KARMA

By Mestra6

1M 92K 31.4K

Ormanın içinde uyanan bir kız ... Hafızası silinmiş bir kamp dolusu insan ... Dövmelere göre ayrılmış gruplar... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47
BÖLÜM 48
BÖLÜM 49
BÖLÜM 50
BÖLÜM 51
BÖLÜM 52
BÖLÜM 53
BÖLÜM 54
BÖLÜM 55
BÖLÜM 56
BÖLÜM 57
BÖLÜM 58
BÖLÜM 59
BÖLÜM 60
BÖLÜM 61
BÖLÜM 62
BÖLÜM 63
SÜRPRİZZZ 🥳
BÖLÜM 64
BÖLÜM 65
BÖLÜM 66
BÖLÜM 67
BÖLÜM 68
BÖLÜM 69
BÖLÜM 70
BÖLÜM 71
BÖLÜM 72
BÖLÜM 73
BÖLÜM 74
BÖLÜM 75
BÖLÜM 76
BÖLÜM 77
BÖLÜM 78
BÖLÜM 79
BÖLÜM 80
BÖLÜM 81
BÖLÜM 82
BÖLÜM 83
BÖLÜM 84
BÖLÜM 85
BÖLÜM 86
BÖLÜM 87
BÖLÜM 88
BÖLÜM 90
BÖLÜM 91
BÖLÜM 92
BÖLÜM 93
BÖLÜM 94
BÖLÜM 95
BÖLÜM 96
BÖLÜM 97

BÖLÜM 89

6.4K 636 312
By Mestra6

*KEYİFLİ OKUMALARR 🧚🏼🐬💦*





Saatlerce kavurucu güneşin altında oturmuş o sıcağa rağmen alevlerle çalışmıştık. Helios bildiği çoğu şeyi bana da anlatıp öğretmeye çalışırken onu pür dikkat dinliyor söylediği her şeyi kafamda tutmaya çalışıyordum. Neyseki o kusursuz bir öğretmen ben de hızlı öğrenen bir öğrenciydim.

Alevleri belirli sürede ve belirli bölgelerde tutmayı, daha hızlı bir şekilde kontrol sahibi olmayı, ateş toplarının tahrip gücünü artırmayı, sıcaklığımı artırıp azalmayı, Helios kadar olmasa da ateşle bir bütün olup onun deyimiyle dans etmeyi öğrenmiştim.

" Ateşin canlı olduğunu ve onunla dans ettiğini düşün. Aynı anda ritmik bir şekilde hareket etmek ahengi yakalamak zorundasın. Ancak bunun ölümcül bir dans olduğunu da unutma. Yanlış bir hareketinle örneğin bir ormanı tek başına küle çevirebilirsin. Üstelik alevler yayılıp geliştikçe kontrolü de kaybedersin.

Su ele avuca sığan dingin bir element. Toprak, hava, bitki de öyle. Ama ateş öyle değil. Yakıcı , tahrip gücü yüksek ve kendi fikirleri varmışcasına hareket eder. O yüzden ona temkinli yaklaşmalısın. Ona patronun kim olduğunu göster. "

Gerçekten de ateşi kontrol etmek tüm elementlerden daha zordu. Bir anda büyüyebiliyor ya da kendi kendine patlamalar yaratabiliyordu. Kaynağı ise bana göre kesinlikle öfkeydi. Alevleri kullandığım her seferinde öfkeme odaklanıyordum. Ama alevlerin kendisine değil başka insanlara yaşadığım olaylara karşı olan öfkeme odaklanıyordum. Bu yüzden kontrolü daha zordu zaten. Öfken içinde patladığı anda alevlerin de patlama ihtimali vardı.

Kollarımda yanan alevleri söndürdükten sonra alnımdan akan teri silmiştim. Helios ise benim kadar terlememişti çünkü vücudu sıcağa alışmış ona göre tepki göstermeyi öğrenmişti. Yine de onun da kendi sınırları vardı. Boynundan akan ter göğsüne damlıyor oradan da kayarak gözden kayboluyordu. Helios sıcaktan alnına yapışan saçlarını düzelterek gökyüzüne bakıp gözlerini kapatmış sonra derin bir nefes almıştı.

Ona doğru yaklaşıp boynuna bir öpücük bırakmıştım. Gülümsedikten sonra gözlerini açıp başını bana doğru eğmişti. " Teşekkür ederim. "

" Ah, lafı bile olmaz. Ayrıca benim için de eğlenceliydi. "

Gülümsedikten sonra şirince " Helios ? " demiştim. Gözleri anında kısılırken " Ben bu ses tonunu da bakışları da çok iyi tanıyorum. Ne istiyorsun söyle hadi," dedi.

Çenemle denizi işaret ettiğimi " Olmaz," demişti. " Lütfen ? "

" Hayır Carmen, hadi doğru banyoya duş almaya. "

Ayağa kalktan sonra eve doğru gitmek yerine geriye doğru bir adım atmıştım. " Ben gideceğim, istersen gel istersen burada dur. "

Elini bana doğru uzattığında hızlıca geri çekilip denize doğru koşmuştum. Kumların ıslak olduğu yere geldiğimde ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarıp iyice içine girmiştim. Bu esnada Helios da bana yetişmiş kıyıdan onaylamayan gözlerle bana bakıyordu. Elimi denize doğru sokup sonra da ona savurmuştum. Yüzüne çarpan su damlaları onu ıslatsa da yüz ifadesini bozmamıştı.

" Buraya gelir misin ? "

Dilimle cık cık yaptığımda kaşlarını çatmıştı. " Carmen akıntı fazla burada. Başına bir şey gelmeden çık sudan. "

" Bana bir şey olmaz merak etme. "

Alaycı bir şekilde gülüp " Sana mı bir şey olmaz ?! Başına gelen olayları kronolojik olarak mı sıralayayım yoksa alfabetik olarak mı ? Ama merak etme ikisine de yetecek kadar olay var," dedi. Yani bir tık haklıydı ama ben de yüzmek istiyordum.

" Biraz yüzeyim çıkarım, hem sen niye gelmiyorsun ? "

Kaşlarını kaldırıp " Çünkü canım istemiyor," deyince gülmüştüm. " Herkese yalan söyleyebilirsin ama bana değil. Korkuyorsun değil mi ? "

" Tabi ki korkmuyorum. Ne alakası var ? "

Meydan okuyan bir yüz ifadesiyle " Gel de kanıtla o zaman," dedim. " Carmen beni oyuna getirdiğini anlamayacak kadar aptal değilim. Çık artık sudan. "

" Kim dedi sana aptal diye ? Tanıdığım en zeki adam sensin. " Ona göz kırptıktan sonra kendimi suya doğru bırakmıştım. Su etrafımı anında sarıp perdelerken geriye doğru dönüp kulaç attım. Daha doğrusu denemiştim. Ayak bileğimi saran eli gitmeme izin vermiyordu. Bu sefer ona doğru dönüp kafamı sudan çıkartmıştım.

Hâlâ ayağımı bırakmadığı için düzgün hareket edemiyordum. " Helios bıraksana biraz yüzüp geleceğim işte. "

"Akıntı var diyorum Carmen. İlerdeki kayalıkları görüyor musun ? Suya kapılırsan direkt oraya çarparsın. "

Nefesimi yavaşça dışarı verdikten sonra " Suyu kontrol edebildiğimi hatırlıyorsun değil mi sevgilim ? Öyle bir şey olsa bile ki olmayacak kurtulabilirim," dedim.

Ayağımdaki elini kaydırıp bu sefer de bacağımdan tutarak kendine doğru çekmiş kollarını korumak istercesine bana sarmıştı. " Denizin içindeki suyu hatta direkt denizin kendisini kontrol etmek bir su küresi oluşturmak kadar kolay değil. "

Başımı göğsüne yasladıktan sonra " Sen de gel o zaman çok açılmadan biraz yüzer geri döneriz," dedim. Bakışlarımı gözlerine çevirdikten sonra " Lütfen, " diye ekledim. Cevap vermeyince biraz daha üstelmiştim." Beni mi kıracaksın? "

Yüz ifadesi yumuşarken başını iki yana sallayıp " Tamam başımın belası, gel hadi," dedi. Beni kucağına alıp ileri doğru yürümeye başlamıştı. " Demek bela ? "

" Evet ama tatlı bir bela. "

Bir süre daha yürüdükten sonra beni bırakıp " Burayı geçmek yok," demişti. Bir suya bir ona baktıktan sonra göz devirmiştim. " Helios farkındaysan su senin karnına anca geliyor. "

" Senin boyununda benzer civarlarda olduğunu düşürsek bence ideal sevgilim."

Kaşlarım hızlıca çatılırken ufak bir su dalgası da yükselip ona çarpmıştı. " Boyumla dalga geçmesene ! "

Gülmesini beklemiştim ama ne gülmüş ne de dalga geçmişti. Yüzünü buruşturup gözlerini kapattığını farkedince " Ne oldu?! "diye sordum. Gözlerini açtıktan sonra " Yok bir şey," diye karşılık verdi.

Hâlâ aynı şekilde ona baktığımı farkedince iç geçirip " Denizden hoşlanmıyorum, " dedi.

"Çünkü seni güçsüz ve savunmasız kıldığını düşünüyorsun değil mi ? "

Omuz silkip " O da var ama aslında biraz daha farklı. Aile fotoğrafım vardı ya kampta kutudan çıkan amcam çekmişti demiştim hatta. İşte o amcam denizde boğulmuştu, " dedi.

Gözlerim irileşirken şaşkınlık ve pişmanlıkla dolmuştu. " Özür dilerim bilmiyordum sevgilim. Bir de dalga geçtim korkuyor musun diye ! Çok aptalım. "

" Önemli değil sen de söyledin bilmiyordun.Ayrıca aptal falan değilsin."

Elini sımsıkı tuttuktan sonra kıyıya doğru yürüdüm daha doğrusu yine denemekle kalmıştım. Elimi tutan eli beni geri çekmişti. " Yüzmek istiyorum dedin o yüzden yüzeceksin. Hadi !"

Bu sefer de ben kıyıya gitmek isterken o da beni denize doğru çekiyordu. " Benim yüzümden bunu yapmana gerek yok hadi gidelim. "

" Carmen bir kere de bana ters düşmesen olmaz mı ? Yüz işte güzelim, uzatma. "

Cevap verirsem tartışacağımızı anladığım için susmuştum. Elini bıraktıktan sonra ilerleyip derinliğin arttığı yerlere doğru gitmiştim. Tam bir adım daha atacakken kolumdan tutup " Bu derinlik yeter," demişti. Ona doğru döndüğümde eliyle kafama yapışan saçlarımı düzelterek " Etrafımdan çok ayrılma, görüş alanımda ol," dedi.

Başımla onayladıktan sonra suyun beni içine çekmesine izin vermiştim. Su öylesine berrak ve temizdi ki her şeyi net bir şekilde görebiliyordum. Helios 'un görüş alanından çıkmamaya özen göstererek etrafında yüzüp bir o tarafa bir diğer tarafa gidiyordum. Nefes alma gibi derdim olmadığından rahattım. Hâlâ nasıl olduğunu çözememiştim gerçi ama inanılmaz bir şeydi.

Uzun kulaçlar atıp yüzdükçe rahatladığımı ve gevşediğimi hissedebiliyordum. Suyun içinde olmak rahatlatıcı ve güven vericiydi. Helios 'tan biraz uzaklaştığımı farkedince tekrar ona doğru yüzmüş aralık olan bacaklarının arasından geçip arkasında suyun üstüne çıkmıştım. Kollarımı karnına sımsıkı doladığımda o da ellerini ellerimin üstüne yerleştirmişti.

" Resmen köpekbalığı gibi etrafımda daireler çizdin Carmen. Bir ara gelip beni ısıracağını düşünmedim değil. "

Gülerek " Bu kadar istiyorsan ısırayım," dedim. " Yok biz o toplara hiç girmeyelim."

Bana doğru döndükten sonra " Yeter mi artık gidebilir miyiz ? " diye sordu.

" Olmaz. Sen benim korkumun üstüne gitmeme yardım ettin ben de aynı şeyi senin için yapacağım. "

" Korkmadığımı söylemiştim. "

Kayıtsızca omuz silkerken yüzüne bakıyordum. " Her neyse, üzerine gideceğiz ."

Elimi ona uzatıp " Bana güveniyor musun?" diye sordum.

Sanki dünyanın en saçma şeyini söylemişim gibi kaşını kaldırıp gülmüştü. " Tabi ki güveniyorum bu da soru mu şimdi?"

Elimi sıkıca tuttuğunda kendimi tekrar denize doğru bırakmış suyun içine oturmuştum. Elini çekiştirdiğimde ilk başta gelmemiş olsa da ağır ağır benim ardımdan suya girmişti. Önce göğsü sonra da buruşturduğu yüzü görüş açıma girmişti. Elini bıraktığım anda gözlerini açıp tekrar elimi elinin içine almıştı. Boştaki elimle yüzünü okşarken ona gülümsemiştim. Yüz ifadesi bunu yapmaktan ne kadar hoşlanmadığını ele verse de benim için yapmıştı.

O da gülümsese de bir süre sonra bozulmuş hafiften kızarmaya başlamıştı. Ona doğru yaklaşıp aniden dudaklarına kapanmış ve nefesimi ona vermeye başlamıştım. Boğulmadığından emin olunca ona yakın bir mesafede durup kıyıya doğru yüzmeye başlamıştım. Benim hemen ardımdan o da uzun kolları sayesinde hızlıca bana yetişip yanımda yüzmeye başlamıştı.

Derinlik azaldığında ayağa kalkıp bu sefer de ele ele eve doğru yürümeye başlamıştık. İkimizin de üstündekileri kuruttuktan sonra koltuklardan birine oturmuştu. Yüzündeki benek benek kırmızılıkları farkedince hızla yanına oturmuştum. Eline baktığımda manzara yine değişmemişti. Gözlerimi kaldırıp yüzüne baktığımda hiç hoş bir yüz ifadesiyle karşılaşmamıştım.

" Ne oldu ?! "

" Bir şey yok. Sen burada otur ben de yukarı gidip duş alayım. "

Ayağa kalksa da çok yürüyememiş elini yanındaki duvara yasladıktan sonra durmuştu. Panikle ona doğru atılıp sorduğum soruyu tekrarlamıştım. " Neler oluyor ?! "

Yere oturduktan sonra gözlerini gözlerime çevirip " Sırt çantamı getirir misin ?" diye sordu. Sorgulamadan koşabileceğim kadar hızlı bir şekilde yukarı tırmanıp çantasını almış sonra da tekrar merdivenleri inmiştim. Çantayı açmaya çalışsa da titreyen elleri yüzünden becerememişti. Hızla elinden alıp her şeyi yere boşaltmıştım. Bir ilaç kutusuna uzandığını farkedince alıp açmış içindeki hapı da aceleyle ağzına uzatmıştım. Yerde duran su şişesini de açıp içmesine yardım ettim. Ama benim de ellerim panik ve korkuyla titriyordu.

Başını duvara yasladıktan sonra bana uzanıp kendisine doğru çekmişti. Bu sefer benim kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bu sefer kalbi boğazında atan kişi bendim.

Elimi göğsüne koyup suyun enerjisini vücudunda dalga dalga yaymış şifa amaçlı kullanmayı denemiştim. Hırıltılı nefesleri normale dönerken bana iyi olduğunu bir şeyinin olmadığını fısıldıyordu.

Yüzüne baktığımda kızarıklıkların geçmediğini farketmiştim. Su da bir yere kadar işe yarıyordu. Yerde duran ilaç kutusunu aldıktan sonra içindeki kağıdı okumaya başlamıştım.

" Alerji ? "

Kayıtsız bir hareketle omuzlarını kaldırıp indirmişti. " Muza alerjim var. "

Gülsem de hiç de içten gelerek gülmüyordum. Aksine sinirimin bir göstergesiydi. " Bile bile o pastayı nasıl yersin sen ?! "

" Sen benim için o kadar hazırlamışsın. Bak sen diyorum ilk defa bana bir sürpriz yaptın. Ben de onu yemeyecektim öyle mi ?"

Başımı iki yana sallarken dilimin ucuna gelen her kelimeyi yutmuştum. Nasıl kendi hayatını hiçe sayarak böyle bir şey yapabilmişti aklım almıyordu. Yüzüne bir tokat atmakla sımsıkı sarılmak arasında gidip geliyordum.

" Niye ilk başta içmedin ilacını ? "

" Aslında normalde daha hızlı etki ediyordu. Bir şey olmayınca ben de geçmiştir sandım. "

En sonunda kararımı verip ona sımsıkı sarılmıştım. " Sen çok mükkemel bir adamsın. Ama bir daha böyle bir şey yaparsan çok kötü olur. Kendi hayatını hiçe saymayı bırak! "

Beni başıyla onayladığında yere döktüğüm çantasını toplamış sonra da üst kata çıkmıştık. O duş alırken kapıya yaslanmış endişeyle çıkmasını bekliyordum. Onun ne hissettiğini bugün daha iyi anlamıştım. Bir an öleceğini sanmıştım ve nefesim kesilmişti.

O kadar kendi düşüncelerime dalmıştım ki kapının açıldığını farketmeyip geriye doğru sendelemiştim. Gerçi arkamda o olduğundan yere düşmemiştim. Karnıma sardığı kollarıyla beni tutup tekrar doğrultmuştu. Arkama dönüp yüzüne bakmamla beneklerin hala geçmediğini farketmiştim. " Geçmemişler. "

" Bir süre daha kalacaklar, sonra geçerler merak etme."

Ondan sonra ben de banyoya girip kısa bir duş almış sonra da aşağı inmiştim. Mutfakta yemek hazırladığını farkedince yanına gidip onu içeri göndermeye çalışmış ancak becerememiştim. Orta yolu beraber hazırlamakta bulmuştuk. O bana annesinden öğrendiği bir yemeği yaparken ben de Saaqrals' da Faun 'dan gördüğüm bir yemeği yaptım. İkisi de çok lezzetli olmuştu ve beğenerek yemiştik.

Mutfağı topladıktan sonra salona geçmiş aldığım atıştırmalıkları yiyerek aklımıza gelen şeyler hakkında konuşmuştuk. Ben onu isteği üzerine Faun ve Audra 'yla tanışmamı daha detaylı anlatırken o da ben yokken neler yaşadığını anlatmıştı. Liam 'la yaşadığı komik olayları , doğum gününde Aaron 'un ona hediye ettiği aslında babama ait olan kravatı anlatmıştı. Ben gözlerim dolu bir şekilde onu dinlerken onun da gözleri dolmuştu. Anlatmasına rağmen hâlâ hatırlamıyordum ve bu çok canımı yakıyordu.

Sonra da Doris 'le kan kardeşi oluşlarını anlatmıştı. O kadar mutlu olmuştum ki ! Onların birbirlerine bu kadar değer vermesi aralarındaki bağın gün geçtikçe güçlenmesi beni çok mutlu ediyordu. Anlattıklarını yanında olamadığım için burukluk içinde yine de mutlulukla dinlemiştim. Birbirlerine destek olmuş pes etmemişlerdi.

Arka taraftaki raflarda duran kitaplar dikkatimi çekince direkt oraya gidip bir tanesini almıştım. Owen hiç gelmediklerini söylese de her detay en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş öyle dekore edilmişti.

Kitabı alıp ona uzattığımda ne istediğimi anlamış elimden almıştı. Ben dizlerine uzandığımda bir eliyle saçlarımı okşamış boştaki eliyle de kitabı tutmuştu. Güzel sesiyle bana kitabı okurken ben de onu tüm dikkatimle dinliyordum. O sayfaları çevirdikçe ben de kendimi kitabın içinde buluyor gibiydim. Sanki yanlarındaydım da olayı oradan izliyordum. Tabi bunda Helios 'un etkisi çok fazlaydı. Duraklamaları , kelime vurguları  ve tonlamaları kesinlikle kusursuzdu. Ki düz bir şekilde okusa da bana farketmezdi. Sadece onun sesini duymak bana yetiyordu.

Kitap çok uzun olduğu için yarıda bırakmış sonra da tekrar sahile inmiştik. Kıyı şeridi boyunca el ele uzun bir yürüyüş yapmış anın ve manzaranın tadını çıkarmıştık.

Baloda dans edemediğimiz için onu durdurup elini tutmuş ve müziği aklımda canlandırarak dans etmeye çalışmıştım. Ne yaptığımı anlayınca gamzesi belirmiş o da bana eşlik etmişti. Belki üzerimizde mükemmel kıyafetlerimiz etrafımızda da müzik çalan bir koro yoktu. Ama ikimizin de umrunda değildi. Hatta bence böylesi daha özel daha anlamlıydı.Dalga sesleri ve denizin üstünde uçuşan kuş sesleri arasında kumun üzerinde minik daireler çizmiş göz temasını bozmadan dansımıza devam etmiştik.

İkimiz de çok eğlenmiş belki de hiç olmadığımız kadar kaygısız bir neşe içinde iki gün geçirmiştik. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi ufak kaçamağımız da maalesef bitmişti.

Bana belli etmemeye çalışsa da onun da modu benimki kadar düşmüştü. Keşke hiç gitmeseydik , keşke onunla tehditlerden uzak bir hayat yaşayabilseydim. Ancak öyle bir şansım yoktu.


Eve dönüp mutfaktan başlayarak tüm dağınıklığı ve çöplerimizi toplamıştık. Yatak odasına gidip orayı da toplayıp düzenledikten ve çantalarımızı aldıktan sonra tekrar alt kata inmiştik. Etrafa son bir kez baktığımda duygulanmıştım. Tam olarak iki gün olmasa bile her bir köşesinde farklı bir anımız varmış gibi hissediyordum.

Helios kolunu belime doladıktan sonra " Merak etme sevgilim bu ilkti ama son olmayacak. Başbaşa olduğumuz bunun gibi günler bizi bekliyor," demişti. Onu başımla onaylayıp öptükten sonra tüm ışıkları söndürmüş çöpleri dışardaki çöp kutusuna attıktan ve kapıyı kilitledikten sonra garaja gitmiştik.

Çantalarımızı arkaya bırakıp ön koltuklara geçtik. O şoför koltuğuna geçerken ben de yanındaki koltuğa oturup kemerimi bağlamıştım.

Araba harekete geçerken cebinden telefonunu çıkarıp bana uzatmıştı. "Haritayı açar mısın? "

Açardım açmasına da telefon yine kilitliydi. " Şifren ne ? "

Benden tarafa kısa bir bakış attıktan sonra dudağının bir kenarı hızlıca havalanmıştı. "Sence ? "

" Adımı koymamışsındır herhalde. " Kaşını sorgularcasına kaldırıp güldüğünde şifre kısmına adımı yazmıştım ama yanlış çıkmıştı. " Yanlış diyor. "

" Carmen koyduğumu kim söyledi ? "

Diğer isimlerinin hepsini tek tek denemeye gerçekten üşenmiştim. Ama içimden bir ses zaten bildiğimi söylüyordu. Telefonu tekrar açıp şifre kısmına yazdığımda bu sefer telefon açılmıştı. Yaşasın kahinlik!

Uygulamalardan haritayı açıp kayıtlı olan konumlara bakmış sonra da sarayı bulmuştum. Rota oluşurken " Yaklaşık üç kilometre daha dümdüz sonra ilk sapaktan sola döneceksin," dedim. Başıyla onayladıktan sonra arabayı biraz daha hızlandırmıştı.

" Neden ? "

Ne diye sormaya gerek duymamıştı. " Çünkü en çok o ismini seviyorum. Sanki benim için özel konmuş gibi."

Kaşlarım hafifçe çatılırken " Nasıl yani ?" diye sordum.  " Solaris güneşe ait olan demek. Helios ise mitolojide güneş tanrısı."

" Sen de bana aitsin diyorsun yani ? "

" Hayır o anlamda demedim. Sen kimseye ait değilsin Carmen. Olamazsın da. Aitlik falan biraz saçma kavramlar bence. Yani araba bana ait olur ama sen olamazsın. Senin için benim sevgilim diyorum ama hiç bana aitsin dediğimi hatırlamıyorum. Demem de. İkisi çok farklı şeyler. Sevgilin de olsam, senin üzerinde öyle bir hakkım yok; kimsenin yok. "

Resmen ağzım açık dinlemiştim. Bir insan nasıl bu kadar güzel ve ince düşünceli olabiliyordu anlam veremiyordum. Uzanıp yanağını öptükten sonra tekrar ona bakmıştım. " Sen, sen - "

Gülerek " Evet ben ? " diye sordu. "Anlatacak kelime bulamadım. Kelimlerle tarif edilemeyecek kadar harikasın. " Dudaklarını hafifçe büzdükten sonra " Öyleyimdir biraz," dedi. Ben gülüp geri çekildiğimde o da gülmüştü.

" Çok hoş bir tesadüf değil mi ? Solaris ve Helios bence çok hoş. "

" Evet çok hoş ama tesadüf değil bence. Tesadüflere inanmıyorum. " Tam cevap veriyordum ki arabayı hızlıca durdurmuştu. Arabanın yan aynasına bir süre dikkatlice baktıktan sonra " Nedense bunun da tesadüf olmadığını hissediyorum," demiş kemerini açtıktan sonra kapısını da açıp inmişti.

Anlam vermeyerek ben de hemen ardından inmiştim. Hızla onun olduğu tarafa dolandığımda yere diz çökmüş olduğunu farkettim. Elleriyle önünde duran nefes nefese kalmış köpeğin başını okşuyordu. Ben de onun gibi diz çöktüğümde gülümseyerek " İyileştirdiğin köpek değil mi ?" diye sordu.

Gerçekten de oydu. Bir Helios 'a bir bana bakıp havlıyordu. " Evet, o " 

Buraya kadar nasıl koşmuştu kim bilir. Saaqrals da yaptığım şeyi tekrar yapıp avuçlarımda su oluşturduktan sonra ona doğru uzatmıştım. Zavallı köpek o kadar  yorulmuştu ki suyu içmeye bile hali yoktu. Ben ona su içirirken Helios da kalkıp arabaya doğru gitmiş yolda giderken yemek için hazırladığımız sandviçlerden birini alıp dönmüştü. İçindekileri çıkarıp ona uzattığında köpek bu sefer de ona doğru gidip hızlıca yemeye başlamıştı. Bir yandan da ona bir şeyler söyleyip gülerek konuşuyordu. Sanırım Helios 'a bir kez daha aşık olmuştum. Kalbim garip bir sıcaklık ve yumuşaklıkla kaplanmış ona tekrar hayran kalmıştım.

Bakışları bana döndüğünde gülümsemişti. Ben de geniş bir şekilde gülümseyip içimdeki tüm duygularla gözlerine bakıyordum. Dudaklarıma hızlı bir öpücük bıraktıktan sonra elimi tutup ayağa kalktı.

" Helios ? "

Köpekten aldığım bakışlarımı ona çevirdiğinde başını iki yana sallamıştı." Olmaz Carmen , onu sahiplenemeyiz. "

" Burada mı bırakacağız ? "

Eğilip köpeği kucağına almıştı. " Tabi ki burada da bırakmayacağız; kapıyı açsana. "

Arka kapıyı açtığımda köpeği içeri bırakmış sonra da tekrar bana dönmüştü. " Ne bakmaya zamanımız var ne de direkt alıp götürebileceğimiz rahat olabileceği bir yer var. "

O arabaya doğru giderken ben de onun ardından tekrar koltuğuma oturup kemerimi bağlamıştım. " En yakın barınak nerede bakar mısın ? "

Dediğini yapıp haritadan bakmış sonra da gitmesi gereken yeri tarif etmiştim. Gittiğimiz yerde önce sağlık kontrolünden geçirmiş bazı hastalıkları olduğunu ama tedavi edeceklerini söylemişlerdi.

" Ona iyi bakacaksınız değil mi? "

Adam bana doğru dönüp gülümsedikten sonra " Merak etmeyin, en iyi şekilde bakılacak ve tekrar sağlığına kavuşacak. Ayrıca onu alıp getirdiğiniz için teşekkürler. Birkaç hafta daha dışarıda kalsa muhtemelen ölürdü," dedi.

Helios da adamla kısaca konuştuktan sonra yanıma gelmiş elimi tutmuştu. Köpeğe son bir kez baktıktan sonra arkama dönmüştüm.

Tekrar arabaya binip bu sefer de kendi yolumuza gitmiştik. Yollar uzanıp kıvrıldıkça akşam karanlığı daha da çökmüş her yeri siyaha boyamaya başlamıştı.

Geçtiğimiz yerleri izlerken daha önce de olduğu gibi içimde bir şeyler hissetmiştim. " Arabayı durdurur musun ? "

Bana doğru dönerken şaşkındı. " En son böyle dediğinde ne olduğunu hatırlıyorum."

" Lütfen birkaç dakika sadece inmeyeceğim zaten. "

Beni dinleyip arabayı emniyet şeridine geçirdikten sonra durmuştu. Gözlerimi kapatıp öne doğru eğildim. Bir şeyler oluyordu ama ne olduğunu bulamıyordum.

" Helios ? "

Ellerini bana uzattıktan sonra doğrulamama yardım etmiş panikle " Ne oluyor ? " diye sormuştu.

Bakışlarımı bir saat önce anayola çıktığımızda geri verdiğim telefonuna çevirdikten sonra " Telefonun," dedim. Tam o anda telefon gürültüyle çalmaya başlamıştı.

Helios irkilerek bir bana bir telefona baktı.Tereddütlü olsa da açmış ve kulağına götürmüştü.
...
" Evet yanımda."
...
" Tamam."

Telefonu kulağından çektikten sonra hoparlöre almıştı.

" Carmen beni duyuyor musunuz ?! " İçimde yükselen paniği bir kenara bırakıp " Evet duyuyorum Brian " dedim. Arkadan onlarca kişinin sesi aynı anda yükseliyor sesler birbirine karışıyordu.

" Her nerdeyseniz hızlıca karargaha dönün !  İlk saldırı gerçekleşti ! Savaş başladı ! "

[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[⚓️]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]

Sessizliğimizin fırtına öncesi sessizlik olduğunu anlamayan var mıydı djskslsllslsz bence yoktur ya beni şu ana kadar çözmüş olmanız lazım. Carmen ve Helios sahnelerini yazmak çok hoşuma gitti açıkcası çok tatlılardı bence yaa ama kaçamak bitti. ŞİMDİ SAVAŞ ZAMANI !!!

Böyle de gazı verdik de hadi hayırlısı kskslslsls

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen:)

Continue Reading

You'll Also Like

321K 4.3K 23
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
32.1K 432 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
9.3K 875 22
Trajik dönüşüm hikayeleri duydum. Acı veren vampir ısırıkları, tam ölmek üzereyken dönüştürülenler... Ben onlardan farklıyım. İsteyerek vampir oldum...
MOİRA By sy

Fantasy

23.9K 1.8K 104
Nefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir...