BÖLÜM 78

5.9K 614 173
                                    


*KEYİFLİ OKUMALARR 🧡🍂*

HELİOS

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Revirden ağır adımlarla çıkıp merdivene doğru yürüdüm ve yine aynı yavaş tükenmiş adımlarla merdivenleri tırmandım. Loran bizi dinlemeyip Carmen 'e ulaşmaya devam ettiği için bir kez daha burnu kanamıştı baş ağrıları şiddetlenerek artmıştı. Sarah da durmayacağını anlayınca ilaç verip uyutmuştu.

Lily ve Doris onun yanında kalırken biz de mecburen kendi odalarımıza dağılmıştık. Hiçbirimizin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Ve bu çok rezalet bir duyguydu. Hiçbir şey yapamıyor, ona dair hiçbir şey bulamıyorduk.

Odamın kapısını açıp içeri girdim. Yokluğu yüzüme çarpınca gözlerim bir kez daha dolmuştu. Kapıyı arkamdan yavaşça kapatıp yatağa oturdum.Komodine baktığımda kırmızı ve mor taşlarla bezeli tacının burada olduğunu farketmiştim. Uzanıp aldıktan sonra elimi ağır ağır taşların üstünde gezdirdim. Şu an neredeydi, kiminleydi, ona ne yapmışlardı bilmiyordum.

Kimse sesli bir şekilde dile getirmese de Loran 'ın onu hissedememesinin aklımıza gelen tek bir sebebi vardı. Ama kabullenmek istemiyorduk. Kabullenmek istemiyordum.

Yaşlar arka arkaya akarken tacı bırakıp dün gece uyuduğu yastığı alarak sarıldım. Onun gibi kokuyordu. Tatlı olduğu kadar sert de bir kokuydu... Bahçede yürürken burnuma çarpan çiçeklerin ahenkli kokusu ya da kampta her sabah içime çektiğim temiz orman kokusuydu. Belki de ikisinin karışımıydı. Ne olduğundan emin olmasam da Carmen 'i yansıttığını biliyordum. Yaşlar yastığı ıslatırken ben de tavana bakıyordum.

Owen bu odada kalmamam daha güvenli bir yere geçmem gerektiğini söylemişti. Ama gitmeyecektim. Ona bir daha geleceklerini düşünmediğimi söylesem de tam tersini diliyordum. Burada kalmış olma sebebim geri gelmelerini istememdi. Keşke gelip beni onun yanına götürselerdi. Keşke onun yanına gidip sıkıca sarılabilsem ve her şeyin düzeleceğini söyleyebilseydim.

Ona kavuşacaksam gideceğim yolun bir önemi kalmıyordu. İsterlerse beni öldürebilirlerdi de zerre kadar umrumda olmazdı. Onun kurtulacağını bilsem gözümü bile kırpmadan canımı verirdim. Carmen de böyle düşünüyor olduğu için beni o banyoya kapatmıştı zaten. Ne kadar bunu yaptığı için öfkeli ve kızgın olsam da her şeye rağmen anlayabiliyordum. Ben onu ne kadar çok seviyorsam o da beni seviyor , benim onu korumak istemem gibi o da beni korumak istiyordu.

Kalkıp bir şeyleri yumruklamak ya da yakmak istiyordum. Ateş her yeri kaplasın; öfkem kırmızı ve mavi  yanıp sönen alevlerimle yayılsın istiyordum. Ama bir faydası olmayacağını biliyordum. Bir şeyleri ateşe vermek bana minik sevgilimi geri getirmeyecekti.

Ona küçük dediğimdeki yüz ifadesi gözlerimin önüne gelirken buruk bir şekilde gülümsedim. Onu sinirlendirmek kadar hoşuma giden bir şey yoktu. Gözlerini kısıp bana kötü bakışlar atmasını seviyordum. Başkalarına korkutucu gelse de bana komik geliyordu. Çünkü o bakışların ardındaki yumuşak ve kırılgan kalbi biliyordum. Üstelik bana uzun süre öfkeli bakışlar atamıyordu. Çünkü mutlaka gözlerinde bir değişiklikle yumuşuyor sert tutmaya çalıştığı maskesinde çatlaklar oluşuyordu.

Bakışlarım tekrar tacını bulurken " Benim küçük tatlı ve kıskanç Prensesim; seni seviyorum. Seni çok seviyorum," diye fısıldadım. Sessizlik bana cevap verircesine daha da büyümüş yayılmıştı.

Oda üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Yastığını da alarak hızlıca balkona çıktım ve koltuklardan birine oturdum. Derin birkaç nefes alıp bakışlarımı yıldızlara çevirerek yastığına sıkıca sarıldım.

KARMAWhere stories live. Discover now