BÖLÜM 26

10.8K 1K 353
                                    

*Keyifli okumalar🖤*


Uyandığımda ilk olarak  yüzüme vuran nefesini ve bana sardığı kollarını hissetmiştim. Gözlerimi açıp yüzüne baktım.Hala uyuyordu.

O kadar güzel bir yüzü vardı ki gözlerimi alamıyordum. Birisi kesinlikle her detayıyla  ustalıkla ilgilenmiş gibiydi. Tip olarak Doris'e benzese de teni onunkinden daha açıktı. Saçları ve gözleri koyu kahveydi. Gözlerine baktığımda sanki çekiliyormuş gibi hissediyordum .Ama bunlardan daha önemli olan şey mükemmel bir kalbe sahip olmasıydı.Duruşuna karakterine  bu kadar düşünceli olmasına hayrandım. Ben ona dalmış izlerken göz kapakları titreyerek açıldı. Artık göz gözeydik.

Yavaşça gülümseyip " Günaydın ," diye fısıldadım.O da aynı şekilde gülümseyip "Günaydın," diye karşılık verdi. Kollarını etrafımdan çözüp yataktan doğrulunca ben de kalkmıştım. Kısa bir bakışmanın ardından ilk ben davranıp banyoya koştum.

"Bir daha ki sefer artık Bay Nelton ," deyip güldüm.

"Öyle olsun Bayan Byose. Ama yarın siz daha kalkmadan banyoyu işgal edeceğimden hiç şüpheniz olmasın, "diye karşılık verdi.

Banyonun kapısını kapatıp tekrar açmam sadece saniyeler sürmüştü.

"Tarağımı verebilir misin ?"diye masumca sordum. Kollarını göğsünde bağlayıp "Neden vereyim ? Gel kendin al ," diyerek gülümsedi. Çıkarsam banyoyu kapacağını biliyordum. Dudaklarımı Liam 'ın yaptığı gibi büzüp en masum bakışlarımdan birini attım.

"Bana kedi yavrusuymuşsun gibi bakmayı bırak. Ciddiyim Carmen bakma bana öyle. Ah Tanrım Liam 'la kala kala ona benzemişsin!" deyip masanın üstünden tarağımı aldı ve bana uzattı.

"Bir de dolaptan bir şeyler verir misin?" dedim. Tatlı bir şekilde gülümsemeyi de ihmal etmemiştim.
Gözlerini devirip dolabıma doğru gitti. Kısa bir bakışın ardından yağmurluk tişört ve pantolonu alıp bana uzattı.

"Teşekkür ederim. Bu arada seçimleriniz hiç de fena değil Bay Nelton. Buradan çıktıktan sonra moda üzerine çalışmayı düşünebilirsiniz,"deyip göz kırptıktan sonra kapıyı kapattım.

" Listeme eklerim Bayan Byose ," diye karşılık vermişti kapının arkasından.

Hızlıca üstümü giyinip saçımı taradım ve ördüm.Bana verdiği kıyafetler gerçekten de uyumluydu. İşimi bitirip odaya geçtim.Kapıyı açtığım anda Helios da yerden doğruldu." Yerde ne yapıyordun Helios ?" diye sordum.

"Kolyemi düşürmüşüm de onu aldım," dedikten sonra hızlıca eşyalarını alıp banyoya girdi.Yüzündeki şapşal sırıtışa anlam verememiştim.

Bir süre sonra o da çıkınca beraber kahvaltıya gitmiştik. Hızlıca Doris 'in yanına oturdum. Ne kadar görürsem göreyim ona duyduğum özlem bir türlü bitmiyordu. Benden iki yıl önce gelmişti.Ve şu an hatırlamadığım iki yıldan kalan özlemle alakalı olduğunu düşünüyordum.

Her zamanki gibi kahvaltımızı muhabbetle ve gülüşmelerle bitirmiştik.Helios 'un yüzündeki sırıtış bana döndüğü her an tekrarlıyordu. Dünle alakalı da olabilirdi bilmiyorum.Sonuçta beraber uyumuştuk. Ama hastaneden döndüğüm ilk gecede beraber uyumuştuk.O zaman böyle yapamamıştı.

Yemeğini bitiren herkesin antrenman sahasına doğru gittiğini farkedince ayağa kalkmış olan Doris 'e ve diğerlerine bakıp ben de ayağa kalktım. Onlar da antrenman sahasına doğru gidince "Neden herkes oraya gidiyor ?" diye merakla sordum.

İlk defa böyle bir şey görüyordum. Normalde herkes kendi görevinin olduğu yere giderdi. Sorumu yanıma gelip koluma giren Liam cevapladı.

"Bugün ayın 23'ü Carmen.Yani alım günü. Hepimiz orada olmak zorundayız. Kimse alınmasa bile, " deyip sorumu cevapladı.

"Peki alımı bekleyen kim var, kampta süresi dolmak üzere olanlar var mı?" diye sordum.

"Elbette var ama bugün alım kesin olacak diye bir şey yok. Mesela Kiera 'nın grubunda beş ayı kalan biri var. Bizim grupta da üç ayı kalmış biri var.Ya da yedi yıldır burada olan ve çok güçlenmiş olan Ryan var, " diye yanıtladı.

Ryan giderse çok üzülürdüm açıkçası. Çok yakın değildim ama bana samimi davranmış az sayıda insandan biriydi. Sonunda sahaya varmış ve alım odasına gitmiştik.

Kamptaki Loran hariç herkes buradaydı.Daha önce gözüme çarpmayan birçok kişiyi şimdi farketmiştim. Herkes etrafa dağılmış gruplar halinde bekliyorlardı. Çok ses çıkarmadan kendi aralarında konuşuyorlardı.
Yaklaşık on dakika sonra biz de herkes gibi susup geri sayım yapan sese odaklanmıştık. İlk defa göreceğim için heyecanlıydım.Neredeyse herkes o ekranda adının çıkması için dua ediyordu. "Üç ! İki ! Bir  ..."

Herkes gibi ben de nefesimi tutmuş ekranda beliren isme bakıyordum. Nefes alamıyordum. Olamazdı!

Çoğu kişi gelip onunla vedalaşırken bile ben bakamıyordum.Herkesle vedalaştığında geriye bir tek ben kalmıştım. Önümde durup nazik bir dokunuşla çenemden tutarak yüzümü kendisine doğru kaldırdı.
Onun da gözlerinin dolduğunu farkedince tutmaya çalıştığım gözyaşlarımı serbest bıraktım. Kendimi kollarının arasına atıp sıkıca sarıldım.Aynı şekilde hatta oldukça sıkı bir şekilde sarılmıştı. Arkamda ağlayan Liam 'ı duyabiliyordum ama odaklanamıyordum.

Geri çekilip yüzüme son kez baktı. Ben ise durmuş ağlıyordum. Ceketinin iç cebinden defterimi çıkardı. Bir sayfayı açıp hızlıca kopardı.Defteri elime verdikten sonra avucunu uzatıp düşen bir gözyaşımı yakaladı ve elini sımsıkı kapatıp yumruk yaptı.Geri geri yürüyüp açık kapıdan içeri girmişti.

Hızlıca kapıya doğru koşup "Seni seviyorum. Seni çok seviyorum !" diye bağırdım. Kapı kapanırken son gördüğüm şey gözünden akan yaşla yumruğunu dudaklarının üzerine götürmesi oldu.


}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{

Yazarınız bu bölümü yazarken çok duygulandı.🤧

Biliyorum biraz kısa bir bölümdü ama normalde bunu da atmayacaktım. Evde değilim ve maalesef internetim bitmek üzere. O yüzden birkaç gün bölüm atamayacağım ;(

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

KARMAWhere stories live. Discover now