BÖLÜM 76

7.1K 643 140
                                    

* KEYİFLİ OKUMALARR 🌺❤️*




Günler ard arda geçerken monotonluğundan oldukça bunalmaya başlamıştım. Uyanıyor, yemek yiyor kısa bir yürüyüş yapıyor tekrar uyuyordum. Bazen Brian bazen Helios bazen de ikisi beraber yanımda oluyorlardı. Ama asla beni yalnız bırakmamışlardı. Ne zaman uyansam mutlaka başımda biri oluyordu.

Benim için olmasa da onlar için ağır bir tempoydu. Uyku düzenleri tamamen bozulmuştu. Artık daha az yiyor daha çok benimle ilgileniyorlardı. Kaç kere onların bir suçu olmadığını anlatsam da ikisi de dinlememişti. Kendilerini olanlardan dolayı sorumlu hissediyorlardı. Tüm bunlar oldukça berbat hissetme neden oluyordu. Benim yüzümden yaşamadıkları şey kalmamıştı gerçekten.

Bugün iki hafta sonra nihayet günüme bir farklılık katmayı başarmıştım. Sarah 'ı ikna etmek zor olsa da o da gitgide daha da iyi olduğumu ve eski halime dönmeye başladığımı farkettiği için izin vermişti.

Gözüm odanın köşesindeki koltukta uyuklayan Helios 'a kayınca gülümsemiştim. İlk başlarda abartılı bir merak ve ilgiyle izlese de bir süre sonra gece alamadığı uykusu onu ziyaret etmeye karar vermişti.

Rahatsız olmaması için müziği iyice kısıp bakışlarımı tekrar tuvalime çevirdim. Neredeyse bitmişti ama güzel olup olmadığından emin olamıyordum. Gerçi önemli de değildi. Sonuçta sadede kafamı dağıtmak için yapıyordum. Fırçamı siyah boyaya batırıp tuvale doğru biraz daha eğildim. Birkaç dokunuştan sonra işim de bitmiş oldu.

Tüm malzemeleri toparlayıp fırçaları temizledim. Üzerimdeki önlüğü ve eldivenleri de çıkarıp bir köşeye bıraktım .Bakışlarım tekrar tuvale dönmüştü. Basına açıklama yaptığım günü resmetmiştim. Ben biraz önde kürsüde dururken ikisi de koruyucu meleklerim olarak iki yanımda duruyorlardı. Meleklerden tek farkları siyah olmalarıydı zaten. İkisi de simsiyah zırhlarının içindeydi ve kaskları başlarını örtüyordu. Kask korkutucu olduğu kadar havalı da duruyordu.

Benim de üstümde aynı zırh vardı ama kaskım yoktu. Rüzgar saçlarımı savurmasına rağmen ben bakışlarımı kalabalığa dikmiş öylece bakıyordum. Arka planda gökyüzünde şimşekler eklemeyi de unutmamıştım. Onca kalabalığın karışında sadece üçümüz duruyorduk. Üçümüz de dimdik omuzlarla her şeye hazır olduğumuzu haykırıyorduk. O gün halkın da bize bakınca bunu görüp görmediğini merak etmiştim.

Bakışlarım tekrar Helios 'a dönmüştü. Zaten o yanımda olduğunda başka şeylerle çok uzun süre ilgilenemiyordum. Mutlaka bakışlarım bir mıknatısla çekilmişcesine onu buluyordu.

İçimden yanına gidip yüzüne düşen saçlarını düzeltmek biraz da kokusunu solumak geçse de yanına gidersem uyanacağını biliyordum. Son olaylardan sonra uykusu iyice hafifleşmişti. En ufak şeyde bile hızlıca uyanıyor bakışlarını hemen bana çeviriyordu.

Onu izlerken aklıma çok uzun zaman önce verdiğim bir söz gelmişti. Daha kampa gelişimin ilk zamanlarıydı. Kutudan çıkan çizim defterine bakıyorduk. Ve benden onu çizmemi istemişti. Ben de yapacağımı söylemiş ama yapmamıştım.  Tanrım ! Sanki birkaç ömür önceymiş gibi geliyordu !

Owen 'ın benim için getirttiği boş tuvallerden birini alıp şövalenin üstüne yerleştirdim. Tekrar hazırlanırken onu nasıl çizeceğimi düşünüyordum.
Önce kalemle çizecek sonra da renklendirecektim. Ama sorun şu ki hangi halini çizeceğimi bilmiyordum. Belki de yüzlerce anı gözümün önünden geçip kendisi seçmemi istiyordu. Önce aklıma gelen sarayın balkonuda simsiyah smokinin içinde gecenin karanlığına karışmış haliydi. Ama bunu daha sonra yapacaktım. Kalemim özgürlüğüne kavuştuğunda ciddileşerek işime odaklandım.

KARMAWhere stories live. Discover now