0.3

16K 705 38
                                    

3. Bölüm

GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ

>

Özkan'a yazdığım günün akşamında mutfağa geçmiş, salakça sırıtarak çorba karıştırıyordum.

Hayatında kimse yoktu, kimseyi de sevmiyordu; böyle bir şeyi zaten daha önce duymamıştım ama bazı zamanlar bir yanım çelişkiye düşmüyor da değildi, şu an daha rahattım.

Abim, odasındaydı, gündüz konuştuklarında Özkan'la tekrar buluşacaklarını söylemişlerdi ama abim henüz evden çıkmamıştı, babam işteyken annem de duşa girmişti.

Az sonra kapı zili çaldı, babam olduğunu zannettim ve çorba yanmasın diye ocağın altını hafifçe kapatıp koştur koştur kapıya gittim ve kapıyı hiç beklemeden açtım ancak karşımdaki babam değil, Özkan'dı; bunun şaşkınlığıyla istemsizce afalladım ve bir adım geri çıktım.

Özkan'la göz göze geldik, müptelası olduğum yeşil gözleriyle tatlı tatlı gözlerime baktı ve sakin bir sesle, "Abin evde mi?" Diye sordu.

Sorusunu onaylar anlamda hemen başımı salladım, çok nadir benimle konuştuğu zamanlar olurdu ve bu zamanlarda da oldukça normal davranırdım, en basitinden şu an kalbim göğüs kafesimi delecek derecede hızlı atarken hareketlerimin ve bakışlarımın sakinliği gibi.

Dudaklarımı aralamadan son kez Özkan'ın üzerini süzdüm, gündüzdeki gibi gri eşofman ve siyah tişörtleydi, bu süzüşü saliselik yaparken kapıyı açık bırakıp arkama döndüm ve koridorun sonundaki abimin odasına doğru ilerleyip varmamla birlikte odasının kapısını çaldım, "Abi," diye seslendim muhtemelen kulaklık taktığı için duymayacağından emin bir şekilde. Kapıyı daha sert çaldım, "Abi!" Dedim sesimi yükselterek. Sabredemedim, iki elimle alacaklı gibi kapıya vurduğumda, "Abi!" Diye neredeyse çığlık attım ve sonunda işe yaradı, abim, anında alelacele bir şekilde kapıyı açtı, "Ne oluyor lan?" Dedi uykulu gözlerini telaşlanmış gibi ovuşturarak.

Anlaşılan abim, uyumuştu, Özkan da ona telefonla ulaşamadığı için kapıya gelmişti.

"Şey gelmiş," dedim abim aval aval bana bakıp cevap beklerken. Özkan'ın ismini anmak dudaklarımda farklı bir tat bırakıyordu, bu nedenle kıpır kıpır olan içimle birlikte, "Özkan," dedim, sesim; kısıktı.

Hâlâ dış kapının önünde duran Özkan, "Ben geldim, ben," diye seslendi sesimizi duyarak.

Abim, sonunda aydınlandı, o yanımdan geçip Özkan'ın yanına giderken ben de onun peşinden ilerledim, çaktırmadan Özkan'a kısa bir bakış attım ve geri mutfağa geçip çorbamı kaldığım yerden karıştırmaya devam ettim.

"Unuttum seni," dedi abim, Özkan'a. "Akif'leri de çağıralım, sahada maç yaparız."

Akif, bizim hemen yandaki evde kalıyordu, abimlerle yaşıt olan komşu çocuğumuzdu. Mahalledekilerle pek samimi olmayıp konuşmadığım gibi onunla da bir samimiyetim yoktu, en fazla birbirimize ufakça baş selamı verirdik. Genel olarak herkes tarafından soğuk biri gibi anıldığım için, yüz ifadem de her daim bunu doğruladığı için öyle çok arkadaşım ya da çevrem yoktu, duygularımı iyi ifade edebilen biri de değildim, çok insan da sevmediğim için bu konuyu dert edinmiyordum.

Ders çalışır, ailemle vakit geçirir, Özkan'la ilgili hayaller kurardım; hayat mottom bu kadardı.

"Akif'i de hiç sevmiyorum ama onunla maç zevkli oluyor, mecbur katlanacağız," diyen Özkan, hafif neşeli sesiyle konuştu, abim de bu esnada ayakkabılarını giyindi ve mutfaktaki bana dönüp, "Ben çıktım," diye seslendi, onun bakışıyla Özkan da bana baktı ama benim gözlerimi ona çevirmeme bile fırsat vermeden gözlerini hemen geri kaçırmıştı. "Annemlere söylersin."

"Tamam," dedim sadece.

Zaten konuşkan biri değilken Özkan'ın olduğu ortamda bu yetiyi daha da kaybediyordum.

Abim, kapıyı kapatıp gitti, Özkan'la gülüşlerinin sesi kapının dışından gelirken buna içli bir nefes verdim, dudaklarıma yayılan tebessümle birlikte karıştırdığım çorbaya baka baka hayallere daldım.

Gözler Yalan Söylemez | TextingWhere stories live. Discover now