaki oğlumuza bakmaya devam ediyordu.

‘’Bizim oğlumuz,’’ diye yine konuştu.

‘’Evet,’’ diye onu onayladım, gülümseyerek. ‘’Bizim oğlumuz.’’

‘’Bizim,’’ diye tekrarladı bir kez daha. Yanıma ulaşıp yatağın baş ucuna oturduğunda gözleri gözlerimi bulmuştu. Ona cesaret vermek istercesine tebessüm ettim.

‘’Kucağına almak ister misin?’’

Sorum onu telaşlandırmış olmalı ki gözleri kocaman açıldı. Hemen başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

‘’Hayır,’’ diye konuştu hızlıca. ‘’Hayır, yani çok küçük. Beceremem.’’

‘’Haydi,’’ diye ona cesaret vermek isteyerek konuştum. ‘’Korkma. Al haydi.’’

Kollarımın arasında uyuyan küçük Kerem’i babasına uzattım. Kerem tereddüt etsede, yavaş bir şekilde kucağına aldı oğlunu.

Kerem’in kocaman kollarının arasında kaybolmuştu adeta, o kadar küçüktü.

‘’Adını ne koyacağız?’’ diye sorarken Kerem, oğlundan ayırmamıştı gözlerini.

Bu isim konusunu hiç konuşmamıştım daha önce. Cinsiyetini öğrenmek istemeyerek, isim düşünme olayını da sonraya ertelemiştik.

‘’Bilmiyorum,’’ diye cevap verdim. ‘’Hiç düşünmedim.’’

‘’Eğer sorun olmazsa,’’ diyen Kerem kollarının arasındaki küçük varlığa almış olacak ki, ayağa kalkarak odanın içini dolanmaya başladı. ‘’Adını Doruk koyalım.’’

Doruk’un adını aylar sonra tekrardan duymak içimin sızlamasını sağlamıştı. Onun eksikliği Kerem bu zamana dek hissetirmemişti belki, ama onun adını duymak, onu ne kadar özlediğimi farkına varmamı sağlıyordu.

Sonuçta o benim kardeşimdi. Ne yapmış olursa olsun, ne yaşamış olursak olarak. Evet, bana yaptığı şeyler affedilir cinsten değildi, hatta ondan nefret etmem gerekiyordu. Ama ben ondan nefret etmiyordum. Çünkü onun son olanlardan sonra kendinde olmadığını biliyordum, kontrolünü kaybettiğini farkındaydım. Bana o kötü şeyleri yaşatırken Doruk olmadığını biliyordum.

‘’Çok sevinirim,’’ diyerek burukça gülümsedim. Onu özlemiştim.

Bir süre sessizlik içinde Kerem Doruk’u odanın içinde bir o yana, bir bu yana gezdirdi, taa ki sonunda hemşire gelip Doruk’un gitmesi gerektiğini söyleyene dek.

VazgeçilmezimWhere stories live. Discover now