5.8

1.9K 117 8
                                    

58. Bölüm

GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ

>

"Kalk, ey kulum!"

Kulağıma yüksek sesle söylenen cümleyle kaşlarım çatılırken yatağımda kıvrandım, "La kalk!" Dedi o ses, az önce kalınlaştırdığı hâlinden kendi hâline dönerek. "La oğlum kalksana," dedi bir kez daha. "Ezan okundu ezan."

Buna ikna oldum işte.

Abim olduğunu bildiğim için sırf o gıcık olsun diye oyalanmışken en sonunda gözlerimi araladım, tepemde dikilen abimle göz göze geldim, "Saat kaç?" Diye sordum.

"Eti kemik geçiyor," şeklinde de bir yanıt aldım.

Ona göz devirip pikeyi üzerimden ittiğimde gözlerimi ovuştururken abimin de geriye çekilmesiyle birlikte ayağa kalkmaya yeltendim ama tam o anda uyku mahruruyla sendeleyip düşecek gibi oldum, son anda dengemi sağlamamla abim bana umutsuz bakışlar atıp cıkladı. Odadan çıkıp banyoya girerek elimi yüzümü yıkarken, "Kaldırdım prensesi," diye seslenen abimin sesini işittim mutfaktan. Her sene olduğu gibi bu sene de beni sahura kaldırma gibi kutsal bir görevi üstlenmişti. Aslında regldim ve oruçlu olamayacaktım ama sonuç olarak açtım, gece gömmesi yapabilirdim.

Kesinlikle yapardım çünkü mutfağa girer girmez annemin donattığı sahur sofrasıyla karşılaştım.

Uykum anında açılırken abim gibi sofraya kuruldum, annem de hâlâ mutfağa teşrif etmemiş babama bir kez daha seslenerek masaya oturdu, abimle aynı anda böreğe saldırmamızla eş zamanlı olarak da babam, uykulu hâliyle mutfağa girdi.

Kel başının arkasındaki birkaç tel saç havaya kalkmış, bordo pijamalarının bir paçası yukarı sıyrılmıştı, uykulu uykulu esnediğinde babama gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken abim hiç de böyle bir gaye içinde olmadı, bir anda hönküre hönküre gülmeye başladı.

Her sahurda krize giren klasik abimdi, şaşırmamak gerekiyordu.

Babam onun gülüşüne ters ters baktı, kaşlarını çatarak bir sandalye çekti ve yanıma oturdu. Abim gülüşünü sakinleştirip susmadan masadaki akşamdan kalma sarmaların üzerindeki limonu aldı, babama doğru kaldırıp, "Saçına limon sıkayım mı, baba?" Dedi, kendi esprisine kahkaha attı.

"Sus lan," dedi babam hemen. "Babanla dalga mı geçiyorsun sen? Eşek oğlu eşek."

"Sahurda küfür etme!" Dedi annem, ekmeğine reçel sürüp rahat rahat babamı uyararak.

Babam ise, "Ama dalga geçiyor," deyip masum masum abimi gösterdi, abim abarta abarta ayaklarını yere vurarak güldü, fırsattan istifade ben de börekleri mideye indirdim.

Sabır dileyen babam, abimden gözlerini alıp sahur sofrasına döndü, yemeye başladı. Abim de sahur boyunca dünyanın en soğuk ve saçma esprilerini yapıp hiçbirimizin gülmediğini görerek yine kendi kendine gülerken gece gömmesi yaparcasına karnımı doyurdum, bir de üstüne bir tabak tarçınlı sütlaç yedim ve mideme bayram ettirdim. Babam doyduktan sonra sabah erkenden işe gideceği için direkt uyumaya kalkarken abim, 2 litrelik sürahiye su doldurup masaya geri oturdu, sürahiyi kafasına dikti.

"Oğlum ne yapıyorsun?" Dedi annem, onu ayıplarcasına. "Bardak diye bir şey var."

Abim, sürahiyi kafasından indirdi, anneme omuz silkip nefeslendikten sonra bir kez daha kafasına dikti sürahiyi, ardından yine indirdi, "Su depolamam lazım," deyip bir kez daha devirdi.

"Sen deve misin?" Dedim yayıldığım sandalyeden rahat rahat. "Hörgüçlerin mi var?"

"Sen sus, halası kılıklı," dedi abim hemen.

Bana, bana!

"Sen de sus, dayısı kılıklı," dedim direkt, sülalede boş boğazlıkları ve dolandırıcılık yetenekleriyle ünlü olmuş hala ve dayımızı kullanarak.

Ama annem dayı kelimesinde hassaslaştı, halaya ses çıkarmazken bana delici bir bakış attı, "Neyi varmış dayısının?" Diye sordu.

"Beni, kendi yeğenini bile dolandırdı," diye gereken cevabı verdi abim. "Daha neyi olsun?"

"E aptallık sende," dedi annem rahat rahat. "Sen niye millete güvenip de paranı veriyorsun ki?"

"Anne harbiden çok garipsin ha," dedi abim, annemim söylediğine şaşırmış gibi. "Az önce neyi varmış dayısının, diyordun, şimdi o dayı millet oldu."

"Hadi susun susun," dedi annem, bizi geçiştirerek. "Güzelce doyurun karnınızı, sonra gidin uyuyun."

Sandalyede biraz daha yayıldım, "Ben oruçlu olmayacağım yarın," dedim abime bakıp nispet yapar gibi karnımı ovuşturarak. "Oruçlu olanlar düşünsün onu."

Abim önce şaşırarak, "Niye?" Diye bir tepki verdi, hemen ardından aydınlanıp, "La börekleri niye bitirdin o zaman?" Dedi.

"Aç mı kalsaydım?" Dedim hemen savunmaya geçerek.

"Haksızlık bu ya," diye homurdandı abim, sürahisiyle beraber ayağa kalkarak. "Ben de istiyorum böyle bir şey."

Annem, onun arkasından dehşete düşmüş gibi baktı, "Düzgün şeylere özen!" Diye seslendi, abimin cinsiyetini değiştirme düşüncesinde olacağını zannederek. Abim cevap bile vermedi, sürahisiyle beraber odasına geçti ve ben de oruçlu olmayacağım için dinlenmesi, uykusunu alması adına annemi odasına yolladım, sahur sofrasını kendi başıma topladım ve ardından odama geçip hemen pikenin içine sokuldum, sahur selfysi atan Özkan'ın fotoğrafına baka baka tekrar uyudum.

Gözler Yalan Söylemez | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin