3.BÖLÜM - Fingirdeğin yası Adonis görene kadar

176K 2.3K 312
                                    

Kapıdaki iki adam bana gözlerini bile kırpmadan bakarken ben de onlara aynı ifadeyle karşılık veriyorum. En sonunda bu romantizm dolu(!) bakışmalarımızdan sıkılıp lafa giriyorum.

“Buyrun.”

Ama ikisi de sanki Fransızca konuşuyormuşum gibi bana bakmaya devam ediyorlar. Tam avazım çıktığı kadar çığlık atmak istediğim sırada biraz daha uzun olanı konuşmaya başlıyor.

“Biz birini arıyoruz da..”

Konuşan Uzun’a bakıp tuttuğum nefesimi bıkkınlıkla bırakıyorum. Herhalde birini arıyorsunuzdur. Akşamın bu saatinde beni arayacak haliniz yok ya. Zaten nerde bende o şans? Nerde korku filmlerindeki gibi tipler, beni hep onlar arar. Kıvanç, Kenan falan hak getire!

“Kimi aramıştınız? Eğer bu apartmandaysa yardımcı olabilirim.” diyorum Uzun’a bakıp nazikçe gülümseyerek. Saçlar maşallah Head&Shoulders reklamlarından fırlamış gibi.

“Ee, şey..” diye araya giriyor diğeri dikkatimi çekmeye çalışarak. Onun bu çağrısına uyup bu kez de ona doğru dönüyorum.

Turuncumsu saçlar, diğeri kadar olmasa da uzun bir boy, yeşil gözler ve üzerine yapışmış siyah tişörtün altında ‘biz de burdayız’ diyen kaslar.. Yağmur bunu görürse kesin kalp krizi geçirir herhalde.

“Evet?” diyorum konuşmasına devam etmesi için teşvik ederek. Sanki ben bunu yapmasam cümlesinin devamını getiremeyecek gibi..

“Ee, aslında ben arıyorum.” diyor hafif Amerikan aksanlı bir konuşmayla. Hoş geldin Thomas!

Gözlerimi dikerek ona bakıyorum ve yeniden konuşmasını bekliyorum. Biraz utanmış gibi bir halde gözlerimin içine bakıyor. Onun konuşmaya niyeti olmadığını anlayan Uzun yeniden lafa giriyor.

“İsmi..” Bir süre düşünüyor ve Yerli Thomas’a dönüyor. “İsmi neydi?”

Ben ise kafam karışmış bir şekilde bir Uzun’a bir Thomas’a bakıyorum. Ve en sonunda gözlerimi Thomas’ta sabitliyorum. Zira konuşacak gibi görünüyor.

“İsmi Zeynep..” diyor en sonunda ağzındaki baklayı çıkartarak.

“Zeynep?” diye tekrar ediyorum şaşkınca. Bu Zeynep ben olamam dimi? Yok canım, tabi ki de ben olamam. İyi de bizim apartmanda benden başka Zeynep var mı ki? Hemen orada kendi kendime küçük bir beyin fırtınası yapıyorum. Bunların beni arama olasılığı, benim Johnny Depp’le çıkma olasılığımdan daha düşük olduğu için muhtemelen apartmanı karıştırdıklarını anlıyorum.

“Evet Zeynep..” diye onaylıyor beni Thomas. “Zeynep Yılmaz.”

Zeynep Yılmaz? Bi dakika bi dakika.. Zeynep Yılmaz benim lan?!! Allah’ım ne oluyor burada?! Ben ayakta rüya mı görmeye başladım acaba?

“Zeynep Yılmaz benim.” diyorum Thomas’a bakarken. Sonra da kendi kendime sövüyorum. Zeynep Yılmaz benim ne Zeynep yaa?! Kara Murat benim der gibi! Bir an için çocuğun arkasına bile bakmadan ayaklarını kıçına vura vura koşmasını bekliyorum ama o hala kapıda durmuş bana bakıyor.

“Öyle mi?” diyor Uzun gülümseyerek bana bakarken.

Bense o sırada sadece tek bir şey düşünüyorum. Allah’ım kim bunlar? Kim, kim, kim?!

“Evet.” diye onaylıyorum kafamı sallayarak. Bir yandan da bütün uzak akrabalarımı gözden geçiriyorum. Acaba bunlar onlardan biri mi? Amerika’da da hiç akrabam yok ama.. Benim yurt dışında bir akrabam var o da Emekli Öğretmen Celal Amca.. Bu çocuk da o olamayacağına göre.. Ne saçmalıyorum ben ya?

NUMARA 12Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin