5.1

6.7K 331 23
                                    

51. Bölüm

GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ

>

Özkan; Yavru kurtum nerede bakiim?

Dudu; Yavru kurt ben mi oluyorum?

Özkan; Evet.

Özkan; Sen de yavru değil misin?

Dudu; Garip düşünceler ama sorgulamayacağım.

Dudu; Yavru kurtun şu an evde o yana bu yana kıvranmakla meşgul.

Özkan; Niye kız, beni mi özledin?

Dudu; Hee aynen.

Dudu; Regl oldum.

Dudu; Henüz kahvaltı yapmadığım için de ilaç içemiyorum ve öleceğim sancıdan.

Özkan; Abin evde mi?

Dudu; Hayır, sabah erkenden çıktı ve hâlâ yok.

Özkan; Abine ulaşamama bahanesiyle kaleye sızıyorum o zaman ben.

Özkan; İlacın yolda.

~

Koltukta bir kez daha kıvrandım, sinir bozukluğuyla karnıma yumruk indirdiğimde ağlamaklı bir ses çıkarırken tam o anda kapı zilini duydum, Özkan olduğunu tahmin edip heyecanla kalkacaktım aslında ama sonra yine vazgeçtim, olduğum yerde kalıp ilgisini bekledim.

Öyle de oldu. Annemin kapıyı açtığını duyarken, "Özkan," dedi annem direkt, mutlu bir sesle. "Hoş geldin, oğlum. Alaz nerede? Özkan'ı al gel deyince tek seni mi gönderdi?"

Buradan anlayacağımız üzere annem, zaten Özkan'ı kahvaltıya çağırmıştı ama Özkan'ın ses tonuna bakılırsa bundan Özkan'ın da haberi yoktu, "Ben de Alaz'a ulaşamadım da," diye bir yalan salladı. "O yüzden uğrayayım dedim."

Kapı kapandı, "Dudu salonda," diyen annemin sesi duyuldu. "Sen geç otur, ben iki dakika kahvaltıyı hazır edip sizi çağırırım."

Ve az sonra allı şallı ihtişamıyla salon kapısında Özkan belirdi, başını yandan uzatıp çapkınca sırıttı, pantolonunun cebinden bir çikolata çıkarıp annem görünürde yokken adeta bana doğru seke seke geldi.

İlacım buydu işte.

Çikolata değil, Özkan.

Özkan neşeyle bana gelirken reglin verdiği bir duygusallıkla eski günleri hatırladım, sadece hayallerimde olacağını zannettiğim günler zihnime dolarken istemsizce gözlerim doldu, yakalanmak falan dinlemeden kollarımı iki yana açtım ve Özkan da benim gibi bunu dinlemedi, hızla belimi sarıp beni sıkıca sarmaladı, başım omzuna yaslandığında ellerimle sırtını sararken Özkan, şakağıma doğru minik bir öpücük bıraktı.

Geri çektim yüzümü, annemin mutfakta olduğu gerçeğini hatırlarken Özkan hemen ellerini belimden çekip yanıma oturdu, çikolatayı bana uzatıp elini kısa saçlarıma attı ve hafifçe okşadı, "İyi gelir çikolata, di mi?" Dedi. "Sosyal medyada hep öyle şeyler dolanıyor."

Hafifçe güldüm, elinden çikolatayı aldım ama garip bir şekilde canım çekmediği için açıp da yemedim, bunun yerine yanımıza, koltuğun üzerine bıraktım; annem görürse evden bulduğuma inandırırdım nasılsa.

"Eh işte," dedim kısık sesimle. "İyi geldiği inkar edilemez."

Avuç içini yanağıma yasladı, gözlerime güzel güzel bakıp tebessüm ederken boştaki elini de karnıma attı, hafifçe okşadı. "Ne yapsam geçer ki?" Diye sordu ciddi ciddi. "Öpeyim mi?"

"Saçmalama," dedim hızla. "Tam o anda annem gelirse görürsün gününü."

Özkan beni dinlemedi bile, hatta daha çok cesaretlendi. Bir anda eğildiğinde gözlerim kocaman olurken telaşla salon kapısına baktım, Özkan ise o esnada tişörtümün üzerinden karnıma bir öpücük kondurdu, geri doğruldu.

Neyse ki yakalanmamıştık ama hâlâ tedirgindim, o yüzden koltukta hafifçe geriye çekildim. "Kaşınıyorsun ha," dedim kısık sesle konuşmamıza devam ederek. "Ya bir anda a-"

"Çocuklar," diyen annemin sesiyle sözüm yarıda kaldı, salon kapısına gelmiş annemin gülümseyen yüzüne döndüm, istemsizce gerilirken, "Kahvaltı hazır," dedi annem, oldukça huzurlu ve sakin sesiyle. "Hadi gelin."

Kodlanmış gibi Özkan'la aynı anda ayağa kalktık, bu esnada çikolatayı da yanıma alıp şortumun arka cebine koyarken üçümüz birlikte mutfağa geçtik, babam yine işte olduğu için bize katılamazken masadaki kahvaltıya kurulduk, açlığımla direkt peynir tabağına yöneldim.

"Alaz nerede kaldı ya?" Dedi annem o esnada, Özkan'la ufak ufak muhabbet etmeye başlayarak.

Özkan fikri olmadığını söylerken annem bu kez de Meltem teyzelerin ne zaman döneceğini sordu, Özkan'a bizde kalması için ısrar etti ama Özkan kibarca reddetti, beni gayet şaşırttı ama düşününce abimin odasında uyumaktansa kendi evinde olup gece yarıları sorgusuz sualsiz kendini penceremden odama atması daha mantıklıydı.

Konu en son Akif'lere geldi, annem Seda'nın güzelliğinden, Alaz'la ne kadar yakıştırdığından bahsedip kendi fikirlerini belirtirken kahvaltıma ara verip 'Abim zaten ona aşık' demeyi es geçtim, Özkan da bu konu için bir şey demedi, sadece annemi onayladı ve en son Akif'te durdu konu, "Bence Akif de Dudu'yu seviyor," deyiverdi annem.

Lokmam adeta boğazıma dizildi ama sadece benim değil, içtiği çayı sakince öksüren Özkan'ın da boğazına dizilmişti yudumu. "Nereden anladınız?" Diye sordu direkt anneme dönerek, az önceki konular için öylesine konuşup bu konuya dikkat kesilerek.

"İnsan hisseder," dedi annem, bana daha önce belirtmediği bu şeyi Özkan'ın yanında çat çat diye söyleyerek. "Alaz duymasın ama Akif seviyor bence. Böyle bir bakışlar şeyler, annesi de arada bir şeyler çaktırıyor bana. Akif iyi çocuktur, eli yüzü düzgün, işinde gücünde, efendi ama ben Dudu'ya hep derim önceliğin aşk meşk olmasın diye. Dudu'nun yaşı daha küçük, hayırlısıyla üniversiteyi bir bitirsin, o zaman düşünür bu işleri."

Özkan adeta elindeki çay bardağını patlatacaktı sıkmaktan. Gözleri anneme kitlenmişti ama içten içe Akif'e kuruluyordu. "Anne ne diyorsun?" Dedim müdahale ederek. "Ne Akif'i ya? Öyle bir konuşuyorsun ki duyan da Akif'le aramızda bir şey var sanacak." Özkan'ın gözleri ışık hızında bana çevrildi, bakışlarından saf bir sinir okunurken bununla ters orantılı olacak bir şekilde sakince ayağa kalktı, "Bana artık müsaade," dedi annemden gözünü kaçırıp çünkü muhtemelen annem bu bakışları görse sinirini net anlardı.

"Bir şey yemedin," dedi annem, Özkan gibi ayağa kalkarken. "Nereye böyle alelacele?"

"Zaten işim vardı," dedi Özkan, bahaneyle. "Alaz'a bakmak için geldim, gidip bir mahalleyi de dolanayım görürüm belki."

Tam o esnada kapı zili de çalarken üçümüz birden kapıya gittik, annem kapıyı açar açmaz abim, büyük bir mutlulukla içeri daldı, Özkan'a gıcıklığını bile unutup, "Hoş geldin," dedi sevinçli sevinçli. Ardından bana döndü, "Hallettim," dedi yanımızda annemin olmasından çekinmeden. "Seda bana şans verdi."

Bu habere gerçekten sevindiğimde kocaman gülümserken, "Kız ne Seda'sı?" Dedi annem şaşkınlıkla ama sesinde bariz bir heyecan da vardı. Abim, annemi kolunun altına çekti, "Anlatacağım, annem," dediğinde Özkan bu habere bile sevinmezken, "Ben çıktım," dedi bize dönerek. "Görüşürüz sonra.

"Denize gideceğiz," diye atıldı hemen abim, Özkan'ın söylediğine karşın. "Nereye gidiyorsun? Kaybolma bir yere. Seda'ları da alacağız."

"Tamam," dedi Özkan da, garip tonda bir kabullenişle. "Ben de gidip Akif'i bulayım, çağırırım."

Hızla arkasına döndü, evden çıktığı esnada abim arkasından, "Sevdiğim kızın abisinin yanımda ne işi var ya?" Diye homurdanıyordu.

Uslu uslu içeri girdik, abim; anneme Seda'yla durumunu anlatıp bir yandan da kahvaltıya otururken aklım Özkan'da kalmıştı.

Gözler Yalan Söylemez | TextingWhere stories live. Discover now