KANKAŞK - KALBİME FISILDA

By Hiyera212

9.9K 4.8K 4.2K

Aşık olduğun geceyse, güneşin doğduğuna üzülürsün. Her şey gün doğmadan güzelse gece rüyalarında görüp gerçek... More

1. BÖLÜM/T
2.BÖLÜM/T
3.BÖLÜM/T
4.BÖLÜM/T
5. BÖLÜM/T
6. BÖLÜM/T
7. BÖLÜM/T
8. BÖLÜM/T
9. BÖLÜM/T
10. BÖLÜM/T
11. BÖLÜM/T
12. BÖLÜM/D
13. BÖLÜM/T
14. BÖLÜM/T-B
15. BÖLÜM/T
16. BÖLÜM/ T
17. BÖLÜM-T
18. BÖLÜM-D
19. BÖLÜM-D
20. BÖLÜM-T
21. BÖLÜM/T
22.BÖLÜM/D
23. BÖLÜM/D
24.BÖLÜM/D
25. BÖLÜM/B
26. BÖLÜM/T
28. BÖLÜM/T
29. BÖLÜM/T
30. BÖLÜM/D
31. BÖLÜM/D
32. BÖLÜM/D
33. BÖLÜM/T
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM-T
39. BÖLÜM/T

27. BÖLÜM/T

218 130 109
By Hiyera212

MEDYA: UÇAKTAN GÖRÜNÜM

BU BÖLÜM CANIM OKUYUCUM gece_sera YA İTHAF EDİLMİŞTİR. DESTEKLERİN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM CANIM BENİM.😊😍😘

İYİ OKUMALAR BEBEKLERİM.😍😍😘

"Deniz'i Kerem İstanbul'a nakil ettirdi!"

"İstanbul'a?" Hayretle babama bakarken kafamdan ihtimaller çığ gibi birikiyordu. Ne demek İstanbul'a götürmek, durumu o kadar ağır mı yani? Allah kahretsin, hepsi benim yüzümden, Allah'ım hepsi benim yüzümden, ona bir şey olursa ben ne yaparım? Bana kaskını vermeseydi o şuan iyi olurdu, bana kaskını vermeseydi şuan ayakta olurdu. Ben ne yapmalıyım, ben ne yapacağım?

"Baba Allah aşkına doğru söyle, durumu çok mu ağır? Bak bir hafta oldu neredeyse, hiç mi iyileşme göstermedi bana açıkça söylesenize ya!"

"Ben bir doktorla görüşeyim!" Diyerek babamın odadan çıkışını izledim, sorularımı yanıtsız bırakmak işlerine geliyordu, her türlü sorudan kaçıyorlardı ama ben bir yolunu bulacaktım, sorularımın cevabına ulaşacaktım.

"Hilal! Oğuzhan! Kardeşinizin yanında durun ben geliyorum!" Annemin kapıdan çıkmadan önce dışarıya seslendiğini duydum, büyük ihtimalle dayanamayıp hastaneden kaçacağımı düşünüyordu, bu halde hastaneden nasıl kaçacaktım ki, bunların kafası da yerinde değil!

"Vay vay vay! Bakın burada kimler varmış?" Diyerek abim yanıma gelip yatağın kenarına oturdu, dik dik yüzüne bakarken beni umursamayarak alnımdan öptü. "Iyk, kız harbi çok kokmuşsun! Annem haklıymış, Hilal gel de kardeşini sil!" Oğuzhan'ın mizah anlayışına içimden küfür ederken dik dik bakmaya devam ettim. Gözlerimin kan çanağı olduğundan emindim, hiçbir şey olmamış gibi hareket etmelerini anlamıyordum, birisi bana bir şey söylesin!

Yanıma annemin kararı ile çekirdek ailem dışında hiçbir arkadaşım ya da kuzenim alınmayacaktı, bu önlemin kalıcı olup olmadığı şüpheliydi ama asıl amacının beni onlardan korumak, başımın belaya girmesini önlemek olduğunu düşünmüyordum. Kesinlikle Deniz hakkında bir şey söylemesinler diyeydi, lakin ben de Tuana isem her şeye rağmen sevdiğim adamın ne halde olduğunu öğrenecektim, buradan çıkacak ve her nasıl oraya gideceksem bir yolunu bulup gidecek ve ne durumda olduğunu kendi gözlerimle görecektim.

"Ablam ne kadar zayıflamışsın, cık cık cık! Yüzün içine çökmüş ya, kıyamam!" Diyerek iç çeke çeke elindeki kapla açıkta kalan yerlerimi silmeye başladı Hilal. Gözlerinin altı kararmıştı, saçları her zamankinin aksine dağınık şekilde toplanmıştı; üzerinde sıradan yeşil bir tişörtle lacivert kot pantolonu vardı. Böyle paspam paspam giyinmesine rağmen o kadar güzeldi ki, bir kez daha hayran hayran ona bakmaktan kendimi alamadım.

"Kaza nasıl oldu Tuana, yani bir şey fark ettin mi? Motosiklet yanıp kül olduğu için sıkıntı sizde mi motosiklette mi çözemedi polisler!" Abime baktım bir anda, bunu daha düşünmemiştim. Ne olduğunu anlamamıştım, aslında çoğunu da hatırlamıyordum ama Deniz'in kazadan bir kaç saniye öncesinde "Seni çok seviyorum, her zaman da seveceğim!" dediğini hatırlıyordum, bunu neden veda eder gibi söylediğini ise motosikletini durdurmak yerine samanlığın içine sürmesiyle anlamıştım. Son kez söyler gibiydi, ölecekmiş gibi...

Hıçkırarak ağlamaya başladığımda abim oturduğu yerden aniden kalkıp yanıma yaklaştı, ablam ise kendini tutamamış ağlamaya başlamıştı. "Abiciğim lütfen ağlama, anlatmak istemiyor olabilirsin ama ne olduğunu bilmeye hakkımız yok mu? Bu yüzden lütfen ne olduysa bir şey atlamadan anlat! Şimdi polisler gelip ifadeni alacaklar tamam mı?" Gözlerimden yaşlar dökülmeye devam ediyordu, burnumu çekerek kafamı salladım, iki polis odaya girip abimgil çıkınca da anlatmaya başladım.

"Emre'nin düğününe gitmiştik, dönüşte de babamgil eve dönmüş, ben de Deniz'e beni eve bırakmasını rica ettim. Motosikletle geldiği için mecbur ona bindik. Yolda giderken benim motosikletten korktuğumu bildiği halde aşırı hızlı sürmeye başladı, korktum ben de. Onda kask vardı, ben de yoktu. Kaskını bana verdi, sıkı tutun dedi. Sonra da Burakgilin evinin önüne geldiğimiz halde durmadı, onların samanlığına sürdü. Samanlığın kapısı dar olduğu için de girişteki duvara çarpıp içeri doğru uçtuk. Uyandığımda hastanedeydim."

"Peki, hiç şüphelendiğiniz bir şey olmadı mı? Yani ne bileyim, intihar edecek bir hali var mıydı ya da size bir şey söyledi mi?"

"Hayır öyle bir hali yoktu, bana kaskı vermeden önce kasıldığını hissettim. Korkmuş gibiydi! İntihar etmeyeceğinden eminim!"

"Neden eminsiniz?"

Ağlamam gitmişti, gergin bir şekilde polislere bakarken daha kendime bile itiraf edemiyorken bu olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinden bile emin değilken "Çünkü bana beni sevdiğini söyledi, seni hiç bırakmayacağım dedi! Beni sevdiğini itiraf etti!" gözlerim tekrar dolmuş yaşlar yanağımdan süzülmüştü.

"Anladım. Kumpas gibi duruyor, frenleri bozulmuş olabilir mi? Aşırı hız yaptığını söylediniz, yavaş git demediniz mi?"

"Demez olur muyum, birçok kez söyledim ama yavaşlamadı; korktuğumu öğrenince de kaskını verdi. Hep benim yüzümden, kaskını bana vermeseydi onun yerinde ben olurdum ama o iyi olurdu!" İçli içli ağlamama dayanamayan polisin birisi bana peçete uzattı, peçeteyi alıp sadece burnumu sildim. "Kendinizi suçlamayın lütfen! Frenleri tutmamış olmalı, motosikletin böyle bir arızası olsa düğüne gelemezdi. Bunun da tek açıklaması düğünde bozulmuş ya da birisi bozmuş!"

Aklıma Berat ile tartıştığımız geldi, Deniz'in üzerine fazla gitmişti, Deniz'le kavga etmişlerdi. Bunu söylesem mi söylemesem mi emin olamadım ama hiç kimsenin hayatı Denizin hayataından önemli olmadığı için "Düğüne gittiğimizde Berat ile aralarında kavga çıkmıştı, frenini bozacak kadar ileri gidecek bir insan değildir ama yine de söylemek istedim!"

"Bu Berat sizin okuldan mı?"

"Evet, bizim sınıfta!"

"Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz, biz incelemelere hala devam ediyoruz. Herhangi bir gelişmede sizleri haberdar ederiz. Tekrardan geçmiş olsun!"

"Her şey için teşekkür ederim. Acaba Deniz hakkında bir bilginiz var mı, durumu nasıl?"

"Deniz Beyin ifadesi alınamayacak kadar durumu iyi değilmiş, üzgünüz başka bir şey bilmiyoruz!" Diyerek çıkan polislerin ardından şoke olmuş şekilde dona kalmıştım. Aklım almıyordu, Deniz konuşamayacak kadar kötüydü, Deniz yaşayacak mydı?

Ablam ve abim polislerden hemen sonra gelmişti, annem ve babam bana dayanamadığı için içeri gelmeye çekinseler de ardından onlar da içeri girmişti.

"Acıktın mı kızım?" Anneme ifadesiz bir şekilde baktım, ben neyin derdindeydim, kimse neden beni anlamıyor!

"Polislere ne anlattıysan bize de söyle!" Abime kaşlarımı çatarak baksam da olan biteni kısmi bir şekilde anlattım, abim de polislerle aynı soruları sormuş bunun bir kumpas olduğu sonucuna varmıştı.

"Berat öyle bir şey yapmaz, başka birisi yapmıştır!"

"Kızımız ne halde, sen askerlik arkadaşının sümüklü oğlunu mu kayırıyorsun!" Annemle babam tartışmaya başladıklarında ablam şok yaşadı, tabii kendisi hiç alışkın olmadığı için şaşırıyor, ben bu manzaraya her gün katlanıyordum.

"Ne kayıracağım be! Sadece diyorum, insanın canına zarar gelsin diye neden böyle bir şey yapsın! Sırf tartışı iki yumruklaştılar diye birsinin canına niye kast etsin bu çocuk?!!"

"Kızını seviyordu, rahatsız ediyordu işte o soytarı onun için kavga etmişlerdir!" Anne bir sus gözünü seveyim!

"Anne! Baba! Sizce tartışmanın yeri, zamanı mı?" Abla sen kibar konuşuyorsun da onlar kibarlıktan anlar mı? Annem ve babam aynı anda ablama dönüp "Sen sus, konuşma!" diyerek tartışmalarına devam etti.

"Kızımı rahatsız ediyorsa ben de onu rahatsız ederim!" diyerek babam odadan çıkacakken çizgi film izler gibi onları izliyordum, cidden şu ailede tek akıllı ben miyim?

"Sen nereye gidiyorsun, gidip kavga edeceksin iyi mi olacak?"

"İyi olacak tabii! Yarın bir gün elalemin diline dolanınca daha mı iyi olacak sanıyorsun!"

"Baba yeter ya, sesiniz hep dışarıya gidiyor! Rezil oluyoruz ya, gidin evinizde tartışın!" Abicim, kibarlıktan anlamıyor diyorum sen ne diyorsun bunlara koçum?

"Götünüzün bokuyla bize mi karışıyorsunuz siz eşek sıpaları!" Ortalık elli altıya gitmişti resmen, her çeneden bir ses çıkıyordu. Kapının önünden Nihan'ı gördüğümde dişlerimi sıkarak kaşlarımı çattım. Ne kadar da özlemişim Nihan'ı.

Kolumdaki serumu yavaş ve dikkatli bir şekilde çıkarıp yavaşça yerdeki beyaz hastane terliğini giydim ve onlar tartışırken sessiz olma gereği duymadan sıvıştım. Ruhları bile duymamıştı, oh be!

"Oha, sen az önce serumunu çıkardın!"

"Tabii kızım, bir haftadır burada sürünüyorum!"

"Kanka 10 gündür hastanedesin yalnız!"

"Zaten bir haftadır kimse demedi, ben öyle tahmin ettiydim!"

"Aptal!" Diyerek bana dikkatli bir şekilde sarılan sarışınıma kısa ve öz bir şekilde sarılıp "Bizim acilen burdan çıkmamız lazım sarı!" Nihan gözlerime bakıp "Biliyorum, o yüzden geldim!" sırıtarak yanında getirdiği tekerlekli sandalyeyi işaret etti. Hemen oturdum, "Uçur beni sarı!" diye sessizce bağırıp kahkaha attım.

Bekle beni sevgilim, nefesini hissetmeye geliyorum!..

Nihan beni insanların arasından hızla sürerek asansöre doğru ilerledi. "Ulan Tuana, sen hastanedeyken ne kadar korktum bir bilsen! Öleceksin sandım, ödüm patladı!"

"Hayatım benden kurtulmak o kadar basit değil!"

"Hiç de kurtulmayalım zaten, seni çok seviyorum, çok özledim uyuz!" Diyerek sandalyenin üstünden boynuma öpücük bıraktı. "Öğk, la leş gibisin!" Gözlerimi devirdim, bilmediğim bir şey söyle güzelim!

Asansöre girdikten sonra "Kankam, yavrum! Bana acilen telefonunu ver!" Nihan ne yapacağımı bildiğinden ekran kilidini açıp verdi, hemen Burak'ın ezberimdeki numarasını tuşlayarak kulağıma tuttum. Daha önceden kayıtlı olduğu için ekranda KEDİCİK, yazısı çıkmıştı.

"Buyur?" Sesini duyar duymaz gözlerim doldu, ne diyeceğimi şaşırsam da "Benim!" dedim, "Tuana ben!" karşı taraftan ilk bir kaç dakika ses gelmedi. Ben de gözlerimi koluma silip "Burak?" diye seslendim. Asansörden inmiş karşımızdaki çıkışa doğru ilerliyorduk.

"Ses gelmiyor mu?" Nihan'a kafamı yukarı çevirip baktım, kaşlarımı yukarı kaldırdım. Telefonu elimden alıp "Lan Burak, salak mısın oğlum cevap versene kıza!" dedikten sonra "Böyle şoka girmelerin sırası mı, hastaneden çıkar dedin, çıkardım. Yani çıkaramayacağımı düşünen sendin, şaşırmana gerek yok!" deyip telefonu elime tutuşturdu. Hastanenin çıkışından çıkmış dolmuş duraklarının olduğu yere doğru ilerliyorduk.

"Burak?"

"İyi misin, nasılsın, ağrın sızın var mı, canın çok yanıyor mu?" Nefes al koçum!

"İyiyim Burak ben, çok iyiyim! Deniz'in durumunu söylersen daha da iyi olacağım!" Her ne kadar Burak'ı da özlesem de bir yerden sonra özüme dönüyordum.

"Bak şimdi, sana uçak bileti aldık! Akşam yedide uçağın var, Nihan sana Adana'ya kadar eşlik edip seni havaalanına bırakacak. Buraya gelene kadar hiçbir şey düşünme tamam mı, Deniz'in durumu da iyiye gidiyor! Sen onu düşünme, sen iyi ol yeter!" Telefondan dıt dıt sesleri geldiğinde yüzüme kapandığını anlayıp ofladım.

Burak bey her şeyi düşünmüştü, her şeyi ayrıntısına kadar düşünmüş olsa gerekti. Deniz'i göreceğim için çok mutluydum, durumunun iyiye gittiğini söylese de inanmıyordum ama içimde, kalbimde bir umut filizlenmişti, bu umuda tutunacak kadar çok seviyordum Deniz'i.

"Aslında her gün hastanedeydik, lakin annen sinirlenip hepimizi kovdu! Mert'le Burak'ı da azarlayıp senden uzak durmasını istedi, tabii bunları korktuğu için, seni, korumak için yaptığını biliyoruz!" Kafamı yukarı kaldırdım, göz göze geldik ve aynı anda "Her zaman ki Sultan Hanım!" deyip kahkaha attık. Birlikte otogar dolmuşuna binip tekerlekli sandalyeyi de oradan birisinden hastaneye bırakmasını istedik, o kadar kaçaklık yaptık bare adımız hırsıza çıkmasın!

"Peki başka ne oldu, doktor hiç bir şey söylemedi mi buradayken?" Nihan biraz bekledikten sonra "Deniz'in ayağı kırılmış, kafasını çarpmış! Başka da bir şeyi yokmuş!" dedi, sanki çok iyiymiş gibi, yaraları azmış gibi!

"Kafasını çarptığı için mi durumu kötü?"

"Doktor felç kalabilir ya da hafıza kaybı yaşayabilir, demiş!" Bütün hücrelerim donmuştu, ne düşüneceğimi bilemiyordum, ne düşünmem gerektiğini de bilmiyordum. Gözyaşlarım bile durmuştu artık, akıtacak terk gözyaşım kalmamış gibi hissediyordum. Ağlayamıyordum, donuk bir şekilde sessizliğe gömülmüştüm.

Pencereden dışarı seyretmeye başladım, onun güçlü olduğunu biliyordum. Başına bir şey gelmeyecekti, iyileşecekti. Benim için iyileşecekti, bizim için iyileşecekti. İyileşmek zorundaydı!

Onsuzluğu düşünmek bile istemiyordum. Nefes alamazdım onsuz, hayat ne kadar da boşmuş Deniz'i görmeden, sesini duymadan, nefesini hissetmeden... Canını sevdiğimin canına bir şey gelmesin Allah'ım, lütfen onu koru. Otogara gidip otobüse binmiş Adana'ya gidene kadar da Allah'a bir sürü dua etmiştim. Şuan dua etmekten başka hiçbir şey yapamıyordum.

Adana'ya vardıktan sonra Nihan üzerime bir tişörtle bir pantolon almıştı. Üşürüm diye de üstündeki hırkayı giydirmişti. Bedenim üşümüyordu, içimde öyle bir yangın vardı ki hiçbir şey bu yangını söndüremezmiş gibi geliyordu.

Saat yedi olmuş uçağa binmiştim, Nihan telefonunu bana vermişti. Dış dünyayla ilişkim kesilmiş gibi hissediyordum. Hiçbir şey hissetmiyormuşum gibiydi. Bütün hücrelerim yorgunluktan çökmüş gibiydi, Deniz'in felç olması ya da hafıza kaybı olasılığının olması kanımı dondurmuştu.

Uçaklardan korkmama rağmen hiç şoku yaşamamış kemerim takılı bir şekilde kendimi uykunun kollarına atıvermiştim.

Havalimanından çıkıp taksilerin olduğu yere doğru gitsem de yanımda para yoktu. İstanbul'daydım, yine sevdiğimi benden uzaklaştırmıştı bu şehir, lakin gelmiştim, aynı gökyüzünün altındaydık.

Başka bir şehirdeydim, içimde ne bir korku ne bir endişe ne de bir heyecan kırıntısı vardı. Aklımdaki tek şey Deniz'i sapasağlam görmem gerektiğiydi. Ailem ne halde, bana ne kadar kızacak umurumda bile değildi. Abim ne yapacak, annem nasıl kızacak hiç umurumda değildi.

Deniz sayesinde kendi duvarlarımı aşmıştım, kendi isteğimle buradaydım. Sevdiğimi görmek için, canımdan çok sevdiğim adamı tüm haliyle görmek için buradaydım. Bunun için de kimseden izin alacak değildim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 56.9K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
1.2M 81.4K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
311K 20.2K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
25.5M 906K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...