4.9

6.8K 320 71
                                    

49. Bölüm

GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ

>

SEDA VE ALAZ.

Yazardan:

Sabahın erken saatleriydi. Kuş sesleri, yazı haykırırcasına mahalleyi esir almışken Seda, altında düz bir kot ve üzerine giydiği siyah crobuyla evinden çıktı, sıcaktan bunalmış vaziyette saçlarını tepesinde tokayla tuttururken Alaz, dakikalardır Seda'yı beklediği o sokakta heyecanla yerinden kıpırdandı.

Seda, her sabah evindeki herkesten önce ekmeğe giderdi, Alaz bunu çok iyi biliyordu ve bu bilgisini de o anda kullandı, Seda tam sokakta belirmişken Alaz, aniden onun önüne atlayarak karşısına çıktı ve Seda istemsizce irkilerek bir adım geri çekildi, çatık kaşlarla Alaz'a baktı, "Alaz abi," diye mırıldandı ama bu tamamen istemsizce olmuştu, ağız alışkanlığıydı. Alaz ise alışkanlık falan dinlemedi, Seda'nın yüzüne yüzüne göz devirip, "Sokacağım abine," diye homurdandı, Seda bunu duysa da tepki vermedi, merakla yerini sağlamlaştırıp Alaz'ı baktı.

"Sağda solda korkak olduğumu konuşuyormuşsun," dedi Alaz, başını sorgular gibi iki yana sallayıp kaşlarını çatarak. "Hayırdır, dünkü bebeler adam oldu da adımızı mı çıkarıyor?"

Bir an durdu, takındığı tavrın ve odunluğunun yeni farkına varıp afalladı ve çatık kaşlarını hemen düzeltti, Alaz.

Seda ise bu tepkiyi kaileye almadan güldü. Dudu'ya bahsettiği şey tam olarak buydu, Alaz; herkese olduğu gibi Seda'ya da sokak ağzıyla konuşmaktan çekinmiyordu ve Seda da kendi için özel bir durum görmediği için Alaz'ın ona ilgisi olduğunu zannetmiyordu, tabii o an için bunu belirtmedi, onun yerine, "Sen de sağda solda dünkü bebelere aşkını haykırıyormuşsun?" Dedi sorgular tonda, tıpkı Alaz gibi başını iki yana sallayarak.

Alaz afalladı, bu kadar net bir giriş beklemiyordu ama bozuntuya da vermedi, elini üçe vurulmuş saçlarına atıp sanki saç varmış gibi başıyla oynadı, gözlerini kaçırdı ancak yine gidecek bir durak bulamayıp Seda'nın gözlerinde durdu, görürsün korkağı dercesine bir anda cesaretlendi, iki elini birden belinin iki yanına koyup, "Evet," dedi kendinden bile beklenmeyecek bir netlikle. "Dünkü bebeye aşık olduk, ne var?"

Seda garip bir şeyler hissetti, heyecan mı yoksa kabullendirişinin zafer mutluluğu muydu ayırt edemedi ve istemsizce iki yana kıvrılan dudakları da yardımcı olmadı. "Ne zamandan beri?" Diye sordu çekinmeden.

Alaz ciddi manada düşündü, bir süre yerdeki kelebek taşlarına kitlendi ve hemen sonra kendine geldi, "Bilmiyorum," dedi dalgın bir sesle. "Oldu işte."

Seda göz devirdi, bir adım geri çıktı. "Kaç zamandır sevdiğini bile bilmiyorsun," dedi ayıplarcasına. "Demek ki senin için ne kadar önemsizmişim de günleri saymamışsın."

"Ne günü?" Dedi Alaz, ani bir tepkiyle. "Yılları saymadım."

Bu sözler, Seda'nın gözlerini kocaman açmasına sebep oldu, "Yıl mı?" Dedi Seda, şok içindeki hâliyle. "Nasıl ya? Şaka mı?"

"Ama yıl da olmayabilir yani," dedi Alaz, lafından döner gibi. "Birkaç hafta, birkaç ay ya da ne bileyim.." Bu noktada sıkıntılı bir nefes verdi, elini ensesine atıp kaşıdı. "Birkaç yıl."

"Yalnız ben sana abi diyorum, farkında mısın?" Dedi Seda, sanki Alaz'a kızar gibi ama içten içe bir tepki, onu tamamen ikna edecek sözler bekliyordu. "Bizim aramızda kaç yaş var? Sen kaç senedir seviyorsun ya beni? Olur mu öyle şey?"

"Ne abarttın ya," dedi Alaz, yüzünü buruşturup hayret edercesine. "Sanırsın tavuğunu kestim. Ne var abi diyorsan? Ben de bazılarına abi diyorum, abim mi oluyorlar? 3 yaş var hem, çok mu? Öyle bir konuşuyorsun ki kendimi İbrahim Tatlıses gibi, Cem Yılmaz gibi hissediyorum. Az bir sus, az bir sakin ol da insan gibi tepki ver ya. İki romantik olmaya çalışıyoruz, iki heyecanlı olalım diyoruz, öyle rahat tepkiler veriyorsun ki sanırsın askerlik arkadaşımsın. Ne yani ne? Berke gibi bir hıyarla takılırken de bu kadar sorguladın mı? O embesil danayla pi-"

Seda, aniden parmak uçlarında yükselerek avuç içini Alaz'ın dudaklarının üzerine kapattı, Alaz ona şokla ve heyecanla bakarken, "Sus," dedi Seda, doğrudan Alaz'ın gözlerine bakarak bıkkın bir sesle. "Kulaklarıma tecavüz ettin, sus. Başım şişti." Elini usulca indirdi, Alaz; dudaklarından inen elle birlikte derin bir nefes verdi, ter bastığını hissederek geriye çekildi, elleriyle sertçe yüzünü sıvazladı, yetmezmiş gibi bir de tokat çarptı kendi yanağına. Seda, tüm bunları saf saf göz kırpıştırarak izledi.

"Şana ver bana," dedi Alaz en sonunda, elini kaldırıp Seda'ya dönerek. Seda'nın gözleri, Alaz'ın havadaki eline kaydı, kaşları havalandığında Alaz hızla elini indirdi, "Verir misin yani?" Dedi kendini düzeltir gibi. "Seda," diye ekledi, ismini anmakla kalbinde adeta kelebekler uçuştu. "Şans versene bana, bir kere. Ver yani, ne kaybedersin?"

Bu ses tonundaki yumuşaklığa, ikna edici düzeye Seda adeta yumoş yumoş oldu, utanmasa yaaa diyecek seviyedeyken kendini tuttu, içindeki gülümseme isteğini de bastırdı ve hızlanan kalbiyle birlikte, "Olur," deyiverdi Alaz'a.

Bu cevaba Alaz'ın gözleri kocaman açıldı, "Harbi mi?!" Dedi yükselerek.

Seda gözlerini kırpıştırdı, gülümseyerek başını salladığında Alaz tam heyecanla Seda'yı kucaklamaya yeltenmişti ki kendine geldi, bundan vazgeçip ağır takıldı ve kocaman sırıttı, anlaşma yapar gibi elini Seda'ya uzattı, "Anlaştık o zaman," dedi.

Seda, Alaz'ın ona uzattığı eline uzanıp tuttu, avuç içlerindeki ter ve sıcaklık birbirine karışırken aynı şekilde Alaz'a sırıttı, "Anlaştık," dedi ve ekledi: "Alaz."

Gözler Yalan Söylemez | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin