106.BÖLÜM - Herkes manyak, hepsi manyak!

19.5K 837 141
                                    

Selaaaaaamm ^^ Keyifli bir bölümle ben geldim. Ama çok kalmıyorum ve sizi yeni bölümünüzle baş başa bırakıyorum.


Yüzünüzde ufacık da olsa bir gülümseme bırakmak dileğiyle. İyi okumalar.. 





Üzerine oturduğum banktan bozma şeyin rahatsızlığıyla sırtımı soğuk duvara yaslıyorum. Hemen yan tarafımdaki Melis ve Yağmur ise onlardan beklenmeyecek kadar sessiz bir şekilde sağa sola bakınıyorlar.

Karakoldayız.

İçinde kocalarımız, bir adet kuzen, bir adet baş belası kardeş ve onun bir o kadar baş belası kankasının bulunduğu grup ise Allah bilir nerede? Hayır yani ne vardı öyle adamların üzerine deli dürtmüş gibi atlayacak? 

Gözlerimi kısa bir süreliğine kapatıp derin bir nefes verirken bardaki kargaşa tekrardan gözümün önünde canlanıyor. Aksel'in adamların üzerine uçması, Kerem'in birden ışık hızıyla yok olup ona katılması, Can'ın adamlardan birini yumruklaması ve en sonunda Bora ile Sedat'ın da olaylara dahil olması..

Sanırsın Avangers! Bir adet Thor'umuz da mevcut sonuçta.

En son hatırladığım şey ise Sedat'ın adamlardan birinin kucağında pervane gibi dönüşü. Çocuğun yarım aklı da gitti orada bence. Sonrasında polisin gelmesiyle de her şey bitiyor zaten.

"Keşke polise haber vermeseydin Zeyno." diyor Yağmur uzun sessizliği bozarak. Ona 'cidden mi?' bakışıyla karşılık veriyorum.

"Tabi Yağmurcum, vermeseydim de bizimkiler oracıkta katil olsalardı."

"Zeynep haklı." diyor Melis kafasını sallayarak. "Eğer polisler gelmeseydi duracakları yoktu."

"Of yaa!" diyor Yağmur sıkıntılı bir şekilde. "Şimdi ne olacak?"

"Bizimkiler muhtemelen bu geceyi nezarethanede geçirecekler." diyorum Bora'nın geçmiş yıllardaki vukuatlarından kaptığım tecrübeyle. Ama içim içimi de yemiyor değil tabi. Bir yanım her ne kadar sakin görünse de, diğer yanımdaki Zeyno çoktan mapushane şarkıları söylemeye başladı bile. Dilber Ay'ın son albümünü falan alacak, o derece!

"Ah Barış ah!" diyor Melis gözlerini kısarak. "Çoluğumla çocuğumla kaldım bi başıma!"

Melis çoktan türk filmi çilekeş anası kıvamına geliyor. Yağmur ise çeşmelerini ha açtı ha açacak. Az sonra ağıt yakan az tanınmış türkücü misali döşüne vura vura dövünecek gibi geliyor bana.

"Ya ben?!" diyor Yağmur ağlamaklı bir ifadeyle. "Ben çocuksuz kaldım. Tam da yapmaya karar vermiştik, böyle bahtsızlık olur mu yaa.."

Al işte. Koyun can derdinde, kasap ise bugün pirzola mı yesem yoksa Nusr-et'e mi gitsem diye düşünüyor.

Nusret dedim de, sahi o Nusret nedir ya? Bunun anasındaki babasındaki nasıl bir ileri görüşlülüktür? Sen tut çocuk daha el kadarken kariyer planlamasını tahmin et ve ona göre bi isim ver. Hayır çocuk et işi değil de başka bir işe girseydi ne olacaktı? Diyelim ki çocuk meyve işine girdi, bunun ileri görüşlü ana babası kesin ismini Çınar, Elmas falan takarlardı. Sonra da bu Çı-nar diye yapıştırırdı şirketin ismini. Ya da Elma's. Bak hem adamın kendi ismi içinde, hem meyveli bi isim, hem de İngilizce'ye çevrilebiliyor. Bi taşla üç kuş. 

"Gitti gül gibi kocalarımız.." diyen Yağmur'un sesiyle çıkmış olduğum astral seyahatime bi son verip mantıklı şeyler düşünmeye çalışıyorum. Yahu bizimkiler müebbet yedi de benim mi haberim yok acaba? Ay Allah korusun. 

NUMARA 12Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin